Tülin Hanım, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi mezunuyum. Evliyim, iki çocuğum var. Eşim Metin Öğüt’le aynı fakültede okuduk. Meslektaş olmamız serbest çalışma disiplini açısından gelişmemize büyük katkı sağladı.
Zonguldak’ta 18 yıldır hizmet verdiğiniz bir polikliniğiniz var. İstanbul’da da altı ay önce yeni bir diş tedavi merkezi açtınız. Bu fikriniz nasıl oluştu?
Zonguldak Diş Hekimleri Odası yönetiminde uzun yıllar birlikte çalıştık. Meslek sorunları ve diş hekimliliğinin geleceği konusunda epeyce kafa yorduk. Mesleki deneyim ve becerilerimizi en yeni teknolojilerle harmanlayarak en geniş kitlelere ulaştırmak amacıyla İstanbul Anadolu yakasındaki ilk şubemizi Bostancı’da faaliyete geçirdik. İçinde tomografisi, genel anestezi ünitesi de bulunan tam donanımlı bir yer açmanın mesleğin geleceği açısından daha doğru olduğunu öngörerek yeni yerimizin ‘merkez’ olmasına karar verdik. Diş hekimliği sektöründe toplu çalışma gruplarının olduğu klinik tarzındaki kuruluşların günümüzde daha çok kabul gördüğünü, ağırlıklı olarak bizim de mesleki kolektif çalışmayı daha çok benimsememiz sebebiyle çok hekimli bir çalışma ortamı hazırladık.
Yeni tasarımınızda en çok hangi noktalara önem verdiniz? Ergonomiyi sağlamak için neler yaptınız?
Diş Tedavi Merkezi’mizi planlarken ‘diş hekimi fobisini nasıl yenebiliriz?’ düşüncesiyle uzman psikologlara danıştık. İç mimari konusunda profesyonel destek aldık. Girişi ferah ve aydınlık geniş bir bekleme salonu, yüksek tavanlar, huş ağacı ve beyazın uyumu ile duvarlar, ortamın kokusu ve çalışanlarımızın güleç yüzü ile hoşa giden bir ortam hazırlamaya çalıştık. Muayenehane birimleri de hekimin ve asistanın konforlu çalışmasını sağlayacak şekilde planlandı.
Peki, bu süreçte ne gibi sorunlar yaşadınız; nasıl çözümler ürettiniz?
Bu süreçte uygulanan her kalemi kendi konusunda uzman kişiler ile yürüttüğümüz için çok fazla sorunla karşılaşmadık; ancak merkez açmak çok daha kapsamlı, masraflı ve emek isteyen bir iş olduğu için teknik donanımla dekorasyonu uyumlandırmak konusu biraz zaman aldı.
Polikliniğinizin şu anki durumundan söz edelim biraz. Ekibinizden bahseder misiniz?
Anestezi uzmanımız, ortodonti uzmanımız, implantoloji uzmanımız ve beş genel diş hekimi olarak yirmi dört saat hizmet veriyoruz.
Tedavi merkezinizde ağırlıklı olarak hangi uygulamaları yapıyorsunuz?
Diş hekimliği branşlarının tamamını içeren tüm tedavi hizmetleri sunuluyor. Ancak ağrılı gelen acil hastalar dışında, en sık ve bilgi için başvurulan tedaviler implant tedavileri, buna bağlı protetik tedaviler ve gülüş tasarımına yönelik kompozit – seramik lamine çalışmaları yapılmaktadır.
Hastalarınızın dentofobisini önlemek için özel bir çalışma yaptınız mı?
Güler yüz ve karşılama, hasta memnuniyetinin başlangıcı bana göre. Evimizde gibiyiz, diyen çok hastamız var. Çay, kahve ikramından sonra müzik eşliğinde tedaviye başlıyoruz. Bu önlemlere rağmen hastanın dentafobisi geçmediyse o zaman bilimsel tıbbın gerektirdiği ne varsa merkezimizde mevcut. Bilinçli sedasyonla hastaya ‘laugh gas’ denilen nitrousoksit uyguluyoruz. Hastanın heyecanı ortadan kalkıyor ve tedavi uygulanıyor. Daha ileri seviyede fobi ya da mental retardosyon durumlarında ise genel anestezi devreye giriyor; ancak biz çok zorunlu olmadıkça bu yöntemi tercih etmiyoruz.
Ayrıca, çocuklara yönelik farklı bir çalışmanız oldu mu?
3-10 yaş grubuna hitap eden bir pedodonti ünitemiz mevcut. İçinde çeşitli oyuncaklar, çocukların ilgisini çekebilecek çizgi film sunumları yapabiliyoruz. Periodik florlama yaptığımız minik hastalarımız sayısı hayli fazla.
Önümüzdeki dönemlere dair plan/projelerinizi öğrenebilir miyiz?
Merkezimizin açıldığı ilk günden itibaren diş tedavisine ihtiyacı olan hastalar bizi yalnız bırakmadılar. Kurumsal yapılara daha çok güven duyuyorlar ve bunu dile getiriyorlar. İstanbul’da ikinci bir Merkez açmayı düşünüyoruz; ancak şu an enerjimizin tamamını Bostancı’da bulunan Öğüt İstanbul Diş Tedavi Merkezi’ne yoğunlaştırmak durumundayız. Çünkü bana göre burası henüz bir bebek. Asıl hedef yurt dışı bağlantılı hastaları İstanbul’a getirmek, yurt içi hastalarımız zaten mevcut. Önemli olan iyi tedaviyi ucuza satın almak isteyen yurt dışı hastalarını ülkemizde tedaviye ikna etmek olacaktır.
Yeni muayene açmak veya muayenehanesini yenilemek isteyen hekimlere hangi önerilerde bulunmak istersiniz?
Yeni muayenehane açmak ve yenilemek isteyen meslektaşlarıma öncelikle kolaylıklar diliyorum. Heyecan verici, ama zor bir süreç; çünkü diş hekimleri genelde mükemmeli ister. Bu da çok emek ve masraf demek, “dört duvar” iyi bir hizmet veren diş kliniğine döndüğünde ki duyguları tarif etmek mümkün değil, büyük bir yorgunluğu da beraberinde getirir. Yine de bana göre trend, bireysel muayenehaneden çok, kolektif çalışılan birkaç hekimin bir arada olduğu klinikler yönünde ilerliyor. Bu durumunda göz ardı edilmemesi iyi olacaktır.
Bizlere vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Söyleşimizin sonunda neler söylemek istersiniz?
Diş hekimliği mesleğini dünyanın belki de en zor; ama en keyifli mesleği, diye tanımlayabilirim. Çok basit bir çekim diye başlayıp, ufak bir kök için saatlerce uğraşabilirsiniz. Son anda gelen ağrılı bir hasta için bir konseri ya da çocuğumuzun gösterisini kaçırabiliriz. Kimi der ki diş hekimleri çok kazanıyor. Kimi der ki başkasının ağız kokusunu nasıl çekiyorlar! Ben tamamen bilime dayalı çalışan bir doktor, bir sanatkâr olduğumuzu düşünüyorum.
Son olarak eşim ve ben tamamen mesleğin hem işçisi hem de patronu olan emekçi bir meslek grubuna mensup diş hekimi olmanın gururunu ve mutluluğunu yaşıyoruz. Mesleğimizin severek yapılırsa başarının kaçınılmaz olduğu gerçeğinden hareket ederek tüm meslektaşlarıma başarı sağlık ve mutluluklar diliyorum.
Röportaj: Sesil KOCAR