İlter Hocam, öncelikle tanımayanlar için kendinizi anlatır mısınız?
İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 1965 mezunuyum. Askeri öğrenci olarak okuduğumdan mezuniyetten sonra bir yıl GATA'da staj yaptım. Şimdilerin "intern" dedikleri gibi idi bu staj… Altı ay çene-plastik cerrahi ve 6 da diş hekimliği eğitimi vardı. Daha sonra 1966-1972 yılları arasında Trabzon Askeri Hastanesi’nde görev yaptım, 1972’de GATA'ya atandım. Bu arada 1977-1979 yılları arasında İsviçre’ye görgü-bilgi artırmak üzere gönderildim. Ortodonti Asistanı olarak başladığım meslek yaşamımdan 1990 yılında Profesör Kıdemli Albay olarak isteğimle emekli oldum. Emekli olduktan sonra Ankara'da serbest çalıştım. 1994 yılında Çukurova Üniversitesi’ne atandım, önce Tıp Fakültesi Tıp Tarihi Hocalığı’na. Çünkü GATA'da iken dışarıdan İstanbul Tıp Fakültesi’nde Tıp Tarihi ve Deontoloji Doktorası yapmış ve 1979 yılında pekiyi derece ile mezun olmuştum. Diş Hekimliği’nde ise henüz kadro yoktu. 1994 yılı Kasım ayında Çukurova Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Kurucu Dekanlığı’na atandım.
2011 yılında yaş haddinden emekli oluncaya kadar Dekanlık ve Tıp Fakültesi’ndeki Tıp Tarihi Ana bilim Dalı Başkanlığı’nı birlikte yürüttüm. Diş Hekimliği ve Tıp Tarihi ile ilgili yerli-yabancı birçok mesleki derneğe kurucu üyeliklerim, başkanlıklarım var. Diş hekimliği, Ortodonti, Tıp Tarihi ve Diş Hekimliği Tarihi ve Toplum Ağız-Diş Sağlığı ile ilgili 50'ye yakın kitabım 150'yi aşkın yayınım var. 2000 yılında Sedat Simavi Tıp Ödülü'nü aldım. Geçen yıl iki ciltlik Diş Hekimliği Tarihi kitabım yayımlandı. Vestiyer Yayınları da ‘Diş Hekimliği Tarihinde İstanbul’ kitabımı bastı.
Tıp ve diş hekimliği tarihine ilginiz nasıl başladı?
Türk Diş Hekimliği Eğitimi Tarihini yazarken acı bir gerçeği üzülerek tespit ettim. İrdelemeden ve eleştirel bakmadan övgüyle anlattığımız diş hekimliği eğitimimiz, 1908 yılında aceleye ama çok aceleye getirilerek başlatılmış. Bu yanlış başlangıç, bugün de içinde yaşadığımız çoklu sorunlar yaratmış. Zaman zaman iyileştirme çabaları var, fakat bu çabalar palyatif çözümler olarak kalmış. "Suyun başındaki" eğiticiler tarihi masal gibi gördüklerinden bunu araştırmaya heves etmemişler ve köklü değişimden hep kaçmışlar. Türkiye'nin en zeki ve çalışkan gençleri ne yazık ki hâlâ arkaik bir eğitim alıyorlar. Fakat ben genç nesile çok güveniyorum..
“Eski Bilinmeden Yeni Planlanamaz”
Müzedeki obje ve kitapları nasıl topladınız? İlginç anılarınız var mı?
1972 yılında başladığım Tıp Tarihi Doktora eğitiminde tez olarak ilk Türkçe tıp yazmalarını seçmiştim. Bu bana hem bilimin beşiği Anadolu Tıbbı hem de dünyadaki diş hekimliğinin gelişimini öğrenme imkanı sağladı. O tarihten itibaren sistematik olarak satın alma, bağış yoluyla diş hekimliği tarihi objelerini topladım. Ayrıca öğrenciliğimde İstanbul Tıp Fakültesi Tıp Tarihi Kürsüsü’nde Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver Hoca'nın tezhip-minyatür kurslarına gittiğimden tıp ve diş hekimliği tarihinde önemli olay ve kişilerin minyatürlerini yaptım. Böylece 8000 civarında kitap, nadir aletler ve resimlerden oluşan önemli bir koleksiyon ortaya çıktı.
Eserler, evi ve oğlumun Adana'daki kliniğinin bir odasını doldurunca artık bunları kurumlaştırmanın gereği ortaya çıktı. Adana'da bir doktor dostum Haluk Uygur'un girişimi ile 2018 yılında Seyhan Belediyesi bana iyi planlı bir konağı tahsis etti. Restorasyon tamamlandıktan sonra 9 Kasım 2020 de güzel bir törenle Vali, Belediye Başkanları, Başkan Akif Kemal Akay, Rektörler ve Adana hemşehrileri ile Prof. Dr. İlter Uzel’igüzel bir törenle Seyhan Belediyesi İlter Uzel Tıp Ve Diş Hekimliği Müzesi açıldı. Böylece Türkiye’de bir diş hekimliği müzesi açmak ilk defa bana nasip oldu. Bana binayı tahsis eden zamanın Başkanı Zeydan Karalar rahatsızlığı nedeniyle açılışa katılamadı. Bu arada Seyhan Belediyesi, müzeyi Kültür Bakanlığı’na Özel Müze olarak tescil ettirmek için başvurdu. Müzemin en büyük özelliği sıkmadan tıp ve diş hekimliğini tarihini öğretmesi olacaktır. Çünkü eski bilinmeden yeni planlanamaz. Bilim müzelerinin hedefi eski ile yeni arasında bu bağlantıyı kurmak olmalıdır.
Müzede ziyaretçileri neler bekliyor?
Ziyaretçiler bu müzede, Anadolu-Türk Tıbbı'nı, antik çağdaki adıyla "Kilikya" şimdiki Çukurova'nın ve Adana'nın bu etkinlikteki yerini bulabilecekler. Üç bin kadar Türkçe ve yabancı dillerde diş hekimliği kitabı, diş hekimliği aletleri geçen yüzyıldan kalma son derece nadir bir diş üniti ve klinik dolapları müzenin ayrı bir zenginliğidir. Ayrıca büyük Atatürk'ün üst çene kalıbı, Enver Paşa’ya ait altın dolgulu çekilmiş diş, Çanakkale Savaşları’ndan kalan diş dolgulu ve ortodontik tedavili bir Anzak askerinin alt çenesi ve ilk Türkçe matbu diş hekimliği kitabı da müzede sergilenmektedir.
Röportaj: Elvan Genç (VYG)