Kardiovasküler Sistem Hastalıklarının Dişhekimi Açısından Önemi

Kardiovasküler sistem hastalıkları kalp ve kan damarlarını etkileyen hastalıklardır. Kalp kasının beslenmesini sağlayan damarları tutan koroner arter hastalığı, hipertansiyon,  kalp kapaklarının, kalp kasının veya kalp yapısının bozulması ile ortaya çıkan kardiovasküler hastalıklar dünyada ve Türkiye’de ölüm sebeplerinin başında gelir.  Toplumumuzda, ortalama yaşam süresinin uzaması ile yaşlı nüfus oranında ve buna bağlı olarak kardiovasküler sorunlu insan sayısında artış olmuştur.
Kardiovasküler Sistem Hastalıklarının Dişhekimi Açısından Önemi Kardiovasküler Sistem Hastalıklarının Dişhekimi Açısından Önemi
Kardiovasküler Sistem Hastalıklarının Dişhekimi Açısından Önemi

Kardiovasküler sistem hastalıkları kalp ve kan damarlarını etkileyen hastalıklardır. Kalp kasının beslenmesini sağlayan damarları tutan koroner arter hastalığı, hipertansiyon,  kalp kapaklarının, kalp kasının veya kalp yapısının bozulması ile ortaya çıkan kardiovasküler hastalıklar dünyada ve Türkiye’de ölüm sebeplerinin başında gelir. Toplumumuzda, ortalama yaşam süresinin uzaması ile yaşlı nüfus oranında ve buna bağlı olarak kardiovasküler sorunlu insan sayısında artış olmuştur. Ayrıca, eski yıllar ile kıyaslandığında genç bireylerde görülen kardiak problemlerde ve ani ölümlerde artış olduğu görülmektedir. Bu durum sağlık sektöründe çalışanların kalp- damar hastalarını daha sık görmesi sebebi ile sorumluluklarını arttırmaktadır.


 


KORONER ARTER HASTALIĞI: Miyokardial oksijenin yetersiz olması sonucu ortaya çıkan angina pektoris ve kalbin uzun süreli iskemik yaralanması sonucu oluşan miyokard infarktı koroner arter hastalığı olarak bilinir. Koroner arter hastalığının en önemli sebebi aterosklerozdur. Ateroskleroz çok fazla miktarda lipidin arter duvarlarında toplanarak plak oluşturması durumudur. Ateroskleroz sadece kalp damarlarını değil, serebral ve periferik damarları da tutabilir. (3)


           

DİŞHEKİMİ AÇISINDAN ÖNEMİ: Koroner arter hastalığı olan kişilerde çalışırken diş hekiminin ilk dikkat etmesi gereken nokta yeni bir iskemi veya infarktüs olayının önüne geçmektir. Bunun için hastanın koroner arter hastalığının stabil, stabil olmayan angina veya miyokard infarktüs ile ilişkisini, ayrıca iskemik olayların daha önceki tekrarlama sıklığını bilmek gerekir. Bu bilgiler ağızda yapılacak işlemler sırasında yeni bir tekrar olasılığı hakkında hekimi yönlendirir. İskemik kalp hastalığı olan kişileri tedaviye alan tüm diş hekimlerinin temel yaşam desteği (ek cihaz olmaksızın yapay solunum ve kalp masajı) ve ileri kardiyak yaşam desteği(temel yaşam desteğine ilave olarak hastayı geri döndürmek için aletlerin kullanımı, örneğin defibrilatör kullanımı) konularında bilgi sahibi olması gerekir. Oksijen seviyesini saptamak için pulse oksimetre veotomatik eksternal defibrilatörün el altında bulunması ve kullanımının bilinmesi yerinde olur. Diş hekimi çalışmaya başlamadan önce diğer pek çok hastada da olduğu gibi vital bulguları (ateş, nabız, kan basıncı, solunum hızı) kontrol etmeli ve gerekiyorsa önlem almalıdır. Koroner arter hastalığı olanlar nabız artışı, tansiyon artışı ve akut düzensiz koroner hastalık tablosuna adaydırlar. Anksiyete nabız ve kan basıncını arttırarak iskemi ve anginaya sebep olabilir. Bunun için stresli hastalarda öncelikle bunun kontrol altına alınması gerekir. Anksiyeteyi ortadan kaldıran ilaçlar ile yapılan premedikasyon ve nitröz oksit sedasyonu stresli hastalarda daha rahat çalışma olanağı sağlar. Akut koroner sorunlar genellikle sirkadyen ritim bozukluğu (uyku uyanıklık düzeni bozukluğu) etkisine bağlı olarak ortaya çıkar ve bu olaylar sabah saat 6 ile öğlen arasında olur. Sempatik sinir sistemi aktivasyonu ve koagulasyonun artması olayı tetikler. Bu sebeple hastanın beta bloker, aspirin ve antihipertansif gibi kullanmakta olduğu ilaçlara devam edilmesi ve ağız içinde yapılacak işlemler için randevunun sabahın geç saatlerine veya öğleden sonra erken saatlere verilmesi yerinde olur. Akut miyokard infarktüs geçirmiş olan kişilerde, yeni bir atak riskini engellemek için, çok mecbur kalınmadıkça işlemler en az 4 hafta sonrasına bırakılmalıdır. Komplikasyonu olmayan akut miyokard infarktüsten üç hafta sonra lokal anestezik kullanılmasına dair kanıta dayalı bir kısıtlılık olmamakla birlikte hastanın kardiyologu ile konsültasyon yapmakta yarar vardır.

 

Koroner arter hastalığı olan kişiler aspirin kullanırlar. Stent uygulamasını takiben hastalara aspirine ilave olarak antikoagulan ajanlar olan clopidogrel veya ticlopidine verilir. Stent takıldıktan sonra subakut tromboz riskini engellemek için 4 hafta süre ile asetilsalisilik asid ve clopidogrel birleşimine devam edilir. Daha sonra günlük aspirin kullanımına geçilir. İlaçların birleşik  olarak kullanıldığı dönemde kanama riski olabilir. Yeni antikoagulan (antiplatelet) ilaçları kullanan kişilerde yapılan diş çekimlerinde kanama riski ile ilgili bilgiler sınırlıdır. Böyle hastalarda kanama zamanının tayini yol gösterici olmakla birlikte ağız içindeki hemostaz durumunu tam olarak anlayamayabiliriz. Kanama zamanı 15–20 dakika (uygulanan yönteme bağlı olarak, normal değeri

2–6 dakika) gibi oldukça uzun süreye çıkarsa bu ağız içinde de sorun olacaktır şeklinde yorumlanabilir. Antikoagulan tedavi, atrial fibrilasyon, kalp kapağı hastalığı, kapak protezi, iskemik kalp hastalığı, serebrovasküler kazalar, pulmoner embolizm ve derin ven trombozunda profilaktik olarak uygulanır. Antikoagulan tedavi için 2 tip ilaç kullanılır. Bunlar; antiplatelet ve antitrombin aktivitesi olan ilaçlardır.  En yaygın antiplatelet tedavi ilacı aspirindir. Kardiovasküler ve serebrovasküler kontrol için küçük dozlarda sürekli kullanılır. Aspirin geri dönüşü olmayacak şekilde trombosit agregasyonunu düşürür ve kanama zamanını uzatır. Çoğu hasta günde 1 kez 40–325 mg aspirin alır ve bu doz ağızda uygulanan cerrahi işlemlerden sonra çok az kanama riski oluşturur. Eğer hasta üremi, karaciğer hastalığı gibi sebepler ile ayrıca kanama riski taşıyorsa, başka antikoagulan veya nonsteroidal antienflamatuvar ilaç kullanıyorsa, alkol bağımlılığı varsa o zaman cerrahi işlemden 3–7 gün önce aspirin alımı durdurulmalıdır. (3)


         

Eğer hastada acil cerrahi tedavi gerekiyorsa ve kanama zamanı 15–20 dakikadan fazla ise o zaman hemostaz, desmopressin ile desteklenebilir. Desmopressin vücut ağırlığının her kilogramı için 0,3 mikrogram olacak şekilde parenteral olarak verilir. Bir saatlik cerrahi işlem süresince maksimum doz 20–24 mikrogramı geçmemelidir. Minör cerrahi işlemlerden önce diğer antiplatelet ilaçları kesmeye gerek yoktur.

