Prof. Dr. Hakan İşcan: Türkiye’deki ortodonti eğitimi ABD ve Avrupa ülkelerinin seviyesine ulaştı

Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hakan İşcan ile anabilim dalı olarak yaptıkları çalışmaları ve ortotonti biliminin bugünkü durumunu konuştuk. Türkiye’de verilmekte  olan ortodonti eğitiminin son 20 yılda büyük bir gelişim gösterdiğini kaydeden İşcan “Ülkemizde ortodonti pratiğinin ABD düzeyinde yapıldığını, Avrupa’dakinden daha iyi yapıldığını ancak arşivleme, dökümantasyonda disiplin eksikliğimiz olduğunu düşünüyorum” diyor.
Prof. Dr. Hakan İşcan: Türkiye’deki ortodonti eğitimi ABD ve Avrupa ülkelerinin seviyesine ulaştı Prof. Dr. Hakan İşcan: Türkiye’deki ortodonti eğitimi ABD ve Avrupa ülkelerinin seviyesine ulaştı
Prof. Dr. Hakan İşcan: Türkiye’deki ortodonti eğitimi ABD ve Avrupa ülkelerinin seviyesine ulaştı

Normal
0

Reklam

21

false
false
false

TR
X-NONE
X-NONE

/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:”Normal Tablo”;
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:””;
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin:0cm;
mso-para-margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:”Calibri”,”sans-serif”;
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:”Times New Roman”;
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-bidi-font-family:”Times New Roman”;
mso-bidi-theme-font:minor-bidi;}

Gazi
Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr.
Hakan İşcan ile anabilim dalı olarak yaptıkları çalışmaları ve ortotonti
biliminin bugünkü durumunu konuştuk. Türkiye’de
verilmekte  olan ortodonti eğitiminin son 20 yılda büyük bir gelişim gösterdiğini kaydeden İşcan “Ülkemizde ortodonti
pratiğinin ABD düzeyinde yapıldığını, Avrupa’dakinden daha iyi yapıldığını
ancak arşivleme, dökümantasyonda disiplin eksikliğimiz olduğunu düşünüyorum” diyor.

Sayın
İşcan kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

1956 Ankara doğumluyum.
İlk, orta ve lise öğrenimimi T.E.D. Ankara Koleji’nde 1973 yılında tamamladım.
O zamanki adıyla İ.İ.T.İ.A. Diş Hekimliği Yüksek Okulu olan Marmara
Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden 1979 yılında mezun oldum. Ankara
Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı’nda Kasım 1979
doktora eğitimine başladım. Doktoramı 1983 (Mayıs) yılında tamamladıktan sonra kısa
dönem askerlik görevimi yaptım ve 1984 (Aralık) yılında Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı’nda yardımcı doçent kadrosunda öğretim
üyeliğine başladım. 1985 yılında doçent, 1991’de ise profesör oldum.

Halen Gazi Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı’nda 1999 yılında geçmiş olduğum
kısmi statüdeki öğretim üyeliği görevim yanında, 24 Nisan 2007 tarihinden bu
yana Ortodonti Anabilim Dalı Başkanlığı görevini sürdürmekteyim. Gazi
Üniversitesi’nde 1994-1997 yılları arasındaki dekan yardımcılığı, Türk
Ortodonti Derneği’nde ikişer yıl süreyle genel sekreterlik, başkan yardımcılığı
ve 1998-2000 dönemi başkanlık görevini, 8 yıl süreyle ilk sayılarını çıkarmış
olduğum Türk Ortodonti Dergisi’nde görev yaptım. On adedi yurtdışı dergide yayınlanan
43 bilimsel yayını, 32 kongre bildirisi, yedi adet doktora tez danışmanlığı yaptım,
13 konferans sundum. Yurtdışı periyodik dergide (American Journal of
Orthodontics & Dentofacial Orthopedics) hakemlik görevini 2005 yılından
bugüne sürdürmekteyim. TUBİTAK tarafından desteklenmiş ve tamamlanmış bir,
devam eden bir adet projem, aynı kurum tarafından verilmiş iki teşvik ödülüm
bulunmaktadır. Evli, biri diş hekimi ve ortodonti doktorası yapmakta olan,
diğeri grafik tasarım master öğrencisi olan iki kızım var.

