Türk dişhekimliği camiası 2008de 100. yılını kutlayacak. Bu kapsamda Ocak 2008den itibaren yıl sonuna kadar çok çeşitli etkinlikler gerçekleştirilecek. Bu etkinliklerin odağında ise Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) ile İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi yer alıyor. İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesinin kurulduğu tarih olan 22 Kasım, Türk dişhekimliğinin kuruluş günü olarak kutlanacak. Ayrıca TDB 15. Uluslar arası Bilimsel Kongresi, 100. Yıl Kongresi ana çatısında düzenlenecek. Bunların yanında ülke genelinde fakülteler, odalar, çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından çok çeşitli organizasyonlara imza atılacak. İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Meriç ile 100. yılın önemi, fakültenin çalışmaları ve dişhekimliği eğitimi hakkında keyifli bir söyleşi yaptık.
İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Meriç, 24 Ocak 1950 tarihinde İstanbulda dünyaya geldi. İlk, orta ve lise eğitimini İstanbulda tamamlayan Meriç, 1973 yılında İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesinden mezun oldu. Aynı yıl fakültede asistanlık yapmaya başladı ve 1976da doktor unvanını aldı. 1981 yılında doçent, 1988de de profesör olan Hasan Meriç, 2004 yılında fakültenin senatörlüğü görevinde bulundu. Bir yıl sonra dekanlığa seçilen Meriç, halen bu görevini başarıyla yürütüyor.
İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesinin kısaca tarihçesinden söz ederek bugünkü çalışmalarını anlatır mısınız?
İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi, Darülfünunu Osmani Tıp Fakültesi Muallimler Meclisinin 22 Kasım 1908de aldığı kararla Darülfünunu Osmani Tıp Fakültesi Eczacı ve Dişçi ve Kabile Hastabakıcı Mektepleri adıyla kuruldu. Eğitime de tıp fakültesinin boşalttığı Kadırgadaki ahşap bir binada başladı. Okul 1911 yılında 43 kişilik ilk mezunlarını verdi. 1933 Üniversite Reformuna kadar Eczacı ve Dişçi Okulları birleşik bir idare altında ve tıp fakültesine bağlı olarak yönetildi. 31 Temmuz 1937de Darülfünun kapatılıp ertesi gün İstanbul Üniversitesi kurulduktan sonra, dönemin Sağlık Bakanı Recep Saydamın önerisiyle Eczacı ve Dişçi okullarının kadroları birbirinden ayrıldı ve Dişçi Okulu, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dişhekimliği Yüksek Okulu adını aldı. 31 Temmuz 1964de tıp fakültesinden ayrılan dişhekimliği yüksek okulu, İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesine dönüştürüldü. Fakülte 1970 yılında Çapadaki mevcut binasına taşındı.
İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi, Temmuz 2006 tarihinden beri ISO 90012000 Belgesine sahiptir. Bu belge daha önceden de alınmıştı, fakat üç anabilim dalını kapsıyordu. 2005 yılında göreve geldikten sonra belgenin kapsamını genişleterek bütün fakülteye yaydık. Fakültemiz klinik ve temel bilimler olarak ikiye ayrılıyor. Burada dokuz anabilim ve altı bilim dalında yaklaşık 850 öğrenciye eğitim veriyoruz. Öğrencilerimiz derslerin, seminerlerin, grup çalışmaları ve laboratuvarlardaki eğitimlerin hepsini alıyorlar. Bugün itibariyle 100 profesör, 14 doçent, 43 doktora araştırma görevlisine sahibiz. 47 araştırma görevlisi ve 128 doktora öğrencisi de eğitim çalışmalarına katkı sağlıyor. Sürdürülen doktora çalışmalarının 65 tanesi, İstanbul Üniversitesi Araştırma ve Proje Bölümü tarafından destekleniyor. Bu çalışmalar SCI kapsamındaki uluslar arası yayınlarda yer alıyorlar. Bu çok önemli. Eskiden böyle şeyler bizler için bir hayaldi. Ancak şimdilerde çok değerli arkadaşlarımızın çalışmaları bu tür dergilerde yayımlanıyor. Ayrıca bu arkadaşlarımız yurtdışındaki önemli kongrelere ana konuşmacı olarak davet ediliyorlar. Örneğin Kasım ayında Prof. Dr. Korkut Demirel, Hong Kongdaki uluslararası bir kongrede ana konuşmacılardan bir olarak sunum yaptı. Sadece biz değil, diğer fakültelerden akademisyenler de uluslar arası araştırmalarda dereceler alıyorlar. .
2008 Türk dişhekimliğinin kuruluşunun 100. yılı. Böylesine anlamlı bir yılda fakülte olarak birçok etkinliğin yapılmasında önemli rol üstleniyorsunuz. Genel olarak 100. yıldan ve yapılacak etkinliklerden bahseder misiniz?
