Homeros’un ‘Ebedi mavilikler ülkesi’ dediği ve bir diğer Bodrumlu Cevat Şakir’in de ‘başka yerde olup nur içinde yatılacağına burada nur içinde yaşanır’ demesi boşuna değildir. Tarih boyunca, önceki adıyla Halikarnassos, sonra da Bodrum, paylaşılamayan ve uğrunda hep mücadele edilen bir yer olmuştur.
Bugün Bodrum, bir tatil yöresinden beklenen tüm unsurları bünyesinde toplamış, yaz-kış yaşanabilecek önemli bir turizm merkezidir. Dünyanın dört bir yanından gelen zengin yatçılardan kısıtlı bütçesiyle bir pansiyonda uzun yaz tatili geçirebilen gelir gruplarına kadar tüm kesimlerin beklentisini karşılayacak donanıma sahiptir.
Bodrum Türkiyede ziyaretçi potansiyeli en yüksek olan tatil beldelerinden bir tanesidir. Yaz aylarında burayı ziyaret eden gerek yabancı gerek yerli turist sayısı ile nüfusunu bir anda artar. Ancak Bodrum sadece yaz aylarında ziyaret edilebilecek bir yer değil. Özellikle bahar aylarında bir çok insanın tercih edeceği bir yer olan Bodrum eylül ekim aylarında zefiriye adı verilen rüzgarın serin esintisi eşliğinde ne sıcaktan bunaltan ne de soğuktan üşüten bir iklime sahiptir.
Bodrum her tarza hitap ediyor olmasıyla bu kadar meşhur bir bölge olduğunu söylemek yanlış olmaz! Lüks otellerde konaklayabilir, minderlerin üzerinde güneşlenebilir, maviye olan hayranlığınız Bodrumda tepelerinden görünen deniz ve gökyüzü uyumuyla daha da artabilir, su altı dünyasının en bilinmezini keşfedebilir, tarih kalıntılar müzeler, alışveriş, gece eğlenceleri, ya da palmiyeler arsında uzun yürüyüşler yapabilir, köy yaşantısı içinde huzur bulabilir, güneşin batışını seyrederken hayata bir kere daha sımsıkı sarılabilirsiniz.
Bodrum Kalesi: Bodrumu Bodrum yapan bir çok özelliklerden bir tanesi de, her yerden görülen kalesidir. Surların heybetli duruşlarının haricinde içini gezme fırsatını da kaçırmayın!
Bodrum Kalesi, 15 yüzyıldan bu ana dimdik ayakta kalan yapılan bir tanesidir. Yıllara, farklı kültürlere, savaşlara tanıklık etmesi duruşuna ayrı bir özellik katmaktadır. St. Jean şövalyeleri tarafından yaptırılan kale, içi içe 3 surdan ve 5 kuleden oluşuyor. Şövalyeler zamanında içinde bulunan kilse 1525 yılında camiye çevrilmiş, 1895 yılında ise içine bir hamam eklenerek bugünkü halini alıyor.
Su Altı Arkeoloji Müzesi: Bodrum berrak denizi ve keşfedilen keşfedilmeyi bekleyen su altı yaşamıyla alternatif sporlardan hoşlanan insanlar için önemli bir merkezdir. Ancak burada ki su altı dünyası sadece balıkların ve canlıların yaşamalarıyla bitmiyor. Suyun altında yatan tarih Bodrumda su yüzüne çıkıyor. Bodrum Kalesinin içinde yer alan bu müze 1964 yılında açılmış Dünyanın ve Türkiyenin ilk ve tek, su altı müzesi olan bu müze Bu müzede şüphesiz en çok ilgi çeken ise; üç ayrı batık gemi sergilenen bölümdür.
Mozole: Dünyanın 7 harikalarından biri olan Mozole, Bodrumda bulunuyor. Daha doğrusu, bulunuyordu demek daha doğru olur! 1303 yılında bir depremle yıkılan bu yapının M.S 12 yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir.. Bugüne kadar sadece tarihçi Plinius’un anlatılarından yola çıkılarak çizilen bir resmi bulunmaktadır. Basamaklı bir piramit görünümümde olan bu harikanın tepesinde zafer arabaları bulunuyordu.
Antik Tiyatro: Antik Tiyatro özellikle yaz aylarında içinde düzenlenen çeşitli organizasyonlarla adından oldukça söz ettiren bir yerdir. Göktepe yamaçlarında buluna tiyatroda bir yanda mükemmel bir manzara, bir yanda M.Ö. yılardan kalma bir yapının içinde bulunmanın vermiş olduğu farklı duygularla keyfinize keyif katacak olan bir yerdir. Yaklaşık 4.000 kişilik kapasiteli olan Bodrum Tiyatrosunda devam edilen kazı çalışmalarında en son çeşitli yolar ve odalar bulunmuştur.
Ortakent
Ortakent-Yahşi, Bodrum yarımadasının batısında kalan, eski köy özelliğini koruyabilmiş yeşilliklerin arasından uzanan ince yollarla denize inilen bir beldedir. Bodrum şehir merkezine yaklaşık karadan 7 km, denizden 3 mil uzaklıktadır. Bodrum şehir merkezindeki otobüs terminaline indiğinizde, Ortakent-Yahşi dolmuşlarıyla beldeye ulaşım 15 dakika sürmektedir. Ortakent ve Yahşi bölgelerini Uludere adıyla anılan akarsu ikiye bölmektedir. Bölgede eskiden olduğu gibi, tarım, hayvancılık ve narenciye ile uğraşılmaktadır. Halen bozulmamış köy dokusu, mandalina bahçeleri ve mavi bayraklı deniziyle ziyaretçilerine ev sahipliği yapmaktadır. Köy içine doğru girdiğinizde, geçen yüzyıldan kalma eski taş evler ve tepedeki eski değirmenler gözünüze ilk çarpacak özelliklerden birkaçıdır.
Yabancı turistlerin yanı sıra bölgenin büyük bir yerli turist potansiyeli vardır. Her yıl ülkemizin başlıca büyük şehirlerinden gelen insanlar, hem eğlenebilmek hem de şehir merkezinin gürültüsünden uzakta dinlenebilmek için Ortakent-Yahşi beldesini tercih etmektedirler. Deniz tarafında bölgenin tam karşısında yer alan ”Çelebi Adası” pek çok günlük gezi teknesinin uğradığı bir adadır. Bölgenin uzun ve geniş bir koy olmasından ve rüzgarı çok iyi almasından dolayı, sörf, optimist,katamaran gibi yelken sporları için elverişlidir. Bunun yanında jetski, parasailing gibi pek çok su sporu da yapılmaktadır. Ayrıca ülkenin en büyük alışveriş merkezlerinden biri de bu bölge sınırları içinde yer almaktadır.
Bölgenin en batısında yer alan şimdilerde ”Camel Beach” adıyla anılan fakat eskilerin ”Kargı Koyu” diye bildiği, sanki sonsuz bir kumsalmışcasına uzanan doğal bir plajı vardır. ”Camel Beach”, adını eskiden beri kumsalda yatan ve atlayan develerden almıştır. Bu develer yerli ve yabancı pek çok ziyaretçinin ilgi odağı olmuştur.
Ayrıca plajın kumlarında dünyanın pek az yerinde görebileceğiniz ”zambakları”görebilirsiniz. Bu plaja günlük tur tekneleriyle ulaşabileceğiniz gibi dolmuşlarla da ulaşmak mümkündür.
1523’te Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman, St.Petrum (Bodrum)’u aldığında, Episkopi kendiliğinden teslim olmuştur. Rivayete göre Sultan Süleyman bölgeyi ziyarete gelmiş; ”Bağarası” denen mevkide, yöreye ismi verilmiş olan Rahip Episkopis’in diktirmiş olduğu misket üzümlerinin kokusunu duyduğunda, ”Mis gibi kokuyor, buranın adı Misgibi olsun” demiştir. Zamanla yöre bu ismiyle anılmıştır.İlk ismi ”Episkopi” olan bölgenin halk dilinde ”Müsgebi” olarak söylenişi 1961 yılına kadar sürmüş, bu tarihten sonra Bodrum-Turgutreis karayolunun tam ortasından geçmesi nedeniyle ”Ortakent” olarak anılmaya başlanmıştır. Bölgede, 17 yüzyılda savunma amaçlı olarak yapılmış kulelerden ikisi halen ayaktadır. Bunlardan biri Mustafa Paşa’ya diğeri kardeşi Ahmet Paşa’ya aittir.
Yarımadada güneşin en güzel battığı yerlerden biri, Ortakent Yahşi’dir. Serin bir yaz akşamında yüzünüzü denize dönüp ufka doğru baktığınızda, dünyanın en güzel renklerini bir arada göreceksiniz. Dolunayın çıktığı gecelerde denize bir adım uzaklıktaki restoranlarda, gecenin tadına, bir bardak şarapta ya da dostlarınızla bir yemekte varabilirsiniz.
Bazı geceler bölgenin geleneksel ahşap tekneleriyle denizin ortasında dolunayın keyfini çıkarabilir aynı zamanda denizden kıyıya baktığınızda otellerin ve restoranların denizde sallanan ışıklarını seyredebilirsiniz.
Bu da unutamayacağınız bir tatilin silinmez izleri olarak belleğinizde daima kalacaktır.
Gümüşlük
Bodrum yarımadasının batı ucunda eski Myndos kenti kalıntıları ile içiçe yaşayan Gümüşlük Köyü buraya ilk gelenleri bir görüşte büyüler.Yöreyi tanıyanlar ise her fırsatta buraya gelerek sunulan güzellikleri tekrar tekrar yaşamak isterler. Bodrum’dan Gümüşlük’e karayolu ile 20 dakikada ulaşılır. Daha sahile inmeden, Peksimet Boğazını geçip yeldeğirmenlerinin olduğu tepeyi aştığınızda görülen manzara mavi,yeşil ve beyazın mükemmel bir karışımıdır. Narenciye bahçelerinin arasından kıvrılarak giden yoldan sahile ulaştığınızda, en sert havalarda bile denizler için emniyetli bir sığınak olan doğal limana gelirsiniz.
Koyun girişindeki Tavşan Adası’na Batık Şehrin taşları üzerinden yürüyerek geçilebilir. Adanın güney tarafındaki koy ise deniz ve güneş tutkunlarının tercih ettiği doğal bir plajdır. En sıcak yaz günlerinde bile hafif bir esinti sizi serinletir. Güneşin batışı ise Gümüşlük’te bir başka güzeldir.Güneş batıdaki adaların ardından tamamen kaybolduktan sonra bile kızıldan mora çeşitli renklerin dansı uzun süre devam eder.
Bu yaşlı belde tarih ve kültür zenginliğini bugünlere kadar taşıyarak hakettiği sevgiyi bulmuştur. Gökkuşağı gibi renkli, bu yörede yaşayan insanlar, bir ayağı karada, bir ayağı denizde, ekonomik ve sosyal gelişmelerini çağlar boyu sürdürmüşlerdir. Denizin elli kulaç derinliklerine meydan okuyarak dalıp ekmek arayan sünger avcıları bu kıyılarda yetişmiştir.
Özgürlüklerini arayan Heredota, Artemise, Kral Maussollosa, Turgur Reise, ev sahipliği yapmış,onbinlerce insanı barındırmış ve kucaklamış kıyılardır buralar….
Bitez
Bitez, Bodrum’a iki koy uzaklıkta olmasına karşın, turizme yeni açılan yerleşim yerlerinden. Buraya gelirken insanın dikkatini ilk olarak sokaklarının düzenli ve temiz olması çekiyor. Yol gösteren tabelalardan minibüs duraklarına kadar herşey özenli. Yahşi’de olduğu gibi burada da otel, motel ve restoranlar sahilin hemen arkasında yer alıyor. Konaklama yerleriyle deniz arasında yol olmaması, yöreyi özellikle çocuklu aileler için hayli cazip kılıyor. İnsanlar burada çocuklarını gönül rahatlığıyla bırakabiliyor. Restoranlarında mönüler sadece bizim ev yemekleriyle sınırlı değil. Diğer ülkeler mutfaklarından yemekler de yer alıyor. Zira Bitez’i yerli turistler kadar, yabancılar da tercih ediyor.
Torba
Hem kafamı dinleyeyim, hemde Bodrum gibi bir eğlence merkezine yakın olayım diyenlere Torba’yı öneririm Torba, Bodrum’a 6 kilometre uzaklıkta küçük, sakin ve sevimli bir yerleşim yeri. Korumalı bir konumda bulunduğu için en sert poyrazda bile koyda yaprak kımıldamıyor.
Koyu çevreleyen tepelerdeki çam ağaçları, önceki yılki yangında büyük zarar görmüş olmakla birlikte, çevreye yine de yeşil hakim.
Torba sahili boydan boya her zevke her keseye cevap veren otel, motel, pansiyon, restoran, kafelerle dolu. Yemek sorun değil. En lüksünden en salaşına her çeşidi bulunuyor.
Anayoldan Torba’ya indiğiniz zaman, Voyager Clup Torba tam karşınıza geliyor. Voyager Clup Torba ‘yı merkez kabul edecek olursak, Torba’da otel, motel, pansiyon ve kafeler daha çok sol tarafta yer alıyor. Sola sapınca, önce Bodrum-Didim seferlerinin yapıldığı feribot iskelesine geliyorsunuz. Hemen yanından, arka planda yeme-içme ve konaklama yerlerinin bulunduğu, boydan boya bir sahil başlıyor.
Torba’da, feribot iskelesinin bitiminden başlayan sahil pırıl pırıl. Herkes dilediği yerden denize girebiliyor. Plajların bitiminde, balıkçı barınağı ve yat limanına geliyorsunuz. Limanı geçip, çam ağaçları arasından kıvrıla kıvrıla giden dar yoldan devam ederseniz, koyun uç noktasına, Blue Dolphin’in önüne çıkıyorsunuz.
Turgut Reis
Adını burada doğan büyük Türk denizcisinden alan Turgutreis, Bodrum’a yarım saat mesafede, çevresi birbirinden güzel koylarla dolu ucuz bir tatil yeri.
Turgutreis’in hayli girintili çıkıntılı sahilleri, burayı birbirinden güzel koylar açısından hayli zengin kılıyor. Başlıcaları Kadıkalesi, Fener, Meteoroloji, Akyarlar, Karaincir, Kargı, Bağla, Akçabük şeklinde sıralanıyor.
Sporat Takımadalarını oluşturan Küçük Kiremit, Büyük Kiremit, Fener, Çatal, Yassı, Tüllüce, Kargı, Köçek, Sarıat gibi irili ufaklı ondört ada da Turgutreis sınırları içinde kalıyor. Cos (İstanköy) ve Kalynos gibi Yunan adaları da bunların hemen yanında yer alıyor.
Burada dağlar denize dik iniyor. Aralarında oluşan ovalarda yetişen narenciye halkın ana geçim kaynağını oluşturuyor. Yöre mandalinasıyla meşhur olmakla birlikte incir ve üzümü de müthiş lezzetli oluyor.
Turgutreis, yarımadada devremülk sisteminin temellerinin ilk atıldığı yerlerden. Bu nedenle, çevrede hayli yazlık ev bulunuyor. Yörenin turistik yatak kapasitesi ise 20 bini aşıyor. Yörede tatil evinin fazla olması, uzun süre tatil yapacak kalabalık ailelere yarıyor. Bunlar otel, motelde kalmak yerine, ev kiralayıp tatili daha ucuza getiriyor. Sahilde inşasına geçen yıl başlanan 500 yat kapasiteli marina tamamlandıktan sonra, yöre turizminin daha da hareketlenmesi bekleniyor.