Gazi
Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı’nın kuruluş
sürecinden başlayarak bugünkü durumu hakkında bilgi verebilir misiniz?

İstanbul’da Marmara
Üniversitesi, Ankara’da Gazi Üniversitesi 1982 yılında 2547 Sayılı Yüksek Öğretim
Kanunu ile kurulan üniversiteler arasındadır. Bu üniversitelerin diş hekimliği
fakülteleri, 1968-69 ders yılında kurulmuş olan Türkiye’nin ilk Özel Diş
Hekimliği Yüksek Okullarıydı. Fakültemiz de 1968-69 ders yılında Diş Hekimliği
Yüksek Okulu olarak eğitim hayatına başlamış, 1971 yılında devletleştirilerek
özel yüksekokul statüsü ile Ankara İktisadi Ticari İlimler Akademisi’ne
(A.İ.T.İ.A.) bağlanmış, 1978 yılında ise tüzel varlığı kaldırılarak diş
hekimliği fakültesine dönüştürülmüş, ardından da 1982 yılında yüksek öğretim kanunu
ile kurulan Gazi Üniversitesi’ne bağlanarak “Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesi” adını almıştır.

Diş hekimliği eğitimimin son yılında 1979
yılında Fakülte adını aldılar. Akademilere bağlı olduğu yıllarda Ankara İktisadi
Ticari İlimler Akademisi (A.İ.T.İ.A.) Diş Hekimliği Yüksek Okulu ortodonti
eğitimini vermek üzere Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti
Kürsüsü öğretim üyeleri görev yapmaktaydı. Ben Ankara Üniversitesi Diş
Hekimliği Fakültesi Ortodonti Kürsüsü’nde doktoramı yaparken hocalarımız zaman
zaman A.İ.T.İ.A. Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Kürsüsü’nde ders vermeye
giderlerdi.

1982 yılında 2547 Sayılı
Yüksek Öğretim Kanunu ile kurulan Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nin
Kurucu Dekanlığı’na Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Periodontoloji
Anabilim Dalı Başkanı olan Prof. Dr. Köksal Baloş ve Ortodonti Anabilim Dalı
Başkanlığına da aynı üniversitenin Ortodonti Anabilim Dalı Başkanı olan Prof.
Dr. Oktay Üner atandı. Anabilim dalının ilk kadrosunu, başkanı Prof. Dr. Oktay
Üner ile 1982 yılı Kasım’ında asistan olarak alınan Neslihan (Karabekir) Üçüncü
ve Sema (Ilgar) Yüksel, 1983 Şubat’ında asistan olarak alınan Müfide Dinçer,
Sevil (Yeşilova) Akkaya ve Ali Sermet Gültan oluşturmuştur. Şimdi profesör olan
bu ilk beş asistan o dönemde küçük bir klinik, bir laboratuvar, bir anabilim
dalı başkanlığı odası ve bir asistan odasından oluşan ortodonti anabilim dalında
3 Weber ünite hizmet vermeye başlamıştı. 1984 yılı Aralık ayında yardımcı doçent
kadrosuna atanarak ben de bu kadroya dahil oldum. 1985 yılının Temmuz ayında
halen bulunduğumuz yeni binamıza taşınarak 9 ünitlik kliniğe, iki laboratuvara
ve o zamanki kadromuz için yeterli sayıda odaya sahip olduk.

İlk kuruluşundan 24 Nisan
2007 tarihine kadar anabilim dalı başkanı olan Prof. Dr. Oktay Üner’in yaş
haddinden emekli olmasından sonra bu tarihten itibaren bu görev tarafımdan
sürdürülmektedir. Bu gün anabilim dalımız¸10 profesör, 4 doçent, 2 doktoralı
araştırma görevlisi, 22 doktora öğrencisi ile 15 ünitlik araştırma görevlisi
kliniği, 7 ünitlik öğretim kliniği ve bir laboratuvarda eğitim, öğretim, bilimsel
araştırma ve klinik faaliyetlerini sürdürmektedir.

Anabilim
dalınız tarafından yürütülmekte olan bilimsel faaliyetlerden söz edebilir
misiniz?

Kuruluşundan bu yana geçen
26 yıl süresi içinde anabilim dalımızda altmışa yakın doktora tezi
tamamlanmıştır. Yılda ortalama 15 bilimsel yayın yapılmakta ve iki konferans
verilmektedir. Üniversite ya da diğer kuruluşlardan destek alarak devam eden
araştırma proje sayısı altıdır. Önümüzdeki altı ay içinde dört adet doktora
tezi tamamlanacaktır.

Günde
ortalama olarak kaç hastaya tedavi hizmeti veriyorsunuz? Bu konuda hangi
sıkıntıları yaşıyorsunuz?

Ülkemizde ağız-diş
sağlığı, bakım ve hijyen düzeyinin nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz. Ortodontik
tedavi talebinde bulunan hastaların tedaviye kabulünde uygulamamız gereken ağız
hijyeni ve bakım alışkanlığı vb. gibi temel kurallar nedeniyle hastayı geri
çevirdiğimizde karşılaştığımız tepkiler bize çok zaman kaybettirmekte,
şikayetlere ve soruşturmalara neden olarak personelimizin psikolojisini
bozmaktadır.

Günümüzde gerek diş hekimliği
mesleğimiz gerekse ortodonti için en büyük sıkıntı Sosyal Güvenlik Kurumu’nun
çok yüksek olan sağlık giderlerini kısmak amacıyla kliniklerde yapılan işlem
faturalarına uygulamakta olduğu kesintilerdir. Bu kesintilerin bazılarında
haklıdır, ancak yüksek sağlık giderlerini bu yöntemle önlemek doğru değildir. Çünkü
bu kesintiler için–özellikle ortodonti konusunda- önceden belirlenen kurallar
ortaya konulmamıştır. Dolayısıyla bu kesintiler sürpriz olarak dekanlıkların
karşısına çıkmakta ve döner sermayelerde büyük kayıplara yol açmaktadır. Oysa
bazı prensipleri önceden belirleseler fatura işlemleri ona göre
yapılabilecektir.

Ülkemizde SGK nın
ortodontik tedavi ücretlerini karşılama konusunda 18 yaş sınırı getirmesi çok
adaletsiz bir uygulamadır. Bunun yerine bazı ülkelerin yaptığı gibi ortodontik
tedavi gerekliliği endekslerinden birinin benimsenmesi veya ülkemiz şartlarına
göre yeni geliştirilebilecek bir endeksin kullanılarak endeks değerine göre
yüzdeler düzeyinde geri ödemelerin yapılması ortodonti hizmetinin çok daha adil
olarak sunulmasını sağlayacaktır.

Tüm ortodonti
kliniklerindeki en büyük sıkıntılardan biri de hasta bilgi ve dokümanının
arşivlenmesidir. Bu konuda fakültemiz bilgi işlem yazılımı dışında son dört
yıldır oluşturduğumuz yazılım ile hasta takip sistemini uygulamaya geçirdik.

En büyük sıkıntılardan
biri de klinikte ihtiyaç duyulan araç ve gerecin kısa sürede temin
edilememesidir. 2011 yılının bu konuda daha da sıkıntılı olacağını düşünüyorum.
Bunun altında da sağlık hizmeti bedellerinin düşürülmesi sonucu döner
sermayelerin azalıp ihtiyaçları karşılayamaması yatmaktadır.

Türkiye’de
verilmekte olan ortodonti eğitimi hakkında neler düşünüyorsunuz?