Türk dişhekimliğinin 100. yılı olması sebebiyle yapılacak çalışmalar bizleri fazlasıyla heyecanlandırıyor. Çünkü iki yıl önce Ankarada yapılan bir toplantıda, Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) ile aralarında bizim de bulunduğu 17 dişhekimliği fakültesinin dekanı bir araya geldi. 22 Kasım 1908 fakültemizin kurulduğu tarih olduğundan 100. yılla ilgili faaliyetleri, tüm fakülteleri temsilen İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi ve TDBnin beraber yürütmesine karar verildi. Şu anda TDB ile ortaklaşa olarak, önümüzdeki yıl 22 Kasımda kuruluş gününü ve Haziran ayının sonunda da 100. yıl kongresini yapacağız. Yine o toplantıda alınan karara göre, her fakülte kendi etkinliğini gerçekleştirebilecek. Fakülteler bunları bulundukları illerin dişhekimleri odalarıyla birlikte yapabilecekleri gibi, kendi başlarına da düzenleyebilecekler.
100 Yıl Kongresi, aynı zamanda TDBnin 15. Uluslar arası Bilimsel Kongresi oluyor. 30 Haziran-5 Temmuz 2008 tarihlerinde İstanbulda, Lütfi Kırdar Kongre Sarayı ve Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesinde yapılacak. Bunun çalışmalarını yürütüyoruz. Çok sevdiğimiz hocamız ve ablamız olan Prof. Dr. Gülümser Koçak koordinatörlüğünde çalışıyoruz. Fakülte olarak çok çeşitli etkinlikler planladık. Prof. Dr. Sabire Değer, Doç. Dr. Can Dörter ve öğrencilerimiz her Pazartesileri toplanıyor. Öğrencilerimizin oluşturacağı orkestralar çeşitli konserler verecek. Prof Dr. Sedat Küçükay ile yaptığımız konuşma neticesinde, akademisyen ve öğrencilerimizin hep beraber oynayacağı bir tiyatro oyununu sahnelemeyi düşünüyoruz. Ancak henüz kesinleşmedi. Önümüzdeki süreçte netleşecek. Bunun dışında çeşitli sohbet toplantılarımız olacak. Alanlarında başarılı olmuş işadamları ve sporcuları davet edeceğiz. Eski meslektaşlarımızın göndereceği çeşitli fotoğraflar ve dergilerden oluşacak bir sergiyi fakülte binamızın içinde açacağız. Yani 100. yılı sadece kongre ve 22 Kasım 2008 tarihleri olarak değil, bütün bir yıl boyunca sürecek etkinlikler silsilesi olarak gerçekleştireceğiz.
Burada şunun altını çizmek istiyorum. 100. yılı sadece biz kutlamayacağız. Tabii ki bizim jenerasyonumuzun böylesine önemli bir tarihi yaşayacak olması büyük bir şans. Herkesin elini taşın altına koyması gerektiğine inanıyorum. Bu, sadece Celal Korkut Yıldırım, Gülümser Koçak ya da Hasan Meriçin yapabileceği bir şey değil. Kapsamlı bir işbirliği ve organizasyona gerek var. Bu sebeple herkesin aynı heyecanla katkı yapmasını istiyorum. Bu sayede çok güzel bir 100. yıl kutlamasının gerçekleşebileceğini düşünüyorum.
Amacımız sadece kutlamalardan ibaret olmayacak. Türkiyede ağız ve diş sağlığının durumu maalesef iyi durumda değil. Yılda her üç ya da dört kişiye bir diş fırçası düşüyor, kişi başına 80-90gr. macun kullanılıyorsa bizler çok gerilerdeyiz demektir. Bu rakamların acilen artması gerekmektedir. Yapacağımız etkinlik, duyuru ve sosyal faaliyetlerle insanlarımızı bilinçlendirmek ve mesajlar vermek istiyoruz.
Yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Yasası çalışmalarınızı ne yönde etkiledi?
Sosyal Güvenlik Yasası, üçüncü derece sağlık kurumu olan fakültemizi birinci derece sağlık kurumu haline getiriyor. Fakültenin en önemli görevleri arasında eğitim yaparak dişhekimi yetiştirmek, araştırmaları yürütmek, öğretim üyesi yetiştirmektir. Ancak bunlardan sonra hastaları tedavi etmemiz gerekiyor. Uygulamaya başlayan bu yasayla öncelikli görevlerimiz geri plana itilerek hasta tedavisine ağırlık vermeye başladık. Tabii ki burada hasta kabul ediyoruz. Ama akademik çalışmalarımızın hiçbir şekilde aksamaması gerekiyor. Yeni sistemde bazı sorunlar yaşanıyor. Hastaya ait bazı bilgilerin internet üzerinden alınması gerekiyor. Normalde bir dakika sürecek işlemler neredeyse 15 dakikayı bulabiliyor. Dolayısıyla ciddi zaman kaybı yaşıyoruz. Maalesef hastalarımız da bilinçli olarak gelmiyorlar. TC kimlik numarasını bilmeyen hastalarla karşılaşıyoruz. Çünkü girişinin yapılabilmesi için her hastadan TC kimlik numarası isteniyor. Dolayısıyla bir tıkanıklık yaşıyoruz. Bundan ötürü kitle iletişim araçlarında halkımızı bu konuda aydınlatıcı yayınlara yer verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yasanın yürürlüğe girdiği Temmuz ayından önce 200-250 hastayı kabul ediyor ve aynı gün tedavilerini tamamlıyorduk. Çok da güzel gelir elde ediyorduk. Ancak Temmuzdan sonra hasta sayırı 50ye indi. Yığılmalardan ötürü ileriki tarihlere randevular verilmeye başlandı. Sistemin yavaş yavaş oturmaya başlamasıyla bu rakam önce 80e, şimdilerde ise 100e yükseldi. Eğer halkımız tam olarak bilgi sahibi olup sistem hızlanırsa sanıyorum 150 hastaya cevap verebileceğimizi düşünüyorum.
Ülkemizdeki dişhekimliği eğitimi hakkında neler düşünüyorsunuz?
Genel itibariyle Türkiyedeki dişhekimliği eğitiminin kalitesinin arttığını düşünüyorum. Artık her fakültenin 2010 Bolonga Deklerasyonunda belirtilen kriterlere uymaları gerekiyor. Zaten fakültelerin genelinde bu doğrultuda çalışmaların yürütüldüğünü görüyorum. Şu ana göre daha ileri seviyelere gelineceğini söyleyebilirim.
Maalesef fakültelerimizin kontenjanları olması gerekenden fazla. Örneğin bu yıl fakültemize 125 öğrenci almamız gerekirken 158 kişi aldık. Uluslar arası anlaşmalar, Türki Cumhuriyetlerinden gelenler ve nakiller derken kontenjanımızın üstüne çıktık. Oysa ki biz bu sayıyı aşağıya çekmeyi planlıyorduk. Bunlar eğitimin kalitesi için hayati önem taşıyor.
Çünkü alet ve cihazlara düşen kişi sayısının fazlalığı eğitimin niteliğini de olumsuz etkiliyor.
Vestiyer Yayın Grubu olarak geçtiğimiz Ekim ayında gerçekleştirdiğimiz Dental İstanbul Kongresi ile ilgili olarak neler söylemek istersiniz?
Bu yılki Dental İstanbul Kongresine şehir dışında bulunduğum için katılamadım. Dekan yardımcılarımızdan Prof. Dr. Serdar Çintan, kongre içindeki öğrenci sempozyumunda bir konuşma yaptı. Dişhekimliği günden güne hızla değişen bir alan. Dolayısıyla hiçbir hekim mezun olduğu bilgilerle meslek yaşamını sürdüremez. Eğer bunu yapmaya çalışırsanız kesinlikle başarışız olursunuz. Bu sebeple hekim arkadaşlarımızın kendilerini yenilemeleri gerekiyor. Bu da bilimsel yayınları takip etmekten, kongre ve sempozyumlara katılmaktan geçiyor. Eminim sizin yaptığınız kongrede birçok yenilikler ortaya konmuş ve meslektaşlarımız yeni şeyler öğrenerek muayenehanelerine geri dönmüştür. Bundan dolayı kim yaparsa yapsın, bilimsellik adına bir şeyler ortaya koymaya çalışıyorsa ona saygı duyar, elimden gelen desteği de veririm.
Önümüzdeki dönemde düşündüğünüz hedefler neler?
Kısa ve uzun vadeli hedeflerimiz aynı. Öğrencilerimizin mesleki ve sosyal bilgi açısından donanımlı bir şekilde yetişerek mezun olmalarını amaçlıyoruz. Çünkü dişhekimliği sosyal mesleklerden biridir. Başarılı bir hekim olabilmek için doğrudan insanlarla iletişim kurmalısınız. Benim 3 S adını verdiğim bir prensibim var. Bunlar kendine, mesleğine ve insana olan saygıyı ifade ediyor. Eğer bu ilkeleri öğrencilerimize aktarabilirsek onların meslek yaşamlarında başarılı olamamaları gibi bir durumla karşılaşacağımıza inanmıyorum. Kısacası benim tek hedefim kaliteli öğrenci yetiştirmek