         

Antitrombin olarak sıklıkla dicumarol, örneğin warfarin kullanılır. Bu ilaçlar K vitaminine bağlı koagulasyon proteinleri olan faktör II, VII, IX ve X un biyosentezini inhibe ederler. Warfarinin tedavi edici etkisi 48–72 saat sonra ortaya çıkar ve ilaç kesildikten sonra 36–72 saat devam eder. Warfarin tedavisinin etkinliği protrombin zamanı (PT) ve standart bir değer olan internasyonel normalizasyon oran-international normalized ratio (INR) ile saptanır. INR değerinin bilinmesi daha önemlidir ve doğru bilgi sahibi olmak için INR değerinin cerrahinin uygulanacağı 24 saat içindeki değerini bilmek gerekir. Hastalığı olmayan kişilerde normal INR değeri 1 civarındadır. Antikoagulan tedavi görenlerde bu değer 2.5–3.5 aralığındadır. Hastanın INR değeri 3.0 ın altında olduğu zaman minör cerrahi işlemlerin uygulanması için fazla bir sakınca yoktur ve ortaya çıkabilecek kanamalar lokal önlemler ile kontrol altına alınabilir.(7)

         

INR değeri çok yüksek olan kişilerde 3 değişik protokol uygulanabilir.(3)Birincisi warfarinin kesilmemesidir. Bu durumda tromboemboli riski sıfırdır ancak cerrahi sonrası kontrolü zor kanamalar olur. Eğer lokal tedbirler ile kanama kontrol altına alınamaz ise o zaman K vitamini enjeksiyonu ve antifibrinolitik ağız gargaraları transamin(traneksamik asid) verilir.

 Ağız gargarası olarak traneksamik asidin 10 ml % 4.8lik solüsyonu 2 dakikalık süreler ile günde 4 kez kullanılır. (2)


         

İkinci protokolde warfarin tedavisi sonlandırılır ve başka bir antikoagulan tedavi uygulanmaz. Etkinin kalkması için ilaç cerrahiden 2–3 gün önce kesilir. Cerrahiden sonra ilaca başlansa bile etkinin ortaya çıkması için 2–3 günlük bir süreye gereksinim vardır ve hasta bu süre içinde tromboemboli riskindedir.

         

Üçüncü protokolde warfarin tedavisi durdurulur ancak yerine başka antikoagulan tedaviye geçilir. Bu protokolün avantajları ve dezavantajları vardır. En büyük avantajı hastanın tromboemboli riskinin azalmasıdır. Hastaya alternatif olarak genellikle K vitamini ve parenteral olarak heparin verilir. Heparin cerrahi işlemden 6 saat önceye kadar devam eder ve cerrahiden sonra warfarin ile birlikte verilir. İşleme INR istenilen düzeye gelene kadar devam edilir. Bu protokol zaman alıcı ve daha masraflı bir uygulamadır. Heparinin avantajı cerrahiden kısa süre öncesine kadar kullanılabilmesi ve çabuk etkili bir antidotunun (protamin sülfat) bulunması, dezavantajı ise trombositopeni oluşturma riskidir. Standart heparin yerine alternatif olarak hastanın kendisinin subkütan olarak uygulayabileceği düşük molekül ağırlıklı heparin kullanılabilir.

         

Stent takılan hastalarda endotelizasyonun gerçekleştiği 1 aylık süre beklenerek subakut tromboz riski kontrol altına alınmalı, antikoagulan tedaviye ara verilmemeli ve dental tedaviler daha sonra yapılmalıdır. Yapılacak işlem acil ve 1 aylık sürenin beklenmesine olanak vermiyorsa o zaman subakut bakteriyel endokardit riskinden korunmak için Amerikan Kalp Birliği protokolüne (8) uygun olarak antibiyotik verilerek işlem öyle gerçekleştirilmelidir.