Ülkemizde verilen
ortodonti eğitimi son 20 yılda çok büyük gelişme göstermiştir. Üniversitelerin
ortodonti anabilim dallarında, lisans düzeyi ve doktora programında verilen eğitim
programının hem Avrupa hem de ABD devlet üniversitelerinin seviyesine
ulaştığını düşünüyorum. Anabilim dalı doktora ders programı Erasmus Programı’na
uyumludur. Ayrıca 2007 yılında da ADEE Avrupa Diş Hekimlği Fakülteleri akreditasyon
belgesi alan fakültemiz, verdiği lisans ortodonti eğitimi ile de akredite
olmuştur.

Doktora öğrencilerimizin
klinik eğitimlerinin de yeterli olduğu inancındayım; ancak klinik kontrolün çok
iyi sağlanması, yapılan tedavilerin sonuçlarının ve pekiştirme sonrası
takiplerinin yapılması önemlidir. Bu kontrol yeterli düzeyde yapıldığında
klinik eğitimi de kontrol altında tutmuş olmaktayız. Böylece anabilim
dallarının tek hazinesi olan arşivleri de zenginleşmektedir.

Bizler ortodonti
eğitiminin daha verimli olabilmesi için neler yapılması üzerine tartışırken diş
hekimi meslektaşlarımıza “Nasıl ortodontik tedavi yapmayı öğretirim?”, daha
doğrusu “Nasıl ortodontik tedavi öğretiyormuşum gibi yapabilirim?” diye kurs
düzenleyip para kazanmayı amaçlayan maalesef bazı ortodontist meslektaşlarımız
hepimizi çok üzmektedir. Ben sadece diş hekimi meslektaşlarımız açısından
üzülüyorum, çünkü hemen hepsi hastalarıyla baş başa kaldıklarında, hele hele
kurslarda teorik olarak öğrendikleriyle pratikte karşılarına çıkan durumun
farklı olduğunu gördüklerinde içine düşecekleri panik ve çaresizliklerini
tahmin edebiliyorum.

Bütün ortodontistler
doktora öğrenciliği ya da asistanlık yıllarını ve eğitimi bitirdikleri dönemi
hatırlarlar. Dört, beş yıllık eğitim sonunda her hastanın farklı olduğunu, her
şeyi tam anlamıyla öğrenebilmek için biraz daha deneyim kazanmaya devam etmek
istemelerinin ortak duygular olduğunu düşünüyorum. Türkiye’deki ortodonti
eğitiminden söz ederken bu eğitimin ve mesleğin kutsallığı, kişisel çıkarlar
için kullanılmaması, bu mesleği öğrenenlerin ona sahip çıkması, dört-beş yılını
vererek bileğine taktığı bu altın bileziğe sonuna kadar sahip çıkması ve
dolayısıyla onu inkar etmemesi konularını da -ne kadar üzücüdür ki-
hatırlatmamız gerekiyor.

Ülkemizde hatalı mesleki
uygulamalara karşı hukuki yaptırımlar yeni yeni başlamaktadır. Bu nedenle
bundan sonra eğitim daha da önem kazanacaktır. Bu nedenle kısa sürede ortodonti
öğrenilemeyeceği her halde peşinen kabul edilecektir.   

Ortodonti’nin
başta Türkiye olmak üzere dünyada ulaştığı son durumu hakkında
değerlendirmelerinizi öğrenebilir miyiz?

Ortodonti pratiğinde 31. yılımı
doldurmaktayım ve bu süre içerisinde sabit tedavi tekniklerde, bütün dişlerde
bant ve yalnız paslanmaz çelik tel uygulamasından başlayarak direk yapıştırılan
metal,  seramik ve cam braketlere ve
tüplere, titanyum alaşımı tellere, ince şeffaf plaklarla tedavilere,
sefalometrik radyografi çizim programlarına, üç boyutlu modellemelere kadar pek
çok teknolojik gelişmelere şahit oldum. Erişkin ortodontisi dikkat çekici
düzeyde gelişim gösterdi. Bu süre içerisinde sokaktaki insan dişlerin
düzelebildiğini öğrendiği gibi ortodontik tedavi sonrasında tekrar
bozulabileceğini de öğrendi ve sorgular oldu. Ama hala tedavi süreleri dikkat
çekecek kadar kısalmadı. Başka bir deyişle tıp da meydana gelen gelişmeler ile
karşılaştırılırsa diş hekimliği ve ortodontinin daha çok yol alması gerektiğini
düşünüyorum. Bunun da temel bilimlere verilecek önemin ve araştırmaların
interdisipliner alanlarda yapılması ile sağlanacağını düşünüyorum.

Ülkemizde ortodonti
pratiğinin ABD düzeyinde yapıldığını, Avrupa’dakinden daha iyi yapıldığını
ancak arşivleme, dökümantasyonda disiplin eksikliğimiz olduğunu düşünüyorum.
Ülkemizde ortodonti pratiğinin gelişimine öncülük eden büyüklerimize, en azından
adlarından söz ederek vefa borcumuzu ödememiz gerekiyor. Bu vesileyle öncelikle
beni bu mesleğe kabul eden rahmetli Hocam Prof. Dr. Nurettin Günay’ı her zaman
minnetle anmaktayım. Ortodonti kliniğimi borçlu olduğum değerli Hocam, sevgili
Ağabeyim Prof. Dr. Mustafa Ülgen’e minnet duygularımı ifade etmek istiyorum. Bilimsel
çalışmalarda gerekli olan titizlik, düzen ve hafif düzeyde bilimsel paranoyayı
öğrendiğim Prof. Dr. Ümit Gazilerli Hocam’a da sonsuz teşekkür ve minnetlerimi
sunmak isterim.

Anabilim
dalı olarak kısa ve uzun vadeli projelerinizden bahsedebilir misiniz?

Üniversite kliniklerinin
özelliği bilimsel araştırmalar yapmak ve projeler üretmektir. Maalesef
günümüzde üniversite kliniklerinin varoluş nedenleri başka kuruluşlarla
karıştırılmaktadır. Bizler seri üretim halinde hasta tedavisiyle uğraşamayız,
uğraşmamamız da gerekir. Çünkü varoluş nedenimiz bu değildir. Bilimsel
araştırmalara veri elde etmek için en büyük hazinemiz arşivimiz olmalıdır. Kısa
vadede öncelikle bu arşiv çalışmalarına önem verdik. Bu hazineyi artırmak için
yeni veri girişinin en hızlı şekilde sağlanması ise klinik kontrol ile
olmaktadır. Yani tedaviye alınan tüm hastaların vaka raporu sonunda çıkan karar
doğrultusunda en kısa sürede başlanılması ve tedavinin başarıyla tamamlanıp
tedavi sonrası takiplerinin yapılarak dokümanların toplanarak arşivimizi
zenginleştirmek amacıyla uyarı veren yazılımları hazırlatıyoruz. Arşivimizi
dijital arşive dönüştürmek üzere çalışmalarımıza başlamış bulunuyoruz.

Yeni kurulan diş hekimliği
fakültelerinde olduğu gibi hastada yapılan işlemin bizzat işlemi yapan hekim
tarafından ünite monte tablet bilgisayarlardan işlenerek faturalandırılmasını
da kliniğimize uygulamayı düşünüyoruz.

Sizlere bir anabilim dalı
başkanı olarak söz edebileceğim projeler ancak bunlar olabilir. Bilimsel
projeler olarak uzun vadede anabilim dalı kliniğimizde distraksiyon ünitesini
daha faal duruma getirmeyi planlamaktayız. Bunun dışında damak-dudak yarığı
vakalarına hizmete ağırlık vermemiz gerekiyor. Son yıllarda hasta hakları ve
etik kurallar nedeniyle bilimsel çalışmalara veri olacak materyalleri de
değişmektedir. Bu durumda bazı aygıtların tek başlarına etkilerinin incelenmesi
gibi çalışmalara da kısıtlamalar gelebilecektir ve bu nedenle de klinik
kurallarda bazı değişiklikler gerekebilecektir. 

Röportaj: Özgür Çilek – VYG Haber Merkezi  

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir