Dişhekimliğinde faaliyet gösteren kişi ve firmaların çalışmalarını koordine ve teşvik edip kanunların öngördüğü çerçevede hak ve menfaatlerini korumak amacıyla kurulan DİŞSİAD, yaklaşık 12 yıldır bu görevini başarıyla sürdürüyor. Geçtiğimiz Ekim ayında yeni yönetimini seçen dernekte genel sekreterlik görevini sektörün duayenlerinden biri olan Yusuf Arpacıoğlu yürütüyor. DİŞSİAD olarak önümüzdeki yıllardaki en büyük hedeflerinin oda ya da birlik haline gelmek olduğunu belirten Arpacıoğlu, dövizdeki düşük kurun sektörde ihracatla uğraşan firmaları olumsuz etkilediğini söylüyor. Arpacıoğlu ile dental sektörün genel durumunu, ithalat ve ihracatı, merdiven altı üretimi ve yaklaşmakta olan TDB 15. Uluslar arası Dişhekimliği Kongresi (100. yıl Kongresi) ve IDEX 2008 Fuarını konuştuk.
Diş Malzemeleri Sanayici ve İş Adamları Derneği (DİŞSİAD) Genel Sekreteri Yusuf Arpacıoğlu, aynı zamanda Türkiyenin ilk diş koltuğunu üreten RAPİDENTin de sahibi. DİŞSİADın iki dönem çalışma grubunun içinde bulunan Arpacıoğlu, bunun üç yılını genel sekterlik, üç yılını da başkanlık yaparak geçirdi. Geçtiğimiz Ekim ayında yapılan seçimlerde yedi kişilik yönetim kuruluna seçilen Yusuf Arpacıoğlu, şu anda derneğin genel sekreterliğini yapıyor.
Kısaca DİSSİADın tarihçesinden ve amaçlarından bahseder misiniz?
DİSSİAD olarak ağız-diş sağlığı sektörüne faydalı olmaya çalışıyoruz. Şu andaki yönetim kurulumuz son derece tecrübeli isimlerden oluşuyor. Biz Ekim 2007deki genel kurulumuza giderken güçlü bir DİŞSİAD yaratmak amacıyla daha önce derneğin başkanlığını yapmış kişilerin yönetim kurulunda bulunmasını istedik. Derneğin ilk dört dönemki başkanları yedi kişilik yönetim kurulunda görev aldı. Yönetim kurulu başkanlığını Ferizan Peker yapıyor. Başkan yardımcısı Gökay Saraç, Ben genel sekreter, saymanımız ise Orhan Sevinçtir. Diğer yönetim kurulu üyelerimiz ise, Arif Sönmez, Bilgehan Uçanok ve Bekir Mannasoğlu.
Dernek olarak sektör adına yapabileceğimiz çok şey olduğunu düşünüyoruz. Az önce sıraladığımız hizmetlerin yanı sıra daha ileriye taşıdığımız hedeflerimiz bulunuyor. Bildiğiniz gibi derneklerin yapabilirlikleri sınırlıdır. Kanunlarla belirlenmiş sınırlar vardır ve onların dışına çok çıkamayız. En büyük amaçlarımızdan biri, önümüzdeki yıllarda DİŞSİADı bir oda, hatta birlik haline dönüştürmektir. Önce Ankara, İzmir, Antalya gibi büyük şehirlerimizde odalar tesis ederek bunların birbirleriyle koordinasyonunu sağlamak istiyoruz. Bu hedef esasında çok uzak değil, çünkü gerekli çalışmaları yürütüyoruz. Bunun için bir kanun teklifinin TBMMden geçmesi gerekiyor. Eğer bir oda veya birlik olursak çok daha disipline edilmiş çalışmalarla sektörün daha iyiye gideceğine inanıyoruz.
İthalat ve ihracatta sektörün içinde bulunduğu durumu genel olarak değerlendirebilir misiniz?
Dünyada ve ülkemizde faaliyet gösteren bütün ithalatçıların ve üreticilerin karşılaştıkları en büyük sorun Uzakdoğu. Uzakdoğu konusunda sektörümüzde birkaç yıldır ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Çünkü Uzakdoğuda üretilen ürünlerin kalitesi ve fiyatlarını herkes biliyor. Türkiye bu ülkelerden çok düşük fiyatlarla mal ithal ediyor. Fakat bunlar gerek ülkemizde üretilen gerekse Avrupadan gelen ürünlerle aynı seviyelerde değiller. Ayrıca ucuz ithal edilmesine rağmen satış fiyatları da ucuz değil. Türkiyede üretilen malların maliyetleri bu ürünlerden yüksek. Bu noktada haksız kazançlar söz konusu olabiliyor. Çalışanlara ödenenler, vergiler, hammadde temini, kiralar doğal olarak maliyetleri etkiliyor. Üretilen ürünler çok ufak karlarla satılıyor. Fakat ucuz ithal edilen ürünlerle baş edebilmek için de fiyatların aşağı çekilmesi gibi bir durum oluşuyor. Karlılığı yok eden bu unsur zaman içinde firmanın Ar-Ge çalışmalarını, daha fazla istihdamı engelliyor. Bu da sektörümüze büyük zararlar veriyor. Halbuki örneğin Uzakdoğudan ürün getiren firmalar ise yüksek satış fiyatları uygulayarak büyük karlar elde ediyorlar. Böyle önemli bir konuda ilgili bakanlıkların tedbirler almaları gerekiyor. Şayet bu tedbirler alınmazsa sektörün üretim yapabilme kabiliyetini yitirebileceğini düşünüyorum. Bu da ülkemiz adına büyük kayıplar anlamına gelecektir.
Sektörün ihracatı ise genel olarak ünit ve koltukta gerçekleşiyor. Üretim yapan 3-4 firmamız son derece başarılı rakamlara ulaştılar. İhracat yaptığımız yerler arasında Balkanlar, Kuzey Afrika, Rusya, Kafkaslar ve birkaç Avrupa ülkesi bulunuyor. Dövizdeki düşük kurun ithalatın tersine ihracatçılarımızı zor durumlarda bırakıyor. Çünkü döviz bazında yapılan anlaşmalar vardır. İhracat yapanların buna ve pazar şartlarına bağlı olarak fiyatları yukarılara çekmesi pek mümkün olmamaktadır. Düşük kur ihracat yapan firmalarımızın zarar etmelerinde başrol oynamaktadır. Neredeyse sıfır karla ihracat yapıldığını söyleyebilirim.
Merdiven altı olarak tabir edebileceğimiz firmaların sektördeki durumunu değerlendirerek bunlarla mücadele etme yollarından bahseder misiniz?
Buna paralel olarak bir de çantacı dediğimiz ürün pazarlayan bir kesim var. Bunlarla ilgili neler söylemek istersiniz?
Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) 100. Yıl Kongresi yaklaşıyor. Uluslararası boyutunu da göz önünde bulundurarak IDEX 2008den neler bekliyorsunuz?