         

Koroner arter by-pass ameliyatı geçiren kişilerde dental işlemler benzer şekilde uygulanır. Bu hastalarda fotöye oturmak bile son derece ağrılı olduğu için dental işlemler mümkün olduğunca geciktirilmelidir. (3,7)

 


          

HİPERTANSİYON: Dinlenme halinde sistolik kan basıncının 140 mm ve diastolik kan basıncının 90 mm üzerinde olması hipertansiyon olarak nitelendirilir. Türkiye’de yetişkin her 3 kişiden biri yüksek tansiyon hastasıdır ve tansiyon hastası olan 3 kişiden 2 si hastalığını bilmemektedir. Her 3 hipertansif hastanın tekinde böbrek hasarı saptanmakta ve bunun sebebi genellikle geç fark edilen yüksek tansiyon olmaktadır. Yüksek tansiyonun sebebi çok büyük oranda (%95’in üzerinde) primer (esansiyel) dir, sebep tam olarak bilinemez ve genetik faktörlerin de içinde olduğu insan yapısına ait birden fazla faktörün bir arada bulunmasıyla oluşur. Küçük bir kısmından ise (%3–5) böbrek, damar veya hormon hastalıkları sorumludur. Hipertansiyonun değiştirilemeyen sebeplerinin yanında tuz, fazla alkol ve sigara kullanımı, stres, hareketsizlik ve şişmanlık gibi değiştirilebilir sebepleri vardır. Ağrı kesicilerin, soğuk algınlığı ve grip için kullanılan ilaçların kan basıncını yükseltici etkileri olduğundan doktor kontrolü ve tavsiyesi ile kullanılmaları gerekir.(3,9)

         

DİŞHEKİMİ AÇISINDAN ÖNEMİ: Antihipertansif tedavi için kullanılan pek çok ilaç grubu olmakla birlikte ilk basamak ilacı olarak kullanılanlar diüretikler, beta blokerler, kalsiyum kanal blokerleri ve angiotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri (ACEI) dir. Alfa blokerler, kalsiyum antagonistleri, anjiotensin II reseptör blokerleri daha az oranda ilk basamak ilacı olarak kullanılırlar. Antihipertansif ilaçlar, ağız kuruluğu ( diüretikler, alfa, beta blokerler), dişeti büyümesi ( kalsiyum kanal blokerleri), likenoid reaksiyonlar( ACEI) , tat kaybı (ACEI), mukoza ülserasyonları (alfa, beta blokerler) şeklinde ağız bulguları ortaya çıkartırlar. Ağız mukozasını muayene eden hekim iyi bir anamnez ile kullanılan ilaçları öğrenmeli ve yan etkiler açısından değerlendirmesini yapmalıdır. İlaçların diş hekimi tarafından kullanım dışı bırakılması riskli olacağı için konsültasyon gerekir.

              

 Beyaz gömlek ve fotöy korkusu hipertansif kişilerde tansiyonu daha fazla yükseltebilir, bu nedenle tedavi öncesinde hastanın ilacını almış olmasına, üzerinden bir sürenin geçmesine dikkat edilerek randevular sabah saatlerine verilir ve hastanın stresini azaltıcı bir yaklaşımla tedavi mümkün olduğunca kısa sürede bitirilir. Diş hekimi hipertansif olduğunu söyleyen hastanın tansiyonunu ağız içinde çalışmaya başlamadan önce ölçmelidir. Hipertansiyonu kontrol altında olmayan kişilerde stres kan basıncını yükselterek anjina, konjestif kalp hastalığı vaya kanama ve serebrovasküler sorunlara yol açabilir. Başka organ sorunu olan ve kan şeker seviyesi yeterince kontrol altında olmayan kişilerde tansiyonun tercihan 140/90 mm Hg olması sağlanmalı ve işlemler öyle gerçekleştirilmelidir. Antihipertansif ilaç kulanımına bağlı olarak veya premedikasyon için barbituratların kullanılması halinde bazen tansiyon fazla düşebilir. Bu konuda dikkatli davranmak gerekir. Tansiyonları kontrol altındaki kişilerde lokal anestezikler kullanılarak basit cerrahi işlemler ve diğer tedaviler rahatlıkla uygulanır. Komplike cerrahi işlemler için nitröz oksit inhalasyon anestezisi, diazepam veya oral sedatifler ile premedikasyon yapılarak işlem uygulanır. Bu kişilerin refakatçi ile gönderilmeleri yararlı olur. (3)

         

Kan basıncı 160–169/100–109 mm Hg sınırında olan kişilerde hiçbir dental tedavi uygulanmadan hasta tıp doktoruna yönlendirilmelidir. Bu hastalarda kullanılacak 1:100 000 epinefrin içeren lokal anestezik solüsyonlar 2 karpül-ampül ile sınırlı olmalıdır. Kan basıncı 170/100 mm Hg veya üzerinde olanlarda hiçbir dental tedavi yapılmadan hasta tıp doktoruna yönlendirilmeli ve vazokonstriktör içeren anestezik solüsyonlar kullanılmamalıdır. Alfa bloker kullanan hastalarda ilaç epinefrin ile ters etki yaratabilir. Alfa blokerler vazokonstriktör etkiyi devre dışı bırakarak anestezik solüsyonun etki süresini kısaltırlar, ayrıca vazodilatasyon ve kanamaya sebep olurlar. Epinefrin yerine gerektiğinde vazokonstriktör olarak levonordefrin kullanılırsa benzer yan etkiler görülmez, bu sebeple alfa bloker kullanan hastalarda örneğin, %2 mepivakain kullanılabilir. (7)

         

Ciddi hipertansiyon ve beraberinde santral sinir sistemi bulguları olan malign hipertansiyonlu kişilerde acil önlemler ve tedavi uygulanmalı ve hasta bunun için tıp doktoruna yönlendirilmelidir.

    

 Antihipertansif ilaçların dişeti büyümesi, ülserasyon ve likenoid reaksiyonar gibi ağız içinde görülen yan etkilerini kontrol altına almak için hastanın ağız hijyeni kontrol altında tutulmalı, hasta motive edilmeli, gerekirse tıp doktoru ile görüş alışverişi yapılarak ilaç değişikliğine gidilmelidir. Ağız kuruluğu için yapay tükürük preparatları kullanılabilir.

 


       

KALP KAPAĞI HASTALIKLARI: Mitral kapak hastalığı, aort kapak hastalığı ve protetik kalp kapağı durumu kalp kapağı hastalıkları olarak bilinir.

         

DİŞ HEKİMİ AÇISINDAN ÖNEMİ:  Diş hekimi hastasını bakteriyel endokardit riskinden korumak için kalp kapağı hastalığı olan tüm kişilerde antibiyotik profilaksisi uygulamalıdır. Bakteriyel endokardit kalp kapaklarının veya kalbin iç tabakası olan endokardiumun enfekte olmasıdır. Ağız florasında bulunan mikroorganizmaların bakteriyel endokardite sebep olması diş hekiminin bu konudaki sorumluluğunu ortaya koymaktadır. Bakteriyel endokardit geçiren hastalar %3 oranında ölüm riski taşırlar. Yapay kalp kapağı taşıyanlar, daha önce geçirilmiş endokardit tanısı olanlar, romatizmal ateş gibi sebepler ile kalp kapakları zarar görmüş olanlar, doğuştan kalp ve kapak sorunu olanlar ve hipertrofik kardiomiyopatisi (ventrikül duvarlarındaki kaslarda kalınlaşma ve sertleşme sonucu kalbe kan gelmesi ve pompalanmasında bozulma) olanlar bakteriyel endokardit açısından riskli kişilerdir.(3)

           

Ağız içi işlemler sırasında kanama olan çalışmalar endokardit riski oluştururlar.  İnvaziv diş temizliği, subgingival küretaj, implant yerleştirmek, her türlü diş çekimi (komplikasyonsuz- komplikasyonlu- gömülü), enfeksiyonların insizyon ve direnajı, reimplantasyon, ortodontik bantların ilk yerleştirilmesi (braket değil), dişin apeksini geçecek endodontik tedavi ve endodontik cerrahi, intraligamenter enjeksiyonlar ve kanamanın beklendiği diğer işlemler profilaksi gerektirirler. Çürük dişlerin temizlenip dolgularının yapılması, supragingival periodontal temizlik, interligamenter olmayan lokal anestezi uygulamaları, kanal içi endodontik uygulamalar, post yerleştirilmesi,  hareketli protezlerin ve ortodontik braketlerin uygulanması, restoratif diş preperasyonları, ortodontik ve protetik düzeltmelerin yapılması, ölçü alınması, flor uygulamaları, dental radyografi, rubber dam yerleştirilmesi, kökleri rezorbe süt dişlerinin çekilmesi, postoperatif sutur alınması işlemleri ise profilaksi gerektirmez. Bakteriyel endokardit sadece ağız içinde uygulanan işlemlere bağlı olarak gelişmez. Ağız hijyeni bozuk olan, periodontal veya periapikal enfeksiyonu olan kişilerde aynı şekilde risk altındadır. Bu sebeple diş hekimi saptadığı enfeksiyon odaklarının ortadan kaldırılmasından da sorumludur. Protez kullanan dişsiz hastalarda irritasyona bağlı olarak oluşan ülserasyonlar risk oluşturabilir. Bunun için protez kullanan hastaların belli aralıklarla kontrol edilerek gerekli düzeltmelerin yapılması gerekir. Dental işlemlerden önce uygulanan antiseptik ağız gargaraları bakteriyemiyi kontrol altına almak için yardımcı olabilir. (6)

         

Bakteriyel endokardit riski olan hastalarda Amerikan Kalp Birliği tarafından önerilen profilaksi uygulaması şu şekildedir.(1,8)

          *** Standart uygulama: Amoksisilin (Alfoxil tab 500 mg, Alfoxil tab 1g, Alfoxil fort süsp 250mg, Largopen tab.500mg, Largopen tab.1000mg, Largopen süsp.125 mg, Largopen süsp.250mg, Largopen-BID süsp. 200mg, Largopen-BID süsp. 400mg) Erişkinler için işlemden 1 saat önce oral yolla 2 gram, çocuklar için işlemden 1 saat önce oral yolla 50 mg/kg


          *** Oral yolla ilaç alamayanlar hastalar için: Ampisilin (Ampisina flakon 250 mg, Ampisina flakon 500 mg, Ampisina flakon 1000mg,) Erişkinler için işlemden 30 dakika önce IM veya IV


2 gram, çocuklar için işlemden 30 dakika önce IM veya IV 50 mg/kg


          *** Penisiline (amoksisiline) alerjisi olan hastalar için: Klindamisin (Klindan kapsül 150mg, Klinoksin kapsül 150mg,Cleocin kapsül 150mg, Cleocin Pediatrik granül 75mg/5ml) Erişkinler için işlemden 1 saat önce oral yolla 600 mg, çocuklar için işlemden 1 saat önce oral yolla 20 mg/kg   VEYA


           *** Sefaleksin ( Maksipor filmtab. 1g, Maksipor süsp, Sef tab 1g, Sef süsp) Erişkinler için işlemden 1 saat önce oral yolla 2 gram, çocuklar için işlemden 1 saat önce oral yolla 50 mg/kg. Penisiline immediat tip hipersensitivitesi (ürtiker, anjiyoödem, anafilaksi) olanlarda safalosporinlere karşı da benzer reaksiyonlar gelişebileceği hatırda tutulmalıdır.


          *** Azitromisin (Zitromaks filmtab, Zitromax süsp) Erişkinler için işlemden 1 saat önce oral yolla 500 mg, çocuklar için işlemden 1 saat önce oral yolla 15mg/kg


          *** Penisiline alerjisi olan ve oral yolla ilaç alamayan hastalar için: Klindamisin (Klindan amp 300mg, Klindan amp 600mg,Klinoksin amp 300mg, Klinoksin amp 600mg, Klindaver amp300mg, Klindaver amp600mg) Erişkinler için işlemden 30 dakika önce IV 600 mg, çocuklar için işlemden 30 dakika önce IV 20mg/kg.


 VEYA


           ***  Sefozolin (Maksiporin-İM flakon 250 mg, Maksiporin-İM flakon 500mg, Maksiporin –İM flakon1000mg,Cefamezin-İM/İV flakon 250 mg, Cefamezin-İM/İV flakon 500mg, Cefamezin-İM/İV flakon 1000mg). Erişkinler için işlemden 30 dakika önce IM veya IV 1 gram, çocuklar için işlemden 30 dakika önce IM veya IV 25mg/kg. Antibiyotiklerin oral kontraseptiflerin etkinliğini baskılayacağı hatırda tutulmalıdır. İlaçların total çocuk dozu erişkin dozunu geçmemelidir.


     


KONJESTİF KALP YETMEZLİĞİ: Konjestif kalp yetmezliğikalbin kanı dokulara yeterince ulaştıramaması durumudur. Kalp yetmezliği bulunan hastalar özellikle aktivasyonlar sırasında nefes darlığı sorunu yaşarlar. Konjestif kalp yetmezliğinde tedavi için diüretikler, ACEI, anjiotensin II reseptör blokerleri ve vazodilatatörler verilir.


 

DİŞ HEKİMİ AÇISINDAN ÖNEMİ: Kalp yetmezliğini oluşturan sebep kontrol altına alındığı zaman diş hekiminin ağızda yapacağı uygulamalar için fazla bir kısıtlılık yoktur. Konjestif kalp yetmezliği olan hastalar fotöyde yatar duruma getirildikleri zaman solunum sıkıntısı çekebilirler. Lokal anestezik ajan olarak kullanılan 1.100 000’lik epinefrin içeren solüsyonlar bir defada toplam

2 ampul/karpülü geçmemelidir. Orta veya ileri derecede kalp sorunu olan ve belirtilerin göründüğü hastalar stresli durumlarda risk altındadırlar ve bu hastalarda çok zorunlu olan işlemler kısa süreli çalışmalar ile bitirilmelidir. Semptomları ileri düzeyde olan kişilerde monitorizasyon gerekir. Diüretik kullanmakta olan hastalarda dehidratasyon ve hipotansiyon olabileceği unutulmamalıdır.


        


ARİTMİ: Kalbin normal ritmindeki bozulmaya aritmi denir. Aritmi doğuştan olabileceği gibi sonradan gelişen hastalıklar ile de ortaya çıkabilir. Hipertansiyon, koroner arter hastalığı ve yaşlanmaya bağlı olarak kalp ileti sistemindeki bozukluk aritmi sebebi olabilir. Aritmiler atriyal veya ventriküler olabilir. Sinüs taşikardisi en sık rastlanan atriyal aritmidir. Kalp atım sayısının normali olan 60–100 aralığında kalmaması ve 100 ün üzerine çıkması haline sinüs taşikardisi denir. Anksiyete ve egzersiz stres atım sayısını arttırır. Diş hekimi korkusu sinüs taşikardisine sebep olabilir. Atriyal taşikardili hastalarda kalp atımı dakikada 120–180, ventriküler taşikardililerde ise 150 dir. Yetişkinlerde dakikalık kalp atım sayısının 60 ın altına inmesi bradikardi olarak bilinir.(3,7)


         

DİŞ HEKİMİ AÇISINDAN ÖNEMİ: Kalp atım sayısı dakikada 100 ün üzerinde ve 60 ın altında olan veya düzensiz kalp atışı olan kişiler dental tedaviye alınmadan önce tıp doktoruna yönlendirmelidir. Aritmisi olan hastalarda diş hekimi dental uygulamalara başlamadan önce hastanın kalp ile ilgili hikayesini öğrenmeli ve gerekirse konsültasyon istemelidir. Konsültasyonda hastaya uygulanacak işlemin süresi ve kullanılması planlanan lokal anestezik solüsyonun içerdiği vazokonstrüktör cinsi ve miktarı hakkında yönlendirici bilgi alınmalıdır. Böyle hastalarda uzun sürecek tedaviler daha kısa seanslar halinde uygulanmalı, böylece bir defada kullanılacak anestezik solüsyon miktarını aza indirmelidir. Çalışırken sorun olacağı düşünülen kişilerde hastanın monitorize edilebileceği bir merkezde işlemlerin yürütülmesinde yarar vardır.

 


KALP PİLİ KULLANAN HASTALAR: Elektrocerrahi ve ultrasonik alet kullanımının kalp pilinin çalışma düzenini etkileyebileceği, buna karşın amalgamatörün çalışmasının, elektrikli pulpa testinin, elektronik apeks bulucunun, kompozit dolgu ışınının, angldruva-piyasemen çalışmasının, elektrikli diş fırçalarının, fotöyün ve reflektörün çalışır durumda olmasının pilin çalışmasını etkilemediği açıklanmaktadır. Amerikan Kalp Birliğine göre diş hekiminin rutin olarak kullandığı aletler kalp pilinin çalışmasını olumsuz etkilememektedir. Bazı hastalar turun çalışması sırasında pilin hız denetiminde bir miktar artış hissedebilirler. Manyetik rezonans görüntüleme (MRG-MRI) pilin çalışma düzenini bozar ve yeniden formatlamak gerekir, bu sebeple bu tip görüntüleme gerekli olan hastalarda pili yerleştiren hekim ile konsültasyon yapmak gerekir. (4,5,8)


 


 


Not: Yazıda kullanılan preparat örnekleri ticari çıkar taşımaksızın,2006 Vademecum bilgilerine göre, yönlendirme amacı ile verilmiştir.


 

 

Prof. Dr. Şule Yücetaş


 

Gazi Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Ağız Diş Çene Hastalıkları ve Cerrahisi AD.

 

 


      KAYNAKLAR


 


1)     Alpaslan C. Diş Hekimliğinde Sık Kullanılan İlaçlar. Ankara, Atlas Kitapçılık; 2006.


2)     Feliciano NZ, Rivera E, Agrait E,Rodriguez K.: Hermansky-Pudlak Syndrome: Dental Management Considerations. J of Dentistry for Children, 2006;73:(1):51–56.


3)     Greenberg MS, Glick M. Burket’s Oral Medicine. 10 th ed. Spain BC Decker Inc.; 2003.


4)     Miller CS, Leonelli F M, Latham E.: Selective interference with pacemaker activity by


      electrical dental devices. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 1998;


      85(1):33–36.


5)     Wilson BL, Broberg C, Baumgartner JS, Haris C, Kron J.: Safety of electronic apex


Locators and pulp testers in patients with implanted cardiac pacemakers or cardioventer/defibrillators. J Endod.2006;32(9): 847–52.


6)     Mollaoğlu N, Yücetaş Ş, Değim T, Sultan N, Alpar R.: Diş çekimi sonrası bakteriyemi gelişimini önlemek için topikal antibiyotik profilaksisi. Türk Oral ve Maksillofasiyal Cerrahi Derneği Erzurum Palandöken Kış Sempozyumu, 27 Şubat–4 Mart 2005, Erzurum.


7)     Sonis ST, Fazio RC, Fang L S (Tanyeri H). Ağız Hastalıklarının Sırları, İstanbul, Nobel Kiyabevi;2004.


8)     www.americanheart.org. 2007. Bacterial endocarditis.


9)     www.tkd.org.tr.2007.


 

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir