Tek Tip Gülüşler Yaratmaya Karşıyım

Uluslararası Diş Hekimliği Organizasyonu IADR tarafından “2018 Yılın En Seçkin Bilim İnsanı” ödülüne layık görülen Prof. Dr. Mutlu Özcan hepimizi gururlandırdı. Cosmetic Dentistry Dergisi için yeni materyaller hakkındaki sorularımızı bu değerli bilim insanına yönelttik. Önümüzdeki yıllarda öne çıkacak materyalleri, hakkında birçok tartışma yürütülen amalgam hakkındaki görüşlerini ve yeni materyallerin gülüş tasarımındaki yerini sorduk. Herkesin kendine özgü bir gülüşü olduğunu belirten Özcan, tek tip gülüşler yaratmaya karşı olduğunu söylüyor.
Tek Tip Gülüşler Yaratmaya Karşıyım Tek Tip Gülüşler Yaratmaya Karşıyım
Tek Tip Gülüşler Yaratmaya Karşıyım

“2018 Yılın En Seçkin Bilim İnsanı” ödülüne layık görüldünüz. Öncelikle sizi tebrik ederiz. Başarılarınızla diş hekimlerinin yakından tanıdığı bir isimsiniz, bilmeyenler için çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Tek Tip Gülüşler Yaratmaya KarşıyımTeşekkür ederim. 2009 yılından bu yana Zürih Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi’nde Dental Biomateryeller Bölüm Başkanlığı görevini yürütüyorum. Türkiye`de Protetik Dishekimligi alanında uzmanlığımı yaptıktan sonra, sırasıyla Almanya, Finlandiya, Norveç, Hollanda`da yaptığım çalışmalar ve PhD tezim sonrasında araştırmalarım yoğunlukla minimal invasiv restorasyon malzemeleri ve teknolojiler geliştirme yönünde yoğunlaştı. İnsan ömrünün de uzadığı gerçeği göz önünde bulundurulursa, diş ve kemik dokularının mümkün mertebe korunması ve doku kaybı olan durumlarda da dokuya minimal müdahale veya hiç müdahale etmeden restorasyonların diş ve çevre dokulara en az hasarla bitirilmesi, araştırmalarımın temel felsefesini oluşturuyor. Biyomateryaller ve teknolojik gelişmeler diş hekimliği mesleğinin her disiplininin temelini oluşturmaktadır. Malzeme bilimindeki ve teknolojilerdeki gelişmeler diş hekimliği mesleğini tamamen başka bir platforma taşımıştır ve taşımaya devam edecektir. Son yıllarda yaptığım çalışmalar da diş çekimini ve frezle diş dokusu kaldırılmasını önlemek adına geliştirdiğim adesiv (yapışkan) malzemeler, yapıştırma protokolleri ve additive, yani dişi keserek değil de diş yüzeyine ekleyerek gerçekleştirilen restorasyon teknolojileri geliştirilmesi yönünde yoğunlaşmış durumda. Bir diğer araştırma alanım da diş ve kemik dokusunu daha iyi anlayıp, bu dokuları daha iyi taklit eden malzemeler geliştirme yönünde. Klinik olarak da uzun süreli klinik takip çalışmaları yürütmekteyim.

Reklam

Hayat boyu bilime yaptığınız katkılar nedeniyle ödüllendirilmiş bir bilim insanı olarak Türkiye’de diş hekimliği bilimini nasıl buluyorsunuz?

Temel bilim ve müfredat kapsamı anlamında dünyadaki birçok üniversitede fark olduğunu düşünmüyorum. Bu bağlamda Türkiye`deki diş hekimliği eğitimini de kesinlikle yurt dışından farklı bulmuyorum. Hatta, klinik pratiği açısından dünyadaki diğer birçok üniversiteden daha kapsamlı diş hekimliği eğitimi aldığımız görüşündeyim. Ancak eğitim sonrası bilimsel aktivitelerin daha iyi kalitede olabileceği kanısındayım. Bilimsel gelişmeler ve araştırma sonuçları, temel müfredatı da direkt olarak etkilemekte. Temel diş hekimliği eğitimi ve yoğun klinik pratikten sonra çözülmesi gereken sorunların farkındalığı ülkemizde çok yüksek seviyede. Çok sayıda da yüksek motivasyona sahip genç araştırmacılarımız mevcut. Ancak yüksek kalitede bilimsel araştırma yapabilmek için temel araştırma prensipleri, bilimsel çalışma metotları, istatistik yöntemleri, bilimsel makale yazımı, yorumu, analitik, eleştirel düşünme ve yazma çok daha ağırlıklı olarak öğretilmeli. Ancak o zaman daha yaratıcı, kalıcı ve kaliteli bilim yapabiliriz. Sonuç olarak yaptığımız bilimsel çalışmalar insanların ağız sağlığını ve bütünlüğünü korumak içindir. Meslektaşlarımız bilimi akademik yükselme için değil de, sağlık sorunlarını çözmek için yaptığımızı unutmamalılar.

Diş tedavileri geçmişten bugüne önemli bir ilerleme gösterdi. Bu süreçte yeni malzemelerin rolü nedir?

Materyallerdeki gelişmeler, özellikle minimal invasiv diş hekimliğinde, diş yapısının en azından optik özelliklerini taşıyan malzemelerin uygulanmasını sağlayarak büyük fayda gösterdi. Bu sayede dişin vitalitesini koruma şansımız daha da artmış oldu. Diş eksikliğinde kullanılan implantlar ise önemli bir gelişme olarak mesleğimize girmiş olsa da, son yıllarda ağırlıklı olarak yaşanan implant çevresi enfeksiyonlar nedeniyle bazı sorunları da beraberinde getirdi.

Yeni materyallere ve tedavilere dair en heyecan verici bulduğunuz gelişmeler nelerdir?

Özellikle adesiv (yapıştırma) teknikler sayesinde diş çekimini önleme şansımız arttı. Yeni malzemelerle mevcut diş dokusuna dokunmadan, frezle kesim yapmadan restorasyon yapma şansımız yükseldi. Klasik protetik diş hekimliği geçmişte diş kesimi gerektiren rekonstrüksiyonları yapmamızı gerektiriyordu. Şimdi, var olan en küçük mine ve dentin dokusunu mümkün mertebe koruyabiliyoruz ve neredeyse hiç doku kaldırmadan restorasyonlar yapabiliyoruz. Bence bunlar başlı başına heyecan verici gelişmeler.

Diş tedavilerinde gelecekte daha fazla öne çıkacak ve tarih olacak malzemeler size göre hangileridir?

Önümüzdeki yıllarda pulpanın canlılığını koruyacak endodontik malzemeler, diş dokusunu biyomekanik anlamda daha iyi taklit eden malzemeler ve additive teknolojilerde gelişmeler bekliyorum. Koruyucu diş hekimliği için hala yapılması gereken çok işimiz var. Ağız ortamındaki bakteri plağının dişlere ve restorasyonlara yapışmadığı yüzeyler geliştirmeyi hala başarmış değiliz.

Amalgam hakkında birçok tartışma yürütülüyor. Sizin amalgam hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?

Amalgam aslında içerik olarak dolgu altında çürük oluşumuna izin vermeyen, mekanik olarak da oldukça dayanıklı bir malzeme. Amalgam hakkındaki negatif görüşlere sadece bir açıdan katılıyorum, o da retantif kavite preparasyon gerekliliği. Mine ve dentine yapışmayan bir malzeme olduğu için çürük uzaklaştırıldıktan sonra kavitenin genişletilmesi gerekiyor. Günümüz kompozit malzemeleri ile mine ve dentin dokusu daha fazla korunabiliyor ve sadece çürüğü uzaklaştırmamız yeterli olabiliyor. Dolayısıyla amalgam, minimal invasiv konseptine uymuyor. Ayni zamanda diş renginde olmaması da hastalar tarafından fazla kabul görmüyor. Ama biyolojik açıdan hala üstün bir malzeme olduğuna inanıyorum.

Yeni materyallerin biyouyumluluğu ve taşıdığı riskler konusunda neler söylemek istersiniz?

Mesleğimizde mevcut olan birçok malzeme çok uzun süreçli testlerden geçtikten sonra piyasaya sürülüyor. Dolayısıyla üzerinde CE sertifikası olan bütün malzemelerin risk taşıdığı görüşünde değilim. Ancak anamnez sırasında hastalara yine de herhangi bir malzemeye hassasiyetleri olup olmadığı sorulmalı. Metal veya plastik malzemelere karşı desensibilize olan hastalar nadir de olsa karşımıza çıkabiliyor.

Dişlerin kendini onarmasını sağlayan ilaç bir keşfedildiğine dair haberler yayınlanıyor dönem dönem. Bu tip haberler efsane mi mümkün mü?

Evet ben de yakın zaman önce böyle bir iddianın olduğu bir makale okudum. Tideglusib`un tamir dentini oluşturması mekanizması mümkün gözüküyor. Ancak henüz hayvan deneyleri ile sınırlı gözlemler mevcut. Geniş çaplı bir araştırma yapılmış değil. Ayrıca klinik uygulama için onaylanmış bir ilaç değil. Dolayısıyla klinik anlamlılığını bilemiyorum. Aslında birçok başka malzeme ile de tersiyer dentin, tamir dentini oluşturmak günümüzde mümkün.

Dişler, genç görünümünde önemli bir unsur. Yeni materyaller gülüş tasarımına neler sağlıyor?

Enfeksiyonsuz dişetleri, çürüksüz diş dokularına sahip olmak sağlıklı ve fonksiyon gören bir dentisyon için yeterli. Gülüş dizaynından önce kişilerin öncelikle özgüvenleri üzerinde odaklanmaları gerekli diye düşünüyorum. Her kişinin kendine özgü bir gülüşü vardır ve kişileri özel yapan da bu farklı gülüşlerdir. Gülüş dizaynı ile sağlam dişlere müdahale edilmesine, gülüş dizaynını bahane edip de tek tip gülüşler yaratmaya kesinlikle karşıyım.

Eklemek istedikleriniz?

Önümüzdeki yıllarda da yeni materyaller ve teknolojiler mesleğimize tanıtılmaya devam edecektir. Meslektaşlarımız kullandıkları malzeme ve teknolojiyi neden uyguladıklarını, bunların çalışma mekanizmalarını bilmek zorunda. Piyasada implanttan tutun dolgu malzemesine kadar çok fazla materyal mevcut. İçeriğini, etki mekanizmasını bilmeden direkt uygulamaya geçilmemeli. Malzemelerin nasıl uygulanacağı ise sonraki aşama. Bir de artan sayıda kongre, kurs gibi etkinlikler bilgi kirliliğine yol açabilmekte. Meslektaşlarımız doğru bilgiye ulaştıklarından emin olmalı. Ve son olarak da sağlık politikasında bazı değişiklikler olması gerektiği görüşündeyim. İnvasiv tedavilerin yerine koruyucu yaklaşımların hekimlere daha çok kazanç getireceği sistemler kurulması yönüne bazı fikirlerim var. Umarım bir gün uygulamaya geçirebiliriz.

Bu röportaj Cosmetic Dentistry Dergisi’nin ilk sayısında yayınlanmıştır. Yeni sayılarımıza abone olmak isterseniz buradan kayıt olabilirsiniz.

Röportaj: Elvan Genç (VYG)

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir