Şifa ararken ’hasta’ olmayın

‘Hastane Enfeksiyonu’ ölüme neden olabiliyor. Doktor ve hemşirelerin ellerini sıklıkla yıkamaları, hastalık riskini yarı yarıya düşürüyor… Hastanede yatarak tedavi gören her 10 hastadan birinde ortaya çıkan hastane enfeksiyonlarının son kurbanı, eski bakanlardan Veysel Atasoy oldu. Hastane enfeksiyonlarında sık rastalanan bakterilerden olan MRSA, yapılan bir biyopsi sonucu Atasoy’a bulaşıp yoğun bakıma alınmasına yol açtı.
Şifa ararken ’hasta’ olmayın Şifa ararken ’hasta’ olmayın
Şifa ararken ’hasta’ olmayın

‘Hastane Enfeksiyonu’ ölüme neden olabiliyor. Doktor ve hemşirelerin ellerini sıklıkla yıkamaları, hastalık riskini yarı yarıya düşürüyor…


 


Hastanede yatarak tedavi gören her 10 hastadan birinde ortaya çıkan hastane enfeksiyonlarının son kurbanı, eski bakanlardan Veysel Atasoy oldu. Hastane enfeksiyonlarında sık rastalanan bakterilerden olan MRSA, yapılan bir biyopsi sonucu Atasoy’a bulaşıp yoğun bakıma alınmasına yol açtı.


 


Hastayı yaşatmak için başvurulan sonda, kateter takılması gibi küçük cerrahi girişimler, ameliyatlar ve yoğun bakımda solunum cihazına bağlanma gibi tedaviler, hastane enfeksiyonlarına yakalanma riskini artırıyor. Hastanede bulunan başta bakteriler ve mantarlar, yaraya bulaşıp kana karışıyor ve hastayı birkaç gün içinde ölüme götürebiliyor.


 


Hastanelerin kâbusu olan hastane enfeksiyonlarının görülme oranı, normal servislerde yaklaşık yüzde 5, yoğun bakım ünitelerinde ise yüzde 10 hatta yüzde 20’lere kadar çıkıyor. Çoğu antibiyotiklere dirençli bakterilerin yol açtığı hastane enfeksiyonları, ne yapılırsa yapılsın sıfıra indirilemiyor. Hastane enfeksiyonlarının belki de en kötü yanı, bağışıklık sistemi baskılanmış olan hastalarda görülmesi. Bu durum tedaviye cevap alınmasını zorlaştırıyor, hatta çoğu hastanın kaybedilmesine yol açıyor. Solunum cihazına bağlanıp zatürreeye yakalanan hastalarda ölüm riski yüzde 80’leri buluyor. Ölümcül riskinin yanında binlerce dolar ek maliyet de getirmesi, ayrı bir sorunu beraberinde getiriyor.


 


Tüm bunlara rağmen hastane enfeksiyonları büyük oranda önlenebiliyor. En basit önlem ise el yıkama… El yıkama ve hijyen kurallarına uyulmasıyla hastane enfeksiyonları, yarı yarıya azaltılabiliyor.


MRSA, daha çok ameliyat sonrası görülen bir bakteri. Tedavisinde sadece 2 tür antibiyotik cevap veriyor. Diğer antibiyotiklere ise dirençli. Bu da büyük bir problem olarak doktorların karşısına çıkıyor.


 


Personel sayısı yetersiz


 


Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı İnfeksiyon Kontrolü’nden sorumlu öğretim üyesi Doç. Dr. Yeşim Şardan, hem ülkemizde hem de dünyada yoğun bakımlarda ilk 3 sırayı alan hastane enfeksiyonlarının idrar yolu enfeksiyonu, pnömoni (zatürree) ve kan dolaşımı enfeksiyonları olduğunu söylüyor. Türkiye’de genellikle zatürreenin görüldüğünü belirten Şardan, özellikle solunum cihazına bağlanan hastalarda hemen her yerde ilk sırayı zatürreenin aldığını vurguladı.


 


Şardan’a göre hastane enfeksiyonlarını etkileyen birçok faktör var. Bunlardan biri de personel sayısı. Bunun dışında ise hastaların özellikleri, yoğun bakım ünitesinin tipi de önemli. “Genellikle solunum cihazlarının çok kullanıldığı ağır hastaların yattığı yoğun bakım ünitelerinde pnömoninin görülmesi kaçınılmazdır” diyen Şardan, şunları söylüyor:


 


“Bir taraftan hastanın hem altta yatan bir hastalığı var ve solunumu yeterli değil. Alete bağlıyorsunuz ve bu noktada hasta enfeksiyonlara açık hale geliyor. Bu süre uzadıkça ve aletten ayrılamadıkça bunların hepsi enfeksiyon riskini artırıyor. Dünyada genelde yoğun bakımlarda bir hastaya bir hemşire ya da iki hastaya bir hemşire önerilir, bizim ülkemizde bu rakamları kamu hastanelerinde tutturmak mümkün değil.”


 


El yıkama, en etkili önlem


 


Gelişmiş ülkelerde bile ‘’ el yıkamama ‘’ nın hastane enfeksiyonlarını artıran en önemli faktörlerden biri olduğunu kaydeden Şardan, özellikle doktorların el yıkanması gereken durumların yarısında bunu yaptığını söylüyor. İstatistiklere göre, hastanede en çok el yıkayanların hemşireler olduğunu, doktorların ise daha az el yıkadığını belirtiyor. Araştırmaların el yıkamadaki alışkanlığın artmasıyla hastane enfeksiyonlarının azaldığını gösterdiğini anlatan Şardan, “Aslında çok kolay bir önlem, ama gözden kaçıyor” diyor.


 


Şardan, hastane ortamında ve yoğun bakımda yapılması gereken el yıkamanın nasıl olması gerektiğini ise şöyle tarif ediyor;  “Akan suyun altında en az 15 saniye elin tüm yüzeylerinin su ve sabunla temas etmesi şeklinde yapılması. Artık hastane ortamında normal sabun değil, mutlaka antiseptik madde kullanılmalı diyoruz.”


 


El yıkamanın vakit isteyen bir işlem olduğunu anlatan Şardan, ideal hemşire sayısının olduğu bir yoğun bakım ünitesinde ellerini yıkamaları gereken her durumda yıkamaları halinde 8 saatlik mesainin 6 saatini el yıkamaya ayırması gerektiğini kaydediyor. Bu nedenle el yıkamayı gerektirmeyen, susuz antiseptik solüsyonları her hastanın başucuna koyarak personelin bununla el hijyeninin sağlandığını belirtiyor.


 


Yoğun bakıma üsleniyorlar


 

Hastanelerin her bölümünde ortaya çıkan hastane enfeksiyonları, yoğun bakım üniteleri söz konusu olduğunda ürkütücü boyuta ulaşıyor. Bunun nedeni bu enfeksiyonların yoğun bakımda diğer servislere göre 10 kat daha fazla görülmesi.

 


Hastane genelinde yüzde 1 olan enfeksiyon riski, yoğun bakımda yüzde 20’lere çıkıyor. Hastane enfeksiyonlarında görülen bakteriler hastanenin türüne, servise ve hastaya göre değişiyor.


Yoğun bakımda zatürreeye yol açan gram negatif bakteriler ön plandayken, ameliyat sonrası enfeksiyonlarda MRSA gibi bakterilerin görüldüğünü belirten Şardan, sözlerini şöyle sürdürüyor:


“Bazı hastaların enfekte olması kaçınılmazdır. Bütün hastane enfeksiyonlarını önlemek mümkün değil. Yoğun bakımda solunum cihazına bağlanan, kateter takılan hastalarda ortaya çıkma ihtimali daha yüksek. Hastane enfeksiyonlarına en çok bakteriler, ikinci sırada ise mantarlar yol açıyor. Enfeksiyonun türüne göre ölüm oranları değişiyor. Solunum cihazına bağlı hastada zatürree gelişmişse ölüm oranı yüzde 80’e kadar çıkabilir. Ama idrar yolu enfeksiyonlarında ölüm oranı daha azdır, kan dolaşımı enfeksiyonlarında ise orta düzeydedir.”


 


Tedavisi için 2 antibiyotik var


 

MRSA’nın öneminin dirençli bir bakteri olmasından geldiğini de anlatan Şardan, “MRSA’da kullanabildiğimiz sadece 2 antibiyotik var, başka alternatifimiz yok. Bu büyük problem. MRSA bütün büyük hastanelerde görülür” diye konuşuyor.

 


Sıfıra indirmek imkânsız


 

Hastane İnfeksiyonları ve Kontrolü Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Serhat Ünal ise hastane enfeksiyonlarını, “Hastane tıbbının önemli bir parçası” olarak tanımlıyor.

Hastane enfeksiyonlarının kendi haline bırakıldığında yüzde 10 – 15’lere kadar yükseldiğini ancak hastane enfeksiyon kontrol programı uygulandığında yüzde 4 – 4.5’lara çekmenin mümkün olabildiğini anlattı. Türkiye’de hastanelerde ortalama yüzde 5 – 7 oranında görülen enfeksiyonlar için, “Maalesef ne yaparsanız yapın sıfıra indirmeniz mümkün değil” dedi.


Yatan hastaların damarlarına girilen kateterler, biyopsiler gibi işlemler sırasında hastane enfeksiyonlarının vücudun bir parçası haline geldiğini belirten Ünal, şunları söyledi: “Hastane enfeksiyonlarına yol açan bakteriler, mikroplar, bu tip işlemler sırasında olmaması gereken yerlere giriyorlar, kana karışıyor, yaraya bulaşıyor ve bu mikroplar sürekli hastanede bulunan mikroplar olduğu için ve hastanelerde çok antibiyotik kullanıldığı için elimizdeki mevcut antibiyotiklerin çoğuna dirençli.”


 


Tedavi pahalıya patlıyor


 

Hastane enfeksiyonlarının tedavisinin de ‘pahalılığı’ olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ünal, Hacettepe’de yaptıkları bir çalışmada hastane enfeksiyonu olan ve olmayan hastaları karşılaştırdıklarında maliyette 3 kat fark tespit edildiğini söyledi. Hastane enfeksiyonlarının hastaya bir haftada 1200 dolar ekstra maliyet getirdiğini vurgulayan Ünal, şöyle devam etti: “Hastane enfeksiyonları ABD’de yıllık maliyeti minimum 6 milyar dolar artırıyor. Hem çok öldürüyor hem de çok pahalıya mal oluyor. Hastanede yatış süresini uzatıyor. Hastane enfeksiyon kontrol komiteleri kurmak ve önlem almak çok daha ekonomik. Türkiye’deki belli başlı hastanelerde hastane enfeksiyon kontrol komitelerinin olduğunu söyleyebiliriz. Tabii komiteyi kurmak, çalışıyor anlamına gelmiyor kimi daha iyi çalışırken kimi adım adım oturtuyor.”

 


MRSA nasıl bir bakteri?


 


En sık rastalanan bakterilerden stafilokok’un direnç kazanmış şekli olan MRSA ( Methicillin Resistant Staphylococcus Aureus), adını metisilin grubu antibiyotiklere dirençli olmasından alıyor. Dolama, çıban gibi sorunlara yol açan stafilokok, akciğere yerleşmesi veya kana karışması halinde ölümcül seyrediyor. Bundan 40 yıl önce metisilinle çok rahat öldürülebilen bir bakteri olan stafilokok, antibiyotiklere direnç kazandı. Halen sadece ‘glikoseptit’ denilen bir grup antibiyotik, bu bakteriyi öldürebiliyor. Ancak artık pek çok yerde, az da olsa bizde de glikoseptite de dirençli stafilokoklar var.


 


10 hastadan biri tehlikede


 


·  Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre hastanede yatarak tedavi gören 10 hastadan birinde hastane enfeksiyonu ortaya çıkıyor.


 


 


·  Batıda yüzde 5’in altına indirilen enfeksiyon görülme oranları, bizde yüzde 5 – 7 civarında.


 


 


·  Amerika’da 6 dakikada bir kişi hastane enfeksiyonundan ölüyor.


 


 


·  Normal servislerde yüzde 1 olan enfeksiyon oranı, yoğun bakımda yüzde 10’lara, hatta bazı hastanelerde yüzde 20’lere çıkıyor.


 


 


·  Yoğun bakım ünitelerinde ağır hastaların yatması, ölümcül riski artırıyor.


 


Kaynak: Ayşegül Aydoğan – Milliyet


 

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir