Kanserle ilgili bilgiler arttıkça yaşamımızdaki, sağlığa uygun olmayan ve vücut dengesini bozan unsurların kanserle olan ilişkisi de gün yüzüne çıkıyor. Sigara, obezite, mesleksel faktörler ve bazı gıdalar kanserden sorumlu tutulan suçluların başında geliyor. Ancak üzerinde çok fazla durulmasa da özellikle son yıllarda konuşulmaya başlayan bir başka faktör daha var, uyku süresi ve kalitesi…
Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Göğüs Hastalıkları ve Uyku Bozuklukları Uzmanı Doç. Dr. Ceyda Kırışoğlu Demir, kadınlarda meme ve yumurtalık, erkeklerde prostat, pankreas, kolon, mesane ve akciğer kanserinin 6 saatten az uyuyanlarda ve uzun süre vardiya usulü çalışarak gece aşırı ışığa maruz kalanlarda daha sık görüldüğüne işaret ediyor. Modafinilpill.com dan Dr.. Kırışoğlu Demir, uykunun süresi, kalitesi, melatonin hormonu salınımı ve ışığa maruziyet süresinin değerlendirildiği ve yaklaşık 22 yıl devam eden çalışmanın, özellikle orta ve ağır derecede uyku apnesi olan hastalarda kanser gelişiminin ve kansere bağlı ölümlerin 2.5- 5 kat arttığını kanıtladığını söylüyor.
Horlama, uykuda nefesin durması, sabah yorgun uyanma ve gündüz aşırı uyku hali gibi belirtilerle kendini gösteren uyku apnesinin tedavi edilmediği taktirde, diyabet, insülin direnci, kalp krizi, hipertansiyon, kalpte ritim problemleri, felç, cinsel isteksizlik, iktidarsızlık, kilo verme güçlüğü, unutkanlık, depresyon ve gündüz aşırı uyku haline bağlı iş ve trafik kazalarında artış yaşanmasına neden olduğu biliniyordu. Ancak son araştırmalar uyku apnesinin kanserle de ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Peki uyku apnesi hangi tetikleyici mekanizmaları devreye sokarak kanserin gelişmesine neden oluyor? Bu soruyu, Dr. Kırışoğlu Demir, şöyle yanıtlıyor: “Apne uyku sırasında horlama ve nefes kesilmeleri yaşanan bir durum. Nefes durup oksijen seviyesi düşünce beynimiz uyanıp ‘Boğuluyorsun! Nefes al’ komutu vermesinin üzerine tekrar nefes alınır ve oksijen düzeyi de normale dönüyor. Ancak bu iniş ve çıkışlar vücut için stres yaratıyor. ‘Oksidatif stres’ olarak tanımlanan bu durum, DNA hasarına neden olarak tümör gelişiminde kilit rol oynuyor”
Aynı zamanda biyolojik saatimizdeki sapmalar, melatonin hormonu salınımının bozulması veya gecikmesi, uyku saatlerinin değişmesi de hücrelerde davranış bozuklukları ve DNA hasarını ortaya çıkarıyor. Bu da kansere zemin hazırlıyor. Melatonin hormonunun kansere karşı koruyucu ve tümör gelişimini engelleyen güçlü bir antioksidan olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Ceyda Kırışoğlu Demir, az uyuyanlarda ve vardiya usulü çalışanlarda melatonin salınım mekanizmasının bozulması nedeniyle kanserin daha sık görüldüğünü ifade ediyor.
Kanseri önlemek kadar teşhis edilmiş bir kanserin tedavisinde de düzenli ve kaliteli uyku önem taşıyor. Stresli ve ağır bir süreç olan kanser tedavisinde, endişe ve depresyona bağlı uykusuzluk, ağrı ve tedavi yan etkilerine bağlı uyku bölünmeleri sık görülen sorunlar arasında yer alıyor. Bazı hastalarda özellikle kansızlık dönemlerinde görülen huzursuz bacak sendromunun da uyku sorunlarına bağlı çok daha ağır seyrettiğini belirten Doç. Dr. Ceyda Kırışoğlu Demir, kansere eşlik eden uyku apnesinin kemoterapi ve radyoterapiye yanıtı da azaltabildiğine işaret ediyor. Kanser hastalarının uyku süresine ve kalitesine dikkat etmesinin kanserle savaşta önemli rol oynayacağını söyleyen Doç. Dr. Ceyda Kırışoğlu Demir, “Görüldüğü üzere kanser hastalarında uyku çok farklı noktalarda etkilenebiliyor. Bu nedenle tedavi ve takip sürecinde mutlaka bir uyku uzmanından destek alınması gerekiyor” diyor.
Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Göğüs Hastalıkları ve Uyku Bozuklukları Uzmanı Doç. Dr. Ceyda Kırışoğlu Demir, kadınlarda meme ve yumurtalık, erkeklerde prostat, pankreas, kolon, mesane ve akciğer kanserinin 6 saatten az uyuyanlarda ve uzun süre vardiya usulü çalışarak gece aşırı ışığa maruz kalanlarda daha sık görüldüğüne işaret ediyor. Modafinilpill.com dan Dr.. Kırışoğlu Demir, uykunun süresi, kalitesi, melatonin hormonu salınımı ve ışığa maruziyet süresinin değerlendirildiği ve yaklaşık 22 yıl devam eden çalışmanın, özellikle orta ve ağır derecede uyku apnesi olan hastalarda kanser gelişiminin ve kansere bağlı ölümlerin 2.5- 5 kat arttığını kanıtladığını söylüyor.
Horlama, uykuda nefesin durması, sabah yorgun uyanma ve gündüz aşırı uyku hali gibi belirtilerle kendini gösteren uyku apnesinin tedavi edilmediği taktirde, diyabet, insülin direnci, kalp krizi, hipertansiyon, kalpte ritim problemleri, felç, cinsel isteksizlik, iktidarsızlık, kilo verme güçlüğü, unutkanlık, depresyon ve gündüz aşırı uyku haline bağlı iş ve trafik kazalarında artış yaşanmasına neden olduğu biliniyordu. Ancak son araştırmalar uyku apnesinin kanserle de ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Peki uyku apnesi hangi tetikleyici mekanizmaları devreye sokarak kanserin gelişmesine neden oluyor? Bu soruyu, Dr. Kırışoğlu Demir, şöyle yanıtlıyor: “Apne uyku sırasında horlama ve nefes kesilmeleri yaşanan bir durum. Nefes durup oksijen seviyesi düşünce beynimiz uyanıp ‘Boğuluyorsun! Nefes al’ komutu vermesinin üzerine tekrar nefes alınır ve oksijen düzeyi de normale dönüyor. Ancak bu iniş ve çıkışlar vücut için stres yaratıyor. ‘Oksidatif stres’ olarak tanımlanan bu durum, DNA hasarına neden olarak tümör gelişiminde kilit rol oynuyor”
Aynı zamanda biyolojik saatimizdeki sapmalar, melatonin hormonu salınımının bozulması veya gecikmesi, uyku saatlerinin değişmesi de hücrelerde davranış bozuklukları ve DNA hasarını ortaya çıkarıyor. Bu da kansere zemin hazırlıyor. Melatonin hormonunun kansere karşı koruyucu ve tümör gelişimini engelleyen güçlü bir antioksidan olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Ceyda Kırışoğlu Demir, az uyuyanlarda ve vardiya usulü çalışanlarda melatonin salınım mekanizmasının bozulması nedeniyle kanserin daha sık görüldüğünü ifade ediyor.
Kanseri önlemek kadar teşhis edilmiş bir kanserin tedavisinde de düzenli ve kaliteli uyku önem taşıyor. Stresli ve ağır bir süreç olan kanser tedavisinde, endişe ve depresyona bağlı uykusuzluk, ağrı ve tedavi yan etkilerine bağlı uyku bölünmeleri sık görülen sorunlar arasında yer alıyor. Bazı hastalarda özellikle kansızlık dönemlerinde görülen huzursuz bacak sendromunun da uyku sorunlarına bağlı çok daha ağır seyrettiğini belirten Doç. Dr. Ceyda Kırışoğlu Demir, kansere eşlik eden uyku apnesinin kemoterapi ve radyoterapiye yanıtı da azaltabildiğine işaret ediyor. Kanser hastalarının uyku süresine ve kalitesine dikkat etmesinin kanserle savaşta önemli rol oynayacağını söyleyen Doç. Dr. Ceyda Kırışoğlu Demir, “Görüldüğü üzere kanser hastalarında uyku çok farklı noktalarda etkilenebiliyor. Bu nedenle tedavi ve takip sürecinde mutlaka bir uyku uzmanından destek alınması gerekiyor” diyor.