Onlar özeldir

Bakırköy’deki Nefuz Nakipoğlu Eğitim Uygulama Okulu’nde zihinsel engelli öğrenciler, zihinsel ve el becerilerinin gelişimine katkı sağlamak amacıyla galoş üretiyorlar. Tamamen toplumsal sorumluluk çerçevesinde dişhekimlerinin bu galoşları almalarını öneren Okul Müdürü Fatma Kahraman,  “Bizden galoş talep eden dişhekimlerine okulumuzun servis araçlarını devreye sokarak gönderiyoruz.
Onlar özeldir Onlar özeldir
Onlar özeldir

Bakırköy’deki Nefuz Nakipoğlu Eğitim Uygulama Okulu’nde zihinsel engelli öğrenciler, zihinsel ve el becerilerinin gelişimine katkı sağlamak amacıyla galoş üretiyorlar. Tamamen toplumsal sorumluluk çerçevesinde dişhekimlerinin bu galoşları almalarını öneren Okul Müdürü Fatma Kahraman,  “Bizden galoş talep eden dişhekimlerine okulumuzun servis araçlarını devreye sokarak gönderiyoruz. Yani buraya gelmelerine gerek kalmıyor. Böyle birkaç hekimimiz var. Örneğin Dişhekimi Sibel Bekerecioğlu iki yıldır bizden galoş alıyor” diyor.


 


33 yıllık Milli Eğitim çalışanı olan Fatma Kahraman aslında bir özel eğitim öğretmeni. 1978’den beri özel eğitimle uğraşıyor. 12 yıldan beri de Nefuz Nakipoğlu Eğitim Uygulama Okulu’nun müdürlüğünü yapıyor.


 


Öncelikle yöneticiliğini yaptığınız Nefuz Nakipoğlu Eğitim Uygulama Okulu’ndan bahseder misiniz?


 


Burası Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir zihinsel engelliler okuludur. Herhangi bir özel statüsü yoktur. Zihinsel engellilerin okula gidebilen alt grubuna yönelik eğitim yapıyoruz.  Öğrencilerimiz öğretilebilir düzeyde zihinsel engellidir. Eğitilebilir zihinsel engelliler olarak adlandırdığımız grup ise normal okullar içindeki sınıflarda veya normal öğrencilerle birlikte, kaynaştırma okumaktadır.


 


Türkiye’de bu tür bağımsız okullar yaklaşık 15 yıl önce kurulmaya başladı. Nefuz Nakipoğlu Eğitim Uygulama Okulu ise 14 yıl önce faaliyete başladı. Ben de ikinci yılında okulda göreve başladım. Okulumuzda 180 öğrencimiz eğitim görüyor. Kurumumuz iki bölümden meydana geliyor. 7-14 arası bir yaş grubumuz var ki ilköğretime denk geliyor. Yani sekiz yıllık mecburi eğitim yapılıyor. İsmi ise Eğitim Uygulama Okulu’dur. Ayrıca mezunlar için bir yıllık iş eğitimi kurslarımız bulunuyor. Burada herhangi bir yaş sınırlaması söz konusu değildir. Temel Eğitim yaşını doldurup örgün eğitim sınırı dışına çıkan mezunlarımızdan ya da dışarıdan 16 yaş üstü her çocuk galoş, mum ve mutfak servis hizmetleri kurslarımıza katılabiliyorlar. Açılış-kapanış saatleri, tatilleri, kutlamaları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ilköğretim okullarıyla aynı. Eğitim programı, öğretmenleri, belgeleri özeldir. Sınıf mevcutlarımız en fazla 10 öğrenciden oluşup iki öğretmen birlikte görev yaparlar. Öğretmenlerimiz özel eğitim öğretmenliğiyle ilgili yüksek eğitim almış kişilerden oluşuyor.


 


Bir okulda bulunması gereken her şey burada mevcut. 100 kişilik küçük bir cep tiyatro salonumuz var. Oyun odası, kütüphane, spor salonu, uygulama mutfağı, öğrencilerimize uygun programların yüklü olduğu bilgisayar odası bulunuyor. Onar öğrencinin eğitim gördüğü 21 sınıfa sahibiz. Her sınıfta tuvalet ve lavabo yer alıyor.   


 


Öğrencilerinizin okulunuza kaydedilmesi sürecini anlatır mısınız? 


 


Son yıllarda yerel yönetimler, medya organları ve eğitim kurumlarının yaptığı çalışmalar sonucunda zihinsel engelli çocukların aileleri daha da bilinçlenmeye başladı. Aileler her ilçede bulunan Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürlükleri’ne başvurabiliyorlar. Aile veya öğrencinin devam ettiği okul, inceleme isteyebilir.  Normal okullarda okuyan fakat bazı sorunları olan öğrenciler için öğretmenleri ve okulları tarafından da inceleme istenebiliyor. Bu merkezlerde yapılan incelemelerin ardından çocuklar bize gönderiliyor. Çocuklara çeşitli zeka testleri verilir ve resmi olarak yönlendirilirler. Dosyaları gelen öğrenci kayda çağrılır.


 


Okulumuza zihinsel engelli bir çocuğun girebilmesi için bazı özellikleri taşıması gerekiyor. Örneğin tuvalet eğitimini alması gerekiyor. Yemeğini tek başına yiyebilmesi, yürüyebilmesi, koşabilmesi yani bağımsız olarak hareket edebilmesi öncelikli olarak aradığımız nitelikler arasında bulunuyor.


 


Düzenlediğiniz kurslardan bahseder misiniz?


 


Temel eğitimlerini bitiren çocuklar için her yıl okul ve çevre şartları göz önüne alınarak belirlenen çeşitli kurslar verilmektedir. Çağırdığımız öğrencilerimiz olduğu gibi kendiliğinden gelenler de bulunuyor. Her bir kursa on çocuk katılıyor. Binamızda üç atölyemiz mevcut. Bunlardan ilki galoş üretim atölyesidir. Her yıl düzenli olarak açılmaktadır. Bir önceki kursta başarılı olan iki öğrenci burada ustabaşı gibi bulunur. Diğer atölyemizde mum üretilmektedir. Üçüncü kursumuz ise okulun bahçesindeki küçük bir alanda kafeterya olarak düzenlenmiş atölyede yapılır. Burada öğrencilere çay, kahve, meyve suyu gibi içeceklerin hazırlanması, servis yapılması, toplanması, yıkanması öğretiliyor. Bu eğitimin amacı çocuklara bir kafeteryada çalışabilme becerisi kazandırabilmektir. Kurslar bu binaya geçtiğimiz tarihten beri düzenli olarak gerçekleştiriliyor.   


 


Galoş üretimi kursu nasıl ortaya çıktı? Eğitim hakkında biraz daha detaylı bilgi verir misiniz?


 


Galoş makineleri çocuklarımızın iş kapasitesine çok uygundu. Bu işin manuel makineleri bulunuyor. Artık her iş dalında manuel makine kalmadı. Ayrıca makineler buraya bağış olarak verilmişti. Zaten bu olmasaydı bile biz almayı düşünüyorduk. İşin özellikleri öğrencilerin bilgi ve beceri düzeylerine uyuyordu. Kimisinin el becerisi iyi olmamasına rağmen ayağını iyi şekilde kullanabiliyor. Öğrencilerin çalışma şeklini kısaca şu şekilde özetlemek mümkün:  Başlangıçta kalıp bir karton ile kesilmiş bir poşet vardır. Bir çocuk poşeti alarak kartona geçirir. İkinci öğrenci ise bu naylona lastik geçiriyor. Bunlar el becerisi isteyen işler grubuna girmektedir. Bunların ardından iş makinedeki çocuğa gider. Buradaki çocuğumuz pedala basmak suretiyle naylonu birbirine yapıştırır. Hemen sonrasında bir başkası bunu kartondan çıkarır. Diğer arkadaşı ise galoşları çiftleştirerek sepetin içine atar. Her bir işlem farklı bireysel özellikler istiyor. Ancak karmaşık değildir. Bir çift galoşun üretilmesi sırasında beş öğrenci çalışıyor.  


 


Mal alışımız sınırlı olduğundan biraz pahalı alıyoruz. Üretimde de firemiz yüksek olduğundan maliyet biraz daha artmış oluyor. Bu sebeple de yüksek satış gibi bir durum söz konusu değil. Dişhekimleri de haklı olarak fabrikasyon olarak üretilen ve daha ucuz olan galoşları tercih ediyorlar. Bir hekimin galoşlarımızdan alabilmesi için bizlerle bir gönül bağının olması gerekiyor. Yani maliyeti hiç düşünmeden tamamen toplumsal sorumluluk duygusuyla hareket etmesi lazım. Tabii ki bu tabloyla çok fazla karşılaştığımızı söyleyebilmek zor. Ürettiklerimizi satarken çok zorlanıyoruz. Önceki yıllarda galoşlarımızı Bakırköy Belediyesi’ne verirdik. Bir yılda ürettiğimiz galoşların tamamını belediyemiz satın alır ve kendi kurumlarında kullanırdı. Bu arada, o dönem belediye başkanımız Dişhekimi Ahmet Bahadırlı’yı katkılarından ötürü teşekkürle anmak isterim. Şimdilerde ise bu tarz toptan satışımız maalesef olmuyor. Bizden galoş talep eden dişhekimlerine okulumuzun servis araçlarını devreye sokarak gönderiyoruz. Yani buraya gelmelerine gerek kalmıyor. Böyle birkaç hekimimiz var. Örneğin Dişhekimi Sibel Bekerecioğlu iki yıldır bizden galoş alıyor. Buradaki amacımız üretimden para kazanmak değil. Çünkü galoşların fiyatları kar içermiyor. Sadece kullandığımız hammaddelerin parasının çıkmasını ve çocuklarımızın bir iş öğrenmelerini sağlamayı amaçlıyoruz. Bunlar diğer kurslarımız için de geçerli. Keşke üretimimiz ve satışlar belirli bir rutine oturabilse biz öğrencilerimize haftalık ücret de verebiliriz. Ancak şu ana kadar bunu sağlayamadık.


 


Kurslar neticesinde meslek sahibi olan öğrencileriniz var mı?


 


Evet meslek sahibi olan çocuklarımız var. Tabii ki bu noktada ailenin çocuğuna ilgisi, sosyal çevresi, onu doğru bir mesleğe yönlendirmesi önem taşıyor. Duygusal çöküntüyü aşabilmiş ve okulla doğru bir iletişim kurabilen ailelerin çocukları başarılı olabiliyorlar. Bizim öğrencilerimiz bir kafeteryada rahatlıkla çalışabilir. Çalıştıkları yerlerde kendilerine insancıl tavırlarla yaklaşılması gerekiyor. Çünkü suistimale açık durumlar olabiliyor. Babasının yanında, çorap fabrikasında, köftecide çalışan çocuklarımız var. Ancak ülkemizde işsizlik oranları öylesine yüksek rakamlarda seyrediyor ki öğrencilerimizin bu konuda olanakları daralıyor.


 


Geride bıraktığınız yılları göz önüne getirdiğinizde ailelerin ve genel olarak toplumun engelli çocukların eğitimine bakışları ne ölçüde değişti?


 


Ben 1978 yılında engelli çocuklarla çalışmaya başladım. O yıllarda okullarda. sınırlı sayıda zihinsel engelli sınıfları vardı. O zamanlarda şu anki şartlarda eğitim kurumlarının var olacağını, toplum ve ailelerin bunun önemini kavrayarak talep edeceğini ve devletin de bunu gerçekleştireceğini düşünmüyordum. Aileler evlerinde sakladıkları çocuklarını okullara göndermeye başladılar. Yani bir sosyal rahatlama süreci yaşandı. Toplumda yükselen bu farkındalık doğal olarak resmi makamdakileri de harekete geçirdi. Çünkü onların yakınlarında da engelli bireyler vardı.


        


Engelli çocuklarla iletişim kurarken nelere dikkat ediyorsunuz? Bu noktada neler söylemek istersiniz?


 


Başkalarına nasıl davranıyorsak bu çocuklara ve ailelerine de aynı şekilde davranmanız gerekiyor. Özel bir şey yapmaya kalktığınızda bu durum tepkiye neden olabilir.  Bu yüzden pek çok aile engelli çocuklarını toplum içine çıkartmıyor. Bu konuda insanlarımızın bilinçli olmaları önem kazanıyor. Bu da ancak eğitimle sağlanabilir. Bu çocuklar kötülük bilmezler, olumsuz bir davranışla karşılaşmadıkça çevrelerine zarar vermezler. Yani insanın güzel halidir. İstismar edilmelerini engellemek ancak toplumun genel eğitim düzeyini yükseltmekle mümkündür. Engelli çocukların ailelerine kurumsal psikolojik destek verilmeli, aileler güçlendirilmelidir. Medeni toplum, engelli vatandaşını koruyan toplumdur. Onlar özeldir, değersiz değil.

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir