Dentiss Logo

Cumhuriyet Döneminde Diş Hekimliğinin Gelişimi Üzerine Notlar

19. yüzyılda Türkiye’de diş hekimliği, tıbbın diğer kolları gibi bir disiplin altına alınmaya başlandı ve 20. yüzyılda daha da gelişti. 1909’da diş hekimliği okulunun açılması ile diş hekimliği eğitimi de modern bir görünüm kazandı. Maltepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik AD. Başkanı Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında, diş hekimliğinin gelişimi üzerine notlarını paylaştı.
27.10.2023       12.31.38

Bilindiği gibi 19. yüzyılda Türk tıbbı ve diş hekimliği diğer yüzyıllara göre daha çok Batıya dönük ve ayın zamanda daha modern görünümlü bir karakter kazanmıştır. Tanzimat ve Meşrutiyet hareketleri de bunda öncülük yapmışlardır. Bu yüzyılda Cumhuriyetten sonra çok daha modern bir görünüm alacak olan birçok kuruluşun temeli atılmış, modern tıp öğretimine geçiş, bu yüzyılda olmuştur. Bu arada bazı ünlü Türk hekimleri bu modernizasyona gidişin öncüsü oldular. Modern ordunun sağlık gereksinimini karşılamak ve gerekli sağlık personelini yetiştirmek üzere Sultan II. Mahmud’un 14 Mart 1827’de kurduğu Tıphane ve Cerrahhane-i Âmire yurdumuzdaki tıp öğretiminin ilk modern aşamasını oluşturur.

Uzun yüzyıllar Osmanlı Türklerinde diş hekimliği kendi kendilerini yetiştiren bazı kişilerin ellerinde idi. Cerrahlar ve özellikle küçük cerrahi ile uğraşanlar, berberler, hatta ebeler dişçilik yaparlardı. Bu san’at uzun yıllar özellikle cerrahların elinde kaldı. Cerrahî Arapça bir kelime olup yara, yaralanma anlamına gelen cerh sözcüğünden gelir. Türkiye’de 19. yüzyıla kadar kadavra incelenmesinin yasaklanması nedeni ile anatomi ve dolayısıyla cerrahi gelişemedi Türkiye’de ilk otopsi ve diseksiyonların 1842’de resmen başlaması ile anatomi ve cerrahi modernleşmeye başladı.

19. yüzyıla kadar cerrahi hekimlikten ayrı olarak değerlendirilen bir branştı. Cerrahlar hastabakıcılıktan ya da tımarcılıktan yetişen insanlar olarak görülürdü. Tımarcılardan yeterli görülenlere hastane başhekimi tarafından cerrahlık belgesi verilirdi. Yine Osmanlı Ordusu’nda yetenekli yeniçerilere cerrahlık öğretilir ve bunlar öğrenci, kalfa ve cerrah aşamalarını geçirirlerdi. Cerrahlar aynı zamanda dişçilik de yaparlardı.

15 Haziran 1826’da Yeniçerilik kaldırılınca modern ordunun hekim ve cerrah gereksinimini karşılamak üzere 14 Mart 1827 de Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adlı modern bir tıp ve cerrahlık okulu açıldı.

Tıp ve cerrahlık nasıl 19. yüzyılda modernliğe doğru adımlar attıysa diş hekimliği de aynı gelişmeleri gösterdi. 19. yüzyıla kadar berberler, cerrahlar, ebeler elinde olan diş hekimliği ile ilgili olarak bazı düzenlemelere gidildi. 19. yüzyılın sonuna doğru diş hekimliği yapabilmek için özel bir belge almak gerekiyordu. Bu belge, hastanelerde diş hekimliği yapan kişiler tarafından yanlarında çalışanlara verilirdi ve 1878’den sonra bu belgeler Mektebi Tıbbiye Nezaretine, daha sonra da Sağlık Müdürlüğüne onaylatıldı. Bu tip dişçiler permili dişçiler olarak bilinirler.

Türkiye’de Diş Hekimliği Okulu kuruluncaya kadar diş hekimliği pratiği yapanları dörde ayırmak gerekir.

1) Tıp eğitimi görmeyen, hastabakıcılıktan yetişen cerrahlar bu gruptadır. Bunlar küçük cerrahi uygulamalar ve diş hekimliği pratiği yaparlardı. Bunların bazıları yalnız diş hekimliği ile uğraşırlardı.

2) Anadolu ya da yabancı ülkelerde diş hekimleri yanında çalışarak mesleği öğrenmiş kişiler, uygulamalı kolay bir sınavdan geçerek bu işi yapmağa yetkili olduklarını belirten bir belge alırlardı.

3) Tıp eğitimi görmüş olup cerrahide uzmanlık aldıktan sonra yalnızca diş hekimliği yapanlar.

4) Yabancı ülkelerde diş hekimliği eğitimi görerek ülkeye gelenler.

1926 yılında mektebe sınavla öğrenci alınması yerine, yalnızca lise mezunlarının alınmasına başlanmıştır.

Cumhuriyet döneminde diş hekimliği alanında önemli gelişmeler oldu.

1928 yılında okulun bahçesine bir Röntgen Servisi kurulmuş ve idaresi Hüseyin Talat’a verilmiştir. Yine aynı yıl, 1928’de çıkan “Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun”un 30. maddesi diş hekimliği uygulama yetkisini yalnızca Diş Hekimliği Okulu’ndan mezun olanlara vermiştir.

1933 Üniversite Reformuna kadar Eczacı ve Dişçi Okulları birleşik bir idare altında ve Tıp Fakültesine bağlı olarak yönetildiler. 31 Temmuz 1933’de Darülfünun kapatılıp ertesi gün İstanbul Üniversitesi kurulduktan sonra Sağlık Bakanı Refik Saydam’ın önerisi ile Eczacı ve Dişçi okullarının kadroları tamamen birbirinden ayrılmıştır. Dişçi Okulu “İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, Diş Hekimliği Yüksek Okulu” adını almıştır. Ayrıca eğitim ve öğretim süresi 3 yıldan 4 yıla çıkarılmıştır.

1933 yılında Diş Hastalıkları Seririyatı, Protez, Fiziko-terapi ve röntgen, Çene-Yüz Cerrahisi olmak üzere 4 kürsü oluşturulmuştur. 1934’de yeni bir düzenleme yapılarak bu kürsüler, Diş Hastalıkları ve Ameliyeleri, Şirürji Danter, Ortodonti ve Stomatoloji olarak değiştirilmiştir. 1937’de ise bir başka düzenleme yapılarak Ağız Hastalıkları ve Cerrahisi, Diş Hastalıkları ve Ameliyeleri, Protez ve Ortodonti kürsüleri kurulmuştur.

1948 yılında Diş Hekimliği Yüksek Okulunun, Diş Hekimliği Doktorası (Dr.Med.Dent.) diploması vermesi kararlaştırılmıştır. Bu tarihten 1981 yılına kadar 156 diş hekimine bu diploma verilmiştir. Diş Hastalıkları ve Tedavisi kürsüsüne bağlı olarak 1949’da “Çocuk Dişleri Servisi”, 1956’da ise “Periodontoloji Servisi” kurulmuştur.

Bilindiği gibi, Diş Hekimliği Yüksek Okulu her zaman Tıp Fakültesine bağlı kalmış ve onun tarafından yönetilmiştir. 11 Temmuz 1964’de Diş Hekimliği Yüksek Okulu, Tıp Fakültesinden ayrılarak “İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi” ne dönüştürülmüştür.

İstanbul Üniversitesi’nin sekizinci fakültesini oluşturan Diş Hekimliği Fakültesinin ilk Dekanlığına Suat İsmail Gürkan seçilmiştir. Ayrıca bu tarihte, eğitim-öğretim süresinin 5 yıl olmasına karar verilmiştir.


YASAL UYARI: Bu yazı/haber/makalenin bütün yayın ve çoğaltma hakları VESTİYER YAYIN GRUBU'na aittir. Kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen iktibas edilmesi yasaktır.
Reklam
Reklam

Yorum Ekle
Copyright © 1989-2024, Vestiyer Grup, Tüm Hakları Saklıdır.