Turgutreis’te sahil önceki yıllarda mezbelelik görünümündeydi. Geçen yıl yapılan düzenlemelerle eli yüzü düzeldi. Bu arada meydanda otolar için de park yeri ayırmaları özellikle günübirlik gelenler açısından büyük kolaylık oldu. Otoparkın yanına yapılan, beş yıldızlı otellerinkini aratmayan genel tuvaleti, aynı temizliğini koruyor. Görevlileri buradan kutlamak istiyorum.
Turgutreis, Bodrum’la kıyaslandığında hayli ucuz kalıyor. Nitekim kafelerinde, restoranlarında birşeyler yiyip içtiğinizde, çarşısındaki dükkanlarında alışveriş yaptığınızda bunu hemen anlıyorsunuz. Öte yandan sürekli rüzgar alması burayı sörfçüler için cennete çeviriyor. “Bana ne, bilmiyorum ki” demeyin. Niyet ederseniz, üç beş günde öğretiyorlar.
Gümbet için kimileri “Bodrum’un yatak odası” diyor. Bense burayı daha çok büyük bir Panayır yeri”ne benzetiyorum.
Gümbet Bodrum’a yürüme mesafesinde bir eğlence merkezi. Bir zamanlar inlerle cinlerin top oynadığı Gümbet, zaman içinde otol motel ve tatil evleriyle dolmaya başladı. Bodrum aşırı kalabalıklaşıp, Kale’yle Halikarnas Disco arasındaki güzelim sahilde denize girilemez olunca Gümbet’e rağbet daha da arttı. Bugün pekçok konaklama tesisisin yer aldığı Gümbet’te, sadece burada kalanlar değil. Bodrum’dan günübirlik gelenler de denize girmenin teyfini çıkarıyor.
Boydan boya uzanan halka açık plajlarında her türlü etkinliğe katılmak olası. Sörf yapabiliyor, paraşütle koyda turlayabiliyorsunuz. Buradan düzenlenen günlük turlarla çevre koyları dalaşabiliyorsunuz.
Akşam üstleri buraları tam bir lunapark görünümü alıyor. Ortalık daha da bir rekleniyor. Tatili gürültü, patırdı, kalabalık, şamata olarak algılayanlara Gümbet’i öneririm.
Bardakçı sakinBardakçı koyu, Bodrum’a Gümbet’ten daha yakın olmasına karşın gerek küçük olmasından ve gerekse bir zamanlar kara ulaşımının bulunmamasından dolayı daha rafine kalabildi. Konumu buranın panayır yerine dönmesini önledi. İyi ki de öyle oldu. Burada deniz o kadar berrak ki, dibine attığınız paranın yazı mı tura mı geldiğini görebilirsiniz. Zeki Müren’in hayattayken vazgeçilmez mekanlarından Bardakçı Koyu’nu “Hem Bodrum’a iki adım ötede olayım, hem de gürültü patırtıdan nasibimi almayayım” diyenlere öneririm.
Yalıçiftlik
Bodrum’dan dolmuşla 20 dakika uzaklıktaki Yalıçiftlik’e, çam ormanlarının arasında kıvrıla kıvrıla giden yol üzerindeki gümbetlerin önünden geçilerek varılır. Karaada’nın bitiminden sonraki ilk koyda ve Gökova Körfezi’nin girişini gösteren bu çakıllı sahilde, etrafa serpiştirilmiş birkaç restoran görülür. Kıyının doğu yanı kumluktur. Biraz daha ilerideki ıssız kayaların arasında tek başına denize girmek ve güneşlenmek mümkündür.
Yalıçiftlik’ten dört kilometre sonra tarımla uğraşan Çiftlikköy’e varılır. Taştan yapılma çiftlik evleri tepenin eteklerine yayılmıştır. Belli başlı ürünleri, ormandaki kovanlardan toplanan çam balı ve çevredeki bahçelerde yetişen incirdir.Turizm elinin değmediği bu köy, Bodrum Yarımadası üzerindeki çiftlik yaşamının görünümlerini gözler önüne serer.
Üç yıl öncesine kadar Bodrum’un en sakin tatil yerlerinden olan Türkbükü, bugün artık sosyetenin vazgeçilmez adresi.
Burası eski bir Likya kenti. Zamanında Bodrum’un Güllük körfezi ve yukarı Ege arasındaki deniz ulaşımı buradan yürütülmüş. Yöre Likyalılar’dan kalır da izlerini taşımaz mı? Kaya mezarları, sarnıçlar, ne için kullanıldığı tam kestirilmeyen mağaralar… Burada dolaşırken rastlayacağınız Antik kalıntılardan sadece birkaçı.
Türkbükü’nde sahil boydan boya her keseye, her zevke cevap veren motel, pansiyon, cafe-bar dolu. Hemen hepsinin özel iskelesi var. Genelde buraları, gündüz güneşlenme yeri geceleri restoran olarak kullanılıyor.
Sahil yolu yazın trafiğe kapalı. Bu nedenle Gölköy üzerinden Türkbükü’ne geldiğinizde, gideceğiniz yere göre ya sola sapıp arkadan dolaşıyor; ya da sağa sapıp, otomobilinizi hemen girişteki park yerine bırakıyorsunuz.
Gölköy’le Türkbükü, önceki yıl Göltürkbükü adıyla aynı belediye çatısı altında birleştirildi. Her iki yöre de, Bodrum yarımadasında, doğal özelliklerini koruyabilmiş nadir yerlerden. Ancak, belediye olmak anlaşılan buralara yaramadı ve yöre bir anda aşırı lüksleşti. Yatlar çoğaldı, bazıları koyuhavaalanı gibi kullanmaya başladı.
Geçmiş yıllarda Türkbükü’nü, sessiz ve sakin bir tatil yapmak isteyenlere tavsiye eder, kurtlarını dökmek isteyenler için Bodrum’a sürekli dolmuş olduğunu hatırlatırdım. Şimdilerde ise Bodrum’da kalanlar, kurt dökmeye Gölköy ve Türkbükü’ne gelir oldu.
Nasıl gidilir?
Türkbükü, Bodrum’a 20 kilometre uzaklıkta. Bodrum-Torba üzerinden gelirken yol üzerindeki tek benzinciyi geçer geçmez sağda “Göltürkbükü” tabelasını görüp sağa sapıyorsunuz. Mandalina bahçelerinin arasından geçen daracık bir yoldan Gölköy’e ve ardından Türkbükü’ne ulaşıyorsunuz.
Otonuz yoksa sorun değil… Bodrum’dan sürekli dolmuş çalışıyor.
Bodrum havaalanından : 45 km.
Bodrum şehir merkezine : 19 km.
Yalıkavak
Bodrum’dan Yalıkavak’a karadan yapılan yolculuk sırasında, konuklar yarımada üzerinde en çok görülmesi gereken manzaraları seyrederler. Verimli vadilerden yukarı doğru tırmandıktan sonra, yol dağğın tepesini keserek aşağı doğru, yarımadanın ortasına iner ve Yalıkavak’a varmadan önce, yörenin ve güney kıyılarını ortadan iki ayırır. Yalıkavak, yıllarca Ege’nin Türk kıyılarındaki en önemli balakçılık mermezlerinden biri, balıkçı ve sünger avcılarının teknelerinin sığındığı bir liman olmuştur. Bugün yerli halkın çoğu hala denizcidir.
Yalıkavak, bir yandan denizin ağır işçiliği olan balıkçılığı, diğer yanda da çağın getirdiği kahve, restoran ve
barlar gibi turistik olguları günümüzde içiçe yaşamaktadır. Getirdikleri deniz ürünlerini boşaltan balıkçı motorları ve yolcularını karaya çıkaran pırıl pırıl yatlar ile durmaksızın işleyen, bir yandan da dinlendirici, hem dost, hem de yabancı, eşsiz bir atmosfere sahiptir.
Kaynak: Bodrum.gen.tr