Prof. Dr. Tayfun Alaçam

Ülke genelinde tedavide benzer standartların sağlanamamış olmasının önemli bir sorun olduğunu vurgulayan Gazi Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Endodonti AD Başkanı Prof. Dr. Tayfun Alaçam ile son yıllarda hemen her dişhekiminin öncelikli seçeneği haline gelen endodontik tedaviyi ve endodontinin geleceğini konuştuk.
Prof. Dr. Tayfun Alaçam Prof. Dr. Tayfun Alaçam
Prof. Dr. Tayfun Alaçam

Teorik eğitimimiz Avrupa ile eş düzeydedir


 

Ülke genelinde tedavide benzer standartların sağlanamamış olmasının önemli bir sorun olduğunu vurgulayan Gazi Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Endodonti AD Başkanı Prof. Dr. Tayfun Alaçam ile son yıllarda hemen her dişhekiminin öncelikli seçeneği haline gelen endodontik tedaviyi ve endodontinin geleceğini konuştuk.

 


Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?


 

1954 yılında Ankara’da doğdum. Ankara Sarar ve Hürriyet İlkokulları, Namık Kemal Orta Okulu, Ankara Atatürk Lisesi’ni, Ankara Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi’ni bitirdim. 1976 yılında fakülteden mezun olduktan sonra aynı fakültenin Konservatif Tedavi Kürsüsü’ne asistan olarak girdim. 1981 yılında doktor, 1984 yılında doçent oldum. 1985 yılında Gazi Üniversitesi’ne geçerek 1990 yılında profesör oldum. Anabilim dalı başkanlığı, fakülte kurulu üyeliği, Sağlık Bilimleri Enstitüsü müdür yardımcılığı, vakıf genel sekreterliği, dernek başkanlığı, dernek yönetim kurulu üyeliği, kongre genel sekreterlikleri, kongre bilimsel kurul başkanlıkları, kongre düzenleme komiteleri gibi görevlerde bulundum. Eczacıbaşı Procter Gamble araştırma teşvik ödülü aldım. 3 kitap yazdım. 81 adet bilimsel yayınım bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıyım.

 


Genel olarak diş hastalıkları ve tedavisini de kapsayan endodontide son 25 yılın değerlendirmesini yapar mısınız?


 

Meslekte 31 yılımı doldurmuş bulunmaktayım. Kantorowiecz’in Türk Dişhekimliği’nde yapmış olduğu reformları takiben İstanbul Üniversitesi’ndeki hocalarımızın çabaları, yazdıkları kitaplar ve yayınları branşımızın gelişimine büyük katkılarda bulunmuştur. Daha sona diğer üniversitelerimizde dişhekimliği fakültelerinin açılması ve kıdemli branş hocalarımızın çalışmaları alanımızın kişiliğini bulmasını sağlamıştır. 1992 yılında Türk Endodonti Derneği’nin kurulmuş olması ve derneğin düzenlediği kongreler, dış tanıtım çabaları, 1980’li yıllardan beri artarak devam eden uluslar arası yayınlar ve tebliğler,  Türk endodontisinin yurt içindeki gelişimi yanında, yurt dışında da tanınmasını sağlamıştır. Avrupa Endodonti Derneğinin 13. Kongresi’nin İstanbul’da yapılıyor olması da önemli bir dönüm noktasıdır.

 


Dişhekimliğinde oldukça geniş bir alanı kapsayan endodontik tedavilerde AB ülkeleri ile karşılaştırdığımızda ülkemizin bulunduğu noktayı değerlendirir misiniz?


 

Meslek yaşamım boyunca bazı Avrupa ülkelerinin dişhekimliği fakültelerini ziyaret etme, bazılarında da ders verme şansını yakaladım. Şunu gururla söylemeliyim ki, teorik eğitimimiz Avrupa ile eş düzeydedir, hasta üzerinde verilen pratik eğitimde ise, çok üzerindedir.

 


Diş hastalıkları ve tedavisi konusunda karşılaşılan en önemli sorunlar nelerdir? Sizin bu sorunlara yönelik çözüm önerilerinizi anlatır mısınız?


 

Birinci sorun, ülke sathında tedavide benzer standartların sağlanamamış olmasıdır. Bunda en önemli faktör genel sağlık sigortasının hizmete girmemiş olmasıdır. Sigorta kapsamında ödemelerin dikkatli bir değerlendirme sonucu yapılması birçok hatalı işlemin önüne geçebilir. Yine kamu ve özel sektöre ait hizmet veren kurumlarda da meslek standartları açısından etkili bir denetleme mekanizmasının kurulması gereklidir. İkinci önemli sorun sürekli dişhekimliği eğitimidir. Burada kişisel tercihler yerine eğitimin zorunlu hale getirilmesi gerekir. Bu konuda yasal düzenlemelerin bir an önce oluşturulması lazımdır.

Bir diğer önemli sorun, derneklerimizin eğitim amaçlı müfredat, uygulamalar, terminoloji, tedavi rehberlerinin oluşturulması konularında sürekli, hedefleri konmuş, kapsamlı çalışmaları başlatması gerekliliğidir. Doktora eğitiminde de yine asgari standartların belirlenmesi lazımdır. Doktora yapıp üniversitede devam edemeyen hekimlerin statüsü de bakanlık nezdinde belirlilik kazanmalıdır.


 


Endodontik tedavide başarı ve başarısızlığın en temel nedenlerini kısaca sıralar mısınız?


 


Endodontik başarı oranları farklı çalışmalarda % 53-94 arasında bildirilmiştir. Tedavilerin % 90 nı başarılı olsa bile, % 10 luk başarısızlık oranı oldukça yüksektir. Ülkemizde de meslektaşlarımız geçmişe göre çok daha fazla sayıda kök kanal tedavisi yapmaya başlamıştır. Bu durumda tekrarlayan tedavi gereksinimi de çığ gibi artmaktadır.


 


Tekrarlayan tedavilerin büyük bir bölümünün önüne geçilmesi mümkündür. Bunun sağlanması ilk tedavide başarı koşullarının olabildiğince yerine getirilmesi ve temel kurallara sıkıca bağlı kalınmasına bağlıdır.


Kök kanal sistem anatomisi endodontik başarıda önemli bir rol oynamaktadır. Bu sistemde periodontal ligament bölgesi furkal ve  lateral yönde birçok bağlantı içerir ve apikalde sıklıkla çok sayıda çıkış kapısı bulunur. Tanı ve tedavide gelişimler anatomi ile ilişkili irritan yayılımının daha iyi belirlenmesi ve anlaşılmasıyla oluşabilir.


Endodontik başarısızlıklar; yetersiz aseptik kontrol, uygun olmayan giriş kavitesi, temizleme, şekillendirme ve tıkama yetersizlikleri ve gözden kaçan kanallar, iyatrojenik yanlışlıklar ve kök kanal tedavisi sonrası koronal dolgunun kaybı ile kök kanal sisteminin tekrar enfeksiyonu sonucunda oluşabilir. Endodontik başarısızlıklarda sızıntı temel bir sorundur ve cerrahi olmayan endodontik tekrarlayan tedavinin amacı mikrosızıntının ortadan kaldırılması ve kök kanal boşluğunun periodontal bölge için irritasyon kaynağı olmasının önüne geçilmesi olmalıdır.


 


Pek çok alanda olduğu gibi genel olarak dişhekimliği özel olarak da endodonti alanında ülkemiz üniversitelerinde verilen eğitim düzeyini yeterli buluyor musunuz? Okul sonrası eğitim konusundaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?


 

Eğitim dinamik bir süreç. Verilen eğitimin kalitesi ve düzeyi her zaman tartışılabilir. Bugün eğitimde yeni sistemler oluşturulduğunu ve birçok fakültede uygulanmaya başladığını görüyoruz. İnteraktif eğitimler, küçük grup eğitimleri, eğitim hedeflerinin ve amaçlarının konması ve aşılması, entegre eğitimler, disiplinler arası etkileşim, dört elli diş hekimliği eğitimleri, eğitimin objektif değerlendirme kriterleri, uluslarası öğrenci değişim programları, özel ve güç vakalarda yaklaşım,  acil tedavi eğitimi, yeni teknolojilerle tanışma, araştırma gruplarında yer alma gibi konular şu anda aklıma gelen, ancak yakın zamanda müfredatta yer alması gereken konulardan bazıları. Kendi fakültemde ve birçok fakültemizde bu  konularda yoğun çalışmalar içinde bulunulduğunu bildirmek bana gurur veriyor.

 


Başta endodonti olmak üzere dişhekimliği konusunda ülkemizde yeterli dergi yayıncılığının olduğunu düşünüyor musunuz? Dergilerin okul sonrası bilimsel ve teknolojik bilgi edinme konusunda katkı sağladığına inanıyor musunuz?


 

Dergiler hem bilimsel, hem de sosyal açıdan iletişimi kolaylaştıran ve çabuklaştıran unsurlar. Yayınlarda çeşitlilik ve yeterlilik sürekli eğitimde son derecede önem taşımakta. Kapalı bir ortamda çalışan dişhekiminin dış dünyaya açılması için önem taşıyan bir pencere. Dental marketle ilgili bilgilere ulaşmak açısından da büyük yararları var. İnternetin büyük yararlarına ve kolaylıklarına karşın, ben hala basılı materyalin önemini yadsıyamıyorum.

 


Endodonti konusunda büyük önem taşıyan Dünya Endodonti Kongresi’nin İstanbul’da gerçekleştirilecek olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 


 

Böyle bir organizasyonun Türkiye’ye gelmesi çok sayıda saygın bilim adamının da ülkemizde toplanması anlamına geliyor. Bu tür organizasyonlar değerli bilim insanlarının konferanslarına en kolay ve ucuz yoldan ulaşılabilmesi için büyük bir fırsat. Aynı zamanda genç bilim adamı adaylarımızın bu insanlarla tanışması ve etkileşimleri açısından da büyük bir şans. Böyle bir bilimsel ortamın yaratacağı hava ve ivmeden hepimizin yarar sağlayacağı kuşkusuz.

 


Yaşanan teknolojik gelişmeler başta dişhekimliği olmak üzere endodontik tedavinin geleceği konusunda ne tür ipuçları veriyor.


 

İlerleyen teknoloji sağlık alanında tanı ve tedavi açısından çok sayıda yeni kapılar açmaktadır. Bugün birçok tedaviyi mesleğe başladığım yıllara göre daha çabuk, kolay ve daha yüksek standartta yapabilmekteyiz. Digital sistemler hem görüntülemede, hem vitalite kontrollerinde kolaylıklar sağlamakta, yeni nesil apeks bulucular, Ni-Ti dönen enstrümanlar, daha aktif ve etkili antimikrobik ajanlar ve irriganlar, daha hermetik dolgu sistemleri, boşaltma ve dolguyu aynı anda sağlayan sistemler, kırık aletleri çıkaracak yeni düzenekler, adeziv teknolojinin kök kanallarındaki uygulamaları, aşırı harap olmuş dişlerin onarımları için yeni geliştirilen restoratif sistemler daha çabuk, daha ömürlü ve estetik tedavilerin yapılabilmesini olanaklı kılmakta. Mesleki gelişimler bana öylesine heyecan veriyor ki, zaman zaman keşke çalıştığım dönem kadar bir süre daha aktif olarak bu ortamın içinde bulunabilsem diye düşündüğüm oluyor…

 

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir