Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mübin Soyman

Dişhekimliğinde uygun restoratif materyal nasıl seçilebilir? Halk arasında dolgu, dişhekimliğinde ise restorasyon denilen işlemde, estetik ve fonksiyon açısından dişin kaybolan kısımları yeniden yerine konuluyor. Son zamanlardaki gelişmelere bağlı olarak hızla değişen restoratif maddeler içinde kompozit, cam iyonomerler ve porselen yaygın şekilde kullanılıyor.
Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mübin Soyman Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mübin Soyman
Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mübin Soyman

Dişhekimliğinde uygun restoratif materyal nasıl seçilebilir?


 


Halk arasında dolgu, dişhekimliğinde ise restorasyon denilen işlemde, estetik ve fonksiyon açısından dişin kaybolan kısımları yeniden yerine konuluyor. Son zamanlardaki gelişmelere bağlı olarak hızla değişen restoratif maddeler içinde kompozit, cam iyonomerler ve porselen yaygın şekilde kullanılıyor. Dişhekiminin kendi yeteneğine ve el yatkınlığına göre en uygun dolgu maddesini seçmesi gerektiğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mübin Soyman, hekimlerin piyasadaki tanınmış firmaların ürünlerini rahatlıkla kullanabileceklerini ifade ediyor.


 


Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mübin Soyman, İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi’nden 1973 yılında mezun oldu. Aynı fakültenin diş hastalıkları ve tedavisi anabilim dalında doktorasını tamamlayan Prof. Soyman, 1982’de doçent, 1988 yılında profesör oldu. İstanbul Üniversitesi’nden emekli olduktan sonra 1999 yılında Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı.


 


Dişhekimliğinde kullanılan restoratif maddelere geçmeden önce bize kısaca restorasyon hakkında kısaca bilgi verir misiniz?


Halk dilinde dolgu, dişhekimliğinde ise restorasyon dediğimiz işlem, gerek estetik gerekse fonksiyon açısından dişin kaybolan kısımlarının yeniden yerine konulmasıdır. Restorasyon arka dişlerden birine uygulanıyorsa ağırlıklı olarak fonksiyon, ön dişler söz konusu ise hem fonksiyon hem de estetik ön plana çıkıyor. Neden dişlerin bazı kısımları kayboluyor? Bunun başlıca sebepleri arasında diş çürükleri ve diş sert doku hastalıklarını (erozyon, abrazyon) gösterebiliriz. Bu kayıpların herhangi bir restoratif maddeyle tamir edilmesi ve bunu yaparken estetik ve fonksiyonun göz önünde bulundurulması olayı olan restorasyon, diş hastalıkları ve tedavisi anabilim dalının kapsamı içine giriyor.


 


Kullanılan restoratif maddeleri anlatır mısınız?


Son yıllarda teknolojik gelişmelerin artmasıyla çok çeşitli restoratif maddeler kullanılıyor. Eskiden sadece posterior dişlere amalgamlar, anterior dişlere silikat simanları uygulanırdı. Artık günümüzde kompozitler, cam iyonomerler, rezin modifiye cam iyonomerler kullanılıyor. Bu maddelere porseleni de eklemek gerekiyor, özellikle inlay ve onlayları. Aynı zamanda bizim veneer restorasyon olarak adlandırdığımız, ön dişlerde ön yüzeyin kaldırılması ve oraya bir restoratif maddeyle işlem yapılması söz konusu. Burada hem kompozit hem de porselen kullanılabilir. 


 


İlk olarak 150 yıla yakın süredir kullanılan amalgamlardan bahsedebiliriz. Ancak bu kadar uzun zaman içerisinde bu maddeleri kötülemek için bazı çalışmalar yapılmasına rağmen ben amalgamların başarısız bir madde olmadığını düşünüyorum. Dünyada hala ciddi anlamda amalgam yapılıyor. Kompozit dolgular ön ve arka grup dişlerde uygulanıyor. Kompozitler organik bir yapıdır. Bu yapıyı güçlendirmek için, içine filler denilen doldurucular ilave ediliyor. Bu doldurucular da ara bağlantıyı sağlayan silanlarla kompozite(organik yapıya) bağlanıyor. Şu anki genel konsepte göre doldurucu miktarı ne kadar fazla olursa kompozitin kalitesi de o oranda artıyor. Bunun nedeni de doldurucuların sertliklerinden ötürü basınca dayanıklı olması, çok zor aşınmaları, estetik bakımdan olumlu katkılar yapabilmesidir. Ancak doldurucular kaliteyi artırırken akışkanlığı azaltıyor. Bu kavitenin her köşesine ulaşmasını engelliyor. Bundan dolayı bizler dentin bonding ajanlar dediğimiz maddeleri kullanarak kompozitlerle dişin arasındaki bağlanmayı sağlıyoruz. Silikatlar ise kompozitler çıktıktan sonra gözden düştü. Çünkü fazla miktarda nekrozlara sebep oluyordu. Dolayısıyla şu anda kompozitler, amalgamlar ve cam iyonomerler restoratif maddes olarak tercih ediliyor. 


 


Cam iyonomerler farklı bir dolgu maddesi. Çiğneme basıncına karşı dayanıklılıkları kompozit kadar güçlü değil. Fakat içindeki florürleri açığa çıkararak sekonder çürükleri önlüyorlar. Son zamanlarda cam iyonomerlerin içine kompozit ilave edilmesi sonucunda rezin modifiye cam iyonomerler dediğimiz yeni maddeler yapıldı. Bunlar bir miktar kompozitlerin özelliklerini gösteriyor. Kompozitlerle cam iyonomerler arasında bir yapı olarak adlandırabiliriz  


 


Porselenler de restoratif maddeler içinde yer alıyor. Porselen kron yaparken keserek ölçüsünü aldığımız dişin laboratuvarda teknisyen tarafından hazırlanması gibi, porselen dolgu yapılırken de tekniklerine uyularak açılan bir kaviteden alınan ölçü, yine teknisyene gönderiliyor. Teknisyenin yaptığı bu porselen restorasyon dişhekimi tarafından dişe yapıştırılıyor. Tüberkül kayıplarında inlay ve onlay gibi farklı yöntemlere geçiyoruz. Tüberküller kaybolduğu takdirde diş fonksiyonundan uzaklaşıyor. Tüberküllerin muhafaza edildiği durumlarda kompozitleri daha rahat yapabiliyoruz. Ancak tüberkül kayıplarının telafi edilmesinin gerektiği zamanlarda inlay ve onlaylar gündeme geliyor. Gayet de başarılı oluyor. Bazen hekim arkadaşlarımızın bunlardan kaçındıkları gözlemliyorum. Oysa çekinecekleri hiçbir neden yok. Doğal olarak her güzelliğin bir maliyeti oluyor. Kompozitlerden daha pahalılar. Çünkü işin içerisine teknisyen masrafı giriyor. Hatta bazen porselen kronlardan bile biraz daha pahalıya mal olduğu durumlarla karşılaşılabiliyor. Özellikle geniş yüzeylerde inlay ve onlayları, daha küçük yüzeylerde ise kompozitleri tercih ediyoruz.


 


Peki dişhekimlerinin bu maddeleri kullanırlarken nelere dikkat etmeleri gerekiyor?


Dişhekiminin öncelikli olarak dikkat etmesi gereken şeylerden biri, ulaşılabilir ya da görülebilir bir yerde çalışmasılmasıdır. Buna bir örnek vermek gerekirse. Hekim üst 7 numaralı dişin distal bölgesinde çalışıyor. Her bölgeyi ayna ile yansıtma yöntemleriyle görebilmek çok kolay bir şey değildir. Eğer görülemiyor veya el aletleriyle rahat şekilde restorasyon yapılamıyorsa hekimin inat etmemesi gerekiyor. Bu bölgelerde rahatlıkla kontakt da sağlanamıyor. Böyle durumlarda kavitenin açılıp inlay dolgu için ölçünün alınmasını doğru buluyorum. Hekim isterse kendi laboratuvarında kompozit yapar veya ölçüyü teknisyenine göndererek hazırlanan porseleni dişe yapıştırır. Çünkü arka bölgelerdeki görünmeyen yerlerde dişhekiminin bir şeyler yapmaya çalışması hem kendisini hem de hastayı zor durumlarda bırakabiliyor ve başarı oranı düşüyor.


 


Siz tedaviler sırasında hangi ürünleri kullanıyorsunuz?


Dentin bonding ajan olarak Ivoclar firmasının Adhese, Kuraray’ın Clearfill SE Bond isimli ürünlerini kullanıyorum. Akışkan kompozitler kavitenin her bölgesine, özellikle diş etine yakın yerlere iyi yayıldığı için başarılı oluyorlar. Bunlar kullanıldıktan sonra üzerine asıl kompozitleri yapıyoruz. Akışkan kompozitler içerisinde şu en iyidir demek diğerlerine haksızlık olacaktır. Çünkü hepsi çok kaliteli. Nano hibrit kompozit maddeleri, özellikle ön bölümde estetik açıdan çok başarı sağlıyor. Voco’nun Grandio ve 3M’in Supreme XT isimli kompozitlerini tercih ediyorum. Amalgama benzeyen, akışkan olmayan, doygun olan Packable kompozitler hekim tarafından rahatlıkla uygulanabiliyor. Bu grup içinden Kerr firmasının Prodigy ve Dentsply’in Surefil’ini, cam iyonomer tabaka olarak da yine 3M’in Vitrabond marka ürününü kullanıyorum. Ancak diğer markaların ürünlerinin de oldukça kaliteli olduğunu belirtmek isterim.


 


Bu noktada dişhekimi hangi ürünleri kullanacağına nasıl karar verebilir?


Herkesin el yeteneği aynı değildir. Dolayısıyla hekim kendi yeteneğine ve el yatkınlığına uygun dolgu maddesini seçmeli ve kullanmalı. Ayrıca tek başına çalışan dişhekimlerinin akışkan olanları kullanması bazen zordur. Yanında yardımcısı veya yeterli zamanı olmayan arkadaşların akışkan olmayan dolgu maddelerini seçmelerini tavsiye ediyorum. Burada şunun altını çizmek istiyorum. Hekimin el yeteneğini ve tedavinin sınırlarını iyi bilmesi gerekiyor. Olmayacak yöntemlerin denenerek ucuz kahramanlıklar yapılmasının hiç lüzumu yok. Dişhekimliğinde sınırlara göre her türlü imkân mevcut.


 


Piyasada varolan dolgu maddelerinin kaliteleri hakkında neler düşünüyorsunuz?


Şu anda dişhekimliği alanında dolgu maddesi olarak Amerikan, Alman, İsviçre, İngiliz ve Japon ürünleri yer alıyor. Bu firmaların tesislerini ve laboratuvarlarını biliyorum. Fevkalede kaliteli koşullarda ve yüksek teknolojide çalışıyorlar. Bu ülkelerde herhangi bir ürüne patent alabilmek gerçekten uzun ve zor bir iştir. Bundan dolayı hekim arkadaşlarımız, tanınmış markaların ürünlerini gönül rahatlığıyla kullanabilirler.

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir