İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülçin Bermek, önümüzdeki Aralık ayında yapılacak olan İstanbul Üniversitesi 21. Dönem Rektörlük seçimlerinde aday olduğunu açıkladı. 2005 yılından bu yana Akademik İlişkiler Kurulu Başkanlığını ve Erasmus Değişim Programı Koordinatörlüğünü yürüten ve üniversitenin tüm birimlerini yakından tanıma fırsatı bulan Bermek, üniversiteyi daha da ileriye taşımak amacıyla rektörlüğe aday olduğunu söylüyor.
Sayın Bermek kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
1954 doğumluyum. 1976da İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesinden mezun oldum. Hemen sonrasında asistan olarak Dişhekimliğiinde Temel Tıp Anabilim Dalında, daha sonra adı Toplum Ağız Diş Sağlığı olan Halk Sağlığı Kürsüsünde çalışmalara başladım. Doktoramı bu alanda hepimizin hocası olan Prof. Dr. Sıtkı Velicangilin yanında tamamladım. Doçentlik ve profesörlüğün bütün aşamalarını da Tıp Fakültesindeki Halk Sağlığı Anabilim Dalında yürüttüm. Ancak her zaman bu disiplinin dişhekimliğindeki uygulayıcısı olmaya özen gösterdim.1984 yılında doçent, 1991de ise profesör oldum. Kısacası 1971 yılında öğrenci olarak başladığım İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesindeki hayatım halen devam ediyor.
İstanbul Üniversitesinin 21. Dönem Rektörlük seçimlerine aday olduğunuzu açıkladınız. Bu kararı nasıl ve hangi sebeplerden ötürü aldığınızı anlatır mısınız?
Halk Sağlığı Anabilim Dalında sınırlı sayıda çalışan hocamız var. Sevgiyle ve gururla söz edebilirim ki Prof. Dr. İnci Oktay benim hocamdı. Kendisi şu anda Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesinde çalışmalarını sürdürüyor. Sevgili arkadaşımProf. Dr. Ferda Doğan, İnci Hocam ve ben dişhekimliğinde koruyucu hekimlik konusunda çalışmalar yapan bir ekip olarak Türkiyenin durum analizini yapmıştık. Bu çok önemli bir çalışmaydı. Bu çalışmanın akabinde var olan durumu ortaya koyup iyileştirmek için Bilecikte Türkiyenin ağız diş sağlığı için çözüm üreten bir proje yaptık. Bütün bunların sonucunda Türkiyenin ağız-diş sağlığı eğitimine olan ihtiyacı, bunun hangi yaş gruplarını öncelikle kapsayacağı gibi konularda bir hayli damıtılmış bilgi ve tecrübeye sahip bir noktaya geldik. Türkiyenin durum analizinin tarihi 1990 yılıdır. 1987-88 dönemi projenin veri toplama ve analiz aşamasıdır. 1990da Dünya Sağlık Örgütünün desteğiyle kitap olarak basıldı. Bilecik Projesinin ilk sonuçları ise 2004 yılında tamamlandı. Dolayısıyla bizler ülkemizin durumunu bilen, bunun için projeler gerçekleştiren ve önceliğin de sağlık eğitiminde olduğunu kavrayan bir ekibin üyeleri konumundaydık.
2005 yılının başında sağlık ve kültür alanında ağız-diş sağlığının psikometrik boyutu konusunda geniş kapsamlı çalışmalar yapmak üzereydim. Bu dönemde İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünde bulunan Akademik İlişkiler Kuruluna üye oldum. Üye olduktan sonra bu kurulun fonksiyonunu anlamaya çalıştım. Bu arada çalışmanın içine 2004-2005 yıllarında 1. uygulama dönemi olan Erasmus Değişim Programını da girmişti. Böylece program çok ciddi boyutta gelişim göstermeye başladı. Kurul başkanlığını ve üniversitenin Erasmus Koordinatörlüğünü yürütüyor olmam, üniversiteyi sadece dişhekimliği açısından bilen bir akademisyenken, ister istemez konunun gereği olarak programı anlatmak ve tanıtmak bakımından 17 fakültesi ve 12 yüksekokulu ile işbirliği yapmamı sağladı. Açıkçası bu dönemle birlikte İstanbul Üniversitesini bir bütün olarak algılama ve tanıma fırsatı yakaladım.
Bu dönemin de sonuna yaklaştık. Çünkü 2009un Ocak ayında yeni bir rektör göreve başlayacak. Geçirdiğim üç yıl boyunca yapılan ve yapılamayanlarla ilgili bir rapor hazırlamıştım. Açıkçası insan güzel şeyler yapıldığında bunların devam etmesini istiyor. Dolayısıyla ben de bu çerçevede her biri çok değerli hocalar olan rektör adaylarından hangilerinin benim vizyonumdan baktığını imcelemeye çalıştım. Çünkü Akademik İlişkiler Kurulu ve Erasmus Değişim Programı bana dünyadaki yüksek öğrenim alanını tanıma fırsatı verdi. Ayrıca Türkiyedeki üniversitelerle yakın temaslarım oldu. Bu sayede ciddi bir bilgi birikimine ulaştım. Üniversitemizin dünyayla birlikte hareket eden bir görüşe sahip olabilmesi en önemli önceliklerden biri. Bunun için de Avrupa Birliğinin eğitim reformu için uyguladığı Bologna Sürecinin ve bunun enstrümanlarının dünya genelinde kabul gördüğünü ve uygulanması gerektiğini gördüm. Bütün bunların gerçekleştirilmesi konusunda pek tatminkar olmadığım düşüncesinden hareket ederek Ekim ayının ilk haftalarında rektör adaylığıma karar verdim. Şu an itibariyle benimle birlikte 13 aday rektörlük için yarışıyor. Dişhekimliği Fakültesinden sadece ben aday oldum.
Adaylığınızı açıkladıktan sonra hangi çalışmaları yapmaya başladınız?
Adaylık kararını aldıktan sonra kendinizi ifade edeceğiniz bir takım ortamlar var. Bunların başında ise vizyonunuzu üniversitenin değerli öğretim elemanlarına anlatmanız gerekiyor. Bunun için fikirlerimin sade bir dille yazılması gerekiyordu. Hazırlanan metinler e-posta yoluyla çok sayıda kişiye gönderildi ve adıma oluşturulan web sitesinde de yayınlanmaya başladı. Yani öncelikle adaylık duyuruluyor ve hedefler yüz yüze olarak anlatılıyor. Açıkçası her seçimde tüm adayların takip etmesi gereken yolları ben de izledim. Şu anda randevular almak suretiyle bire bir görüşmeler yapıyorum.
Adaylığınızı kısa bir süre önce açıklamış olmanızı bir dezavantaj olarak görüyor musunuz?
Bunu bir dezavantaj olarak görmüyorum. Tam tersine doğru zamanda, doğru verilmiş bir karar olarak değerlendiriyorum. Adaylığım sayesinde ilk defa Dişhekimliği Fakültesinden bir öğretim üyesi böyle bir karar almış oluyor. Yani adaylığım pek çok ilkleri bünyesinde barındırıyor Yüzde 40ı bayan öğretim üyelerinden oluşan bir üniversitede görev yapıyorum. Daha önceki seçimlerde de farklı zamanlarda iki bayan akademisyen rektör adayıydı. Ama hiç kadın rektörümüz olmamış. İÜnin en eski fakultelerinden dişhekimliği fakültesinin bir üyesiyim. Benim Halk Sağlığı hocası olarak bir calışma alanım ve akademisyen çevreyle tanışıklığım var. Ayrıca fakültemden ötürü bilinirliliğim de söz konusu. Erasmus Değişim Programını üç yıldır üniversitede yerleştirmeye çalışan biri olarak bütün akademik birimlerle temasım oldu. Bu sebeple adaylığımı geç açıklamamın mahsurunu, faaliyet gösterdiğim alanlarda çok sayıda kişiyle tanışmış olmam bertaraf ediyor.
Rektör seçildiğiniz takdirde gerçekleştireceğiniz hedef ve projeleriniz neler olacak?
Öncelikli hedefimiz öğrencisi ve öğretim üyesiyle İstanbul Üniversitesini uluslararası alanda gerçekten öne çıkan ve söz sahibi olan bir kurum haline getirebilmek.Zaten kurumun çok köklü bir birikimi var. Üniversitemiz eski olduğundan bazı altyapı sorunları bulunuyor. En azından bazı birimlerin yeni bir kampus yapılanması olmayışının olumsuzluklarını yaşıyoruz. Giderek büyüyor ve gelişiyoruz ancak benzer mekanlarda sıkışmak durumunda kalıyoruz. Bunun çözülmesi gerekiyor.
Bunun dışında üniversitemizin olanakları mensuplarımız için kullanılacak. Kurumumuzun öğrenci otomasyon sistemi, network ve sistem altyapısı yenilenip geliştirilerek
yerleşkelere özel sorunların çözülmesini amaçlıyoruz. Ayrıca daire başkanlıkları ve rektörlüğe bağlı üniteler yeniden yapılandırılacaktır
Bilimsel Araştırma Projeleri Birimimize üniversitemiz döner sermayesinden yılda yaklaşık 35 milyon YTL aktarılmasına rağmen araştırmacılarımıza verilen destek yılda yaklaşık 15 milyon YTL ile kalmaktadır. Bu doğrultuda temel sorun olan bürokratik engeller ortadan kaldırılarak projeye bağlı olarak destek miktarlarının artırılmasını hedefliyoruz. Bilimsel yayın yapan araştırmacılarımıza verilen mali destek yetersizdir. Bilimsel yayın yapan araştırmacılarımıza vakıf gelirlerimizden ek mali destek verilecektir.
Öte yandan üniversitemizde bir Sürekli Eğitim Merkezi bulunmuyor. Planlaması yapılmış olan bölgede İstanbul Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi kurulacaktır. Uluslararası değişim ve destek programlarından, genç bilim insanlarımız yeterince yararlanamamaktadır. İkili anlaşmalar çerçevesinde Üniversite kaynaklarının kullanımı artırılarak, daha fazla uluslararası değişim ve destek imkanı sağlanacaktır.
Bunlar yapmayı planladığımız hedef ve projelerimizden bazıları. Daha pek çok konuda gerçekleştirmeyi düşündüğümüz projelerimiz mevcut.
Rektörlük seçimiyle ilgili süreç hakkında bilgi verir misiniz?
Yaklaşık 2500 öğretim üyesinin oy kullanacağı seçimde en çok oyu alan 6 adayın ismi Yükseköğretim Kuruluna (YÖK) gönderilecek. YÖK, bu altı ismi değerlendirip üç adayı cumhurbaşkanlığı makamına sunacak. Cumhurbaşkanı da atamayı yapacak ve böylece yeni rektör belirlenmiş olacak.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Vestiyer Yayın Grubu olarak size teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Dişhekimliği Fakültesinden rektörlüğe aday olan bayan bir öğretim üyesi olarak bu röportajı çok önemsiyor ve destek olarak kabul ediyorum. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
Özgür Çilek – Dentiss