Son zamanlarda sayıları hızla artan Sağlık Bakanlığına bağlı ağız ve diş sağlığı merkezleri (ADSM) ile ilgili geniş bir dosya haber hazırladık. ADSMlerin halkın ağız-diş sağlığı hizmetlerine ulaşmasına ne derece etki yaptığı, muayenehane sahibi dişhekimlerinin bu durumdan nasıl etkilendiği, dental firmaların sürece ilişkin neler düşündüklerini öğrenmeye çalıştık. Konuyla ilgili olarak dişhekimleri odaları, dental firmaların yöneticileri, bazı ADSMlerin başhekimleri, akademisyenler ve hekimlere sorular yönelttik. Aldığımız yanıtlar farklı görüş, eleştiri ve önerileri içeriyordu. Görüştüklerimizden bazıları bu merkezlerin dar gelirlilerin ağız-diş sağlığından yararlanabilmeleri için gerekli olduğunu savunurken bazıları ADSMlerin muayenehane sahibi dişhekimlerini olumsuz etkilediğini ve uzun ömürlü olmayacağını dile getirdi. Kimileri ise sistemin nasıl daha işlevsel olabileceği konusunda değerlendirmelerde bulundu. Bu görüşleri dosyamızın içinde ayrıntılı olarak okuyabilirsiniz. Ama ilk olarak Türkiyede ağız ve diş sağlığı merkezleri ve hastanelerin kuruluşlarına ilişkin mevzuat ile ilgili olarak Sağlık Bakanlığı yetkililerinden alınan bilgilere göz atalım.
Sağlık Bakanlığına bağlı üç diş hastanesi ve 94 ADSM var
Merkezimize ayda 10 bin hasta başvuruyor
Merkezimiz 1 Ocak 2006 tarihine kadar Afyonkarahisar Devlet Hastanesine bağlı bir birim olarak hizmet verirken bu tarihten sonra ayrı başhekimlik ve binada Afyon Karahisar Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi adı altında hizmet vermeye başlayan genç bir kurumdur. Şu an bir baştabib, iki baştabip yardımcısı, bir hastane müdürü, bir müdür yardımcısı, 20 dişhekimi, 14 diş protez teknisyeni, 6 hemşire, 2 röntgen teknisyeni, 5 idari memur, 2 hizmetli ile toplam 49 memur 5 otomasyon elemanı, 11 temizlik işçisi ile belediyeye ait fiziki şartları çok yetersiz Belediye Çarşısı isimli binada 2 kat üzerinden zor şartlarda özveri ile hizmet veriyoruz.
Merkezimize 2006 yılında aylık 4 bin kişi müracat ederken bu sayı 2007 yılında aylık 6 bine, bu yıl ise 10 bine ulaşmıştır. Hizmet kalemlerimizde protez, tedavi, oral diagnoz, periodontoloji tam olarak hizmet verirken cerrahi, pedodonti dallarında az sayıda sevk ile hizmetimizi sürdürmekteyiz.
Türkiyede hemen hemen her şehirde kurulmakta olan ADSMler eğer personel, teçhizat, ekonomi ve fiziki alt yapısı ile desteklenirse, bu kurumların temsil ettikleri illerde veya coğrafi hizmet alanlarında yaşayan vatandaşlarımıza çok faydalı olacakları ve tüm dişhekimliğinden beklenen hizmetleri en kısa sürede ve en kısa mesafeden alacaklarına inanıyorum.
Sağlık dönüşümü programı çerçevesinde büyük değişimler gerçekleştirdik
Marmara Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesinden mezun oldum. Otuz yıldır kamu görevlisi olarak hizmet yapmaktayım. 2004 yılında Şanlıurfa Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinin Bakanlık onayı ile kurulmasına müteakiben Ş.Urfa Valiliği tarafından kurucu Baştabip olarak atandım. 2005 Mayıs ayında Ş.Urfa Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi olarak hizmete başladık. Şu anda 46 hekim ve 24 ünit ile halkımıza çift vardiya olarak hizmet veriyoruz. Bulunduğumuz binanın yetersiz olması nedeniyle bir ek bina yapımı proje aşamasındayız. Ünit sayımızı 60a çıkaracağız.
Ülkemizde sağlık dönüşümü programı çerçevesinde merkezimiz (diğer sağlık kuruluşlarımız da buna dahil) büyük değişimler gerçekleştirilmiştir. Bunlar;
a- Yaygın, güler yüzlü, erişimi kolay hizmet sistemi kurulmuştur.(Bazılarının kurulması için çalışmalar devam etmektedir)
b- Kurumlar hantal yapıdan kurtarılmıştır.
c- Vatandaşımıza sunulan hizmetlerde ve elde edilen sonuçlardan hep daha iyiyi arama mekanizması oluşturulmuştur.
d- Hizmetin sunumunda faydalanacak bireyin ihtiyaç-talep ve beklentileri esas alınmıştır.
e- Sağlık hizmetinde verimlilik ve etkililik insan gücünün, tıbbi donanımı ve fiziki mekanın uygun kullanımı ile doğrudan ilgilidir.
Bütün bu saydıklarımızı gerçekleştiren Ş.Urfa Ağız ve Diş Sağlığı Merkezimizde tabii ki halkımızın hizmete ulaşması büyük ölçüde kolaylaşmış olacaktır. Bunları gerçekleştirmek için Bakanlığımız tarafından tüm bu yetkiler biz başhekimlere verilmiştir. Siz de takdir edersiniz ki bunun merkezden (Ankaradan) denetimi kolay olamamaktadır. Bunları hizmeti alan vatandaşlarımız denetlemeli ve takip etmelidir.
Kocaeli Nuh Çimento Sanayi Vakfı Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinde 2003 yılından beri görev yapıyorum. Kurumumuzda yöneticiler de dahil olmak üzere 35 hekim ve 33 ünit bulunuyor. Önceki yıllarda yılda 10 bin hastaya hizmet veren merkezimiz, şu anda 100 bin kişiyi kabul edebilecek kapasiteye ulaşmıştır. Sanayi kenti olması sebebiyle Kocaelide sosyal güvencesi olan geniş bir nüfusa sahibiz. Bu da doğal olarak sağlık ve onun bir parçası olan ağız-diş sağlığı hizmetlerine olan talebi artırıyor. Kocaeli Diş Hastanesinin açılması bile merkezimize gelen günlük hasta sayısında bir azalma yaratmıyor.
Tek başına çalışan dişhekimleri mevcut duruma dayanamaz
Ülkemizde giderek artan bir şekilde ağız diş sağlığı merkezlerinin açılması dişhekimliği muayenehaneleri için bir tehlike olduğunu ve muayenehanelerin kapanacağı endişesi bugünlerde genel olarak tüm muayenehane sahibi dişhekimleri tarafından yaşanmaktadır. Bir de üstüne GSSnin dişhekimi muayenehanelerinde hizmet almayacağını düşünürsek açıkçası bu muayenehanelerin sonu olur. Bence bu sorunları anlamak için globalizm denen olguyu iyi anlamak gerekiyor. Belki çok kişi saçma bulacak ama gelin olayı değişik bir konudan ele alalım: Hani bir zamanlar mahalle bakkalları vardı. Daha sonra marketler oluşmaya başladı ve hatırlarsınız kahraman bakkal süpermarkete karşı diye tiyatro vardı ve şu anda süper marketleri de tehdit eden hipermarketler oluştu. Şu andaki durum tam böyle. Tek başına çalışan her türlü hizmeti vermek için her şeyini ortaya koyan bir dişhekimi, karşısında bir grup hekim, her biri kendince iyi olduğu işi yapan ve dişhekimliği hizmeti veren bir merkez. Elbette bu merkezde hekimler tarafından birçok şey paylaşıldığı için (kira ve benzeri giderler) elbette hastalar da daha ucuz tedavi hizmetleri alabilmektedir. Benim fikrim tek başına çalışan dişhekimleri bu duruma dayanamaz. Dolaysı ile benim tavsiyem dişhekimlerinin bir araya gelip bu tip merkezleri bir an evvel kendilerinin kurmaları. Yani kahraman bakkal olmaya gerek yok.
Benim en büyük endişem bu tip merkezlerden ziyade sahiplerinin iş adamı olduğu sadece para kazanmak amacıyla açılmış veya daha ileride mutlaka fazla sayıda göreceğimiz merkezler. Bu merkezlerde tedavinin kalitesi yerine sadece karlılık amaçlandığından halkımız ve dişhekimleri bu tip yerlerden zarar görecektir. Bu olayı engellemenin tek yolu ise dişhekimleri odası tarafından kurulacak zarar gören hastaların kolaylıkla başvurubileceği ve hukuksal destek alabileceği tüketici şikayet masalarıdır. Yarın büyük hastanelerin içlerinde büyük tedavi merkezleri kurabileceğini de şimdiden düşünmek lazım. Kimse bu tip oluşumları yasaklayarak ve kötülüyerek bir yere varamaz. Benim bu konudaki son sözüm Mesleğini en iyi şekilde yapmaya çalışanlar, hastayı ön plana koyup yatırım yapanlar her zaman kazanır ve kazanacaktır. Elbette dişhekimleri odasına düşen en büyük görev işini doğru yapanla yapmayanı ayırmak olacaktır. Ancak böylece Türk dişhekimliği bir yere gelir.
Bu arada örneğimdeki olayda bakkalların hepsi kapanmadı, sayısı azaldı ve bakkalların kalitesi arttı. Çoğu bakkal birleşip süpermarket oldu ve hipermarketler açılınca, onlar da kalitesini düzeltip sayısını azalttı. Buna globalizm diyorlar ve hepimiz de oralardan alışveriş yapmaktan zevk duyuyoruz. Bir de güzel bir slogan var Hizmette sınır yoktur.
ADSMler serbest dişhekimlerine darbe vuracak
Sağlık Bakanlığına bağlı ağız ve diş sağlığı merkezlerinin genel anlamda muayenehanesi olan dişhekimlerine darbe vuracağına inanıyorum. ADSMlere sosyal devlet anlayışına uygun olarak belki ilk bakışta olumlu yaklaşılacak yapılanmalardır. Ancak uygulamanın ayrıntılarına girildiğinde birtakım anlamsızlıklar söz konusudur. Başta kuruldukları yerler konusunda sorunlar vardır.
Bu merkezlerin ülkemizin birinci derece ihtiyaç duyulan şehirlerinde ve ilçelerinde kurulmalarının belli bir mantığı vardır. Ancak örneğin Kadıköy/Göztepe gibi sosyal düzeyi alt seviyelerde olmayan bölgelerin seçilmesinin bence hiçbir akılcı açıklaması yoktur. Ayrıca ADSMlerin yapısı incelendiğinde ünit sayısının 3-4 katı dişhekiminin istihdam edildiğini görüyoruz. Örneğin 12-14 ünitli bir merkezde 50 civarında hekimin çalıştığını biliyorum. Devletin ünit başına 3-4 hekimi çalıştırması sağlıklı bir üretim yaklaşımı değil. Kadıköyü iyi bilen biriyim. Burada yaklaşık bin civarında muayenehane bulunuyor. Bunun yanında devletin dişhekimliği hizmeti üreten birçok kurumu var. İstanbulun yoksul bir mahallesine bile ADSMlerin açılması gerekmiyor. Çünkü kentte asgari ücrete, hatta altındaki rakamlara çalışan birçok dişhekimi mevcut. İnsanlar buralara giderek bir şekilde hizmet alabiliyorlar. Dolayısıyla ağız-diş sağlığı hizmetlerinden yeterli düzeyde yararlanamayan insanların yaşadıkları bölgelerde bu kurumların oluşturulması öncelik teşkil ediyor. Bu bağlamda Anadoluda birçok kenti örnek olarak gösterebiliriz.
İşin bir de ekonomik boyutu bulunuyor. Ağız ve diş sağlığı merkezlerinde sağlıklı bir işletme mantığı göremiyorum. Çalışan dişhekimi, laboratuvar masrafları, alt yapı, kurulum ve kullanılan malzemeler işin içine katıldığında bu merkezler devlet için yüksek maliyetler yaratmaktadır. Kazanç odaklı yapılanmalar olmasalar dahi bu felsefe ile işletilmeleri devamlılıkları açısından sorun yaratacak ve devlet bütçesine önümüzdeki dönemde ağır bir yük getirecektir.
Ayrıca gerçek gereksinim sahibi tanımı yapılmadığı için gelirinin bir kısmını ağız ve diş sağlığına harcayabilecek birçok kişi bu merkezlere yönelmektedirler. Bu da ilgili bölgelerde çalışan serbest dişhekimlerinin gelirlerinde gerilemelere yol açmaktadır. Bu merkezlere dişhekimi alımı konusunda yapılan başvurular incelendiğinde aralarında birçok muayenehane sahibi hekimin olduğu görülebilecektir. Yani dişhekimliği alanı zaten kendi içinde ekonomik anlamda sıkıntılıdır. Ayrıca bu yapılanmalar uzmanlık merkezleri gibi sunuluyor. Dişhekimleri bu yapı içinde farklı bölümlerde çalışıyorlar. Protez, endodonti, periodontoloji, pedodonti, cerrahi gibi multidisipliner diyebileceğimiz bir çalışma alanlarında rotasyonla hizmet vermekteler. Ancak bu bölümlerde pratisyen dişhekimleri görev yapıyor. Aralarında uzmanlar olsa da çoğunluğu akademik anlamda uzman değil. Bu asla müdahale edemezler anlamında bir değerlendirme olmamakla beraber eksiklerinin de olabileceğinin göz önüne alınarak bu sunuş hatasının düzeltilmesi gereğini vurgulamak istiyorum. Sağlık sektörü devlet eli ile hızla özelleştirilirken, dişhekimliğinde muayenehanelerdeki hastaları devlete çekmek gibi ters doğrultuda bir politika izleniyor. TDBnin tüm uyarılarına karşın hala dişhekimliği fakülteleri açılıyor. Bölge halkının gereksinimleri öne sürülerek. hizmeti ülke düzeyine yaymak istiyorsanız fakülte açılacağına bu bölgelere ADSMlerin kurulması gerekiyor. Bir yandan kapanan muayenehaneler, bir yandan plansız dişhekimi üretimi ve sadece İstanbul çevresinde yirmili sayılara ulaşacağını duyduğumuz ADSMler. Bu yaklaşım sanki dişhekimlerini hedef almış bir eylem planı gibi. Bunun yerine eğer devlet halkın ağız ve diş sağlığının iyileştirilmesi konusunda samimi ise, özel muayanehanelerden hizmet alımı konusunda bir politika üretilmelidir diye düşünüyorum.
Şehir planlaması ve hasta-hekim sayısındaki korelâsyona dikkat edilmeli
Türkiye’deki ağız-diş sağlığı merkezlerinin sayısı özellikle belediyelerin bu konudaki çalışmalarıyla çok arttı. Tabii ki hizmet anlamında özellikle gelir düzeyi düşük vatandaşlarımıza hizmet götürmekteler. Ancak hizmetin kalitesi ve kontrolü anlamında disipline olmaları gerektiğine inanıyorum. Çünkü dişhekimliği hizmetlerinin çok üniteli merkezlerde verildiği bu tip kurumlarda hizmetin standardını sürekli aynı seviyede tutabilmek için çok iyi yönetici kadrolarına sahip olmak gerekiyor. Yani demek istediğim sadece hekimlerin özverili çalışmaları bu kurumların hizmet seviyelerini belirlemiyor.
Ancak bence en önemli sorun özellikle bu merkezlerin açıldığı bölgelerdeki hekim arkadaşlarımızın muayenehanelerinde hasta sıkıntısı çekmeye başlamaları. Belki de daha kaliteli hizmeti verebilecek muayenehane hekimlerimizin, hastaların bu tip merkezleri çok bilinçli olmadan seçebiliyor olmaları ile fırsat eşitsizliğini yaşamalarına neden olmaktadır. Meslektaşlarımızın özellikle muayenehane hekimliğinin korunması gerektiği bu dönemde yaşadığı sıkıntılar, halkın ağız-diş sağlığı merkezleri ile aldığı hizmet arasında yaşanan bu çelişki, bizi şehir planlamasının hekim- hasta sayısındaki korelasyonun ne kadar önemli olduğunu da göstermektedir. Bu açıdan özellikle planlamacılık anlamında devlete düşen görevlerin bir daha hatırlanması gerektiğini düşüncesindeyim.
Ankara Dişhekimleri Odası Başkanı Merih Baykara:
Muayenehanelerden de yararlanılarak sistem yaygınlaştırılabilir
Ülkemizde dişhekimliği bilgi, beceri ve teknoloji olarak gerçekten çok iyi bir yerde bulunuyor. Ancak halkımızın ağız ve diş sağlığı ile ilgili verilere bakınca durum hiç de iç açıcı değil. Hizmet verebilme konusunda potansiyel oldukça iyiyken bundan faydalanacak olan kesime hizmetin ulaşmasında, yani sistemde bir tıkanıklık vardır. Sistem hekim ve hastayı uygun şartlarda buluşturabilmelidir. Bu anlamda ağız diş sağlığı merkezleri olumlu yapılar olarak görülmelidir. Ancak pratiğe gelindiğinde işleyişte sorunların olduğu görülmektedir. Bu merkezlere aşırı yüklenmeler meslektaşlarımızın kapasitesinin üzerinde hasta sayısı nedeniyle arzuladıkları kalitede hizmet vermekte zorlanmaktadırlar. Hâlbuki hizmette yaygınlık, hastanın hizmete daha kolay ulaşabilmesi, hasta yükünün dengeli olarak hekimlere yayılabilmesi imkânı vardır. Muayenehanelerden de alınacak hizmetle bu denge sağlanabilir, her kesimin daha verimli ve mutlu olacağı bir sistem kurulabilir.
Ağız diş sağlığı merkezlerinin fiziki şartlarının ve hekim sayılarının çok iyi olduğu görülmektedir. Bu şartlara koşut olarak da hizmet verilen hasta sayısı artmaktadır. Yapılan işlemlerdeki artış da Sağlık Bakanımız tarafından rakamlarla kamuoyuna sunulmuştur. Ancak buralarda çalışan meslektaşlarımız da bilmektedirler ki kağıt üzerinde bu rakamlarda abartmalar vardır. Sağlık hizmetinde rakamlar önemli olmamalıdır. Zaten burada hizmet veren dişhekimleri fedakârca çalışmakta, hizmet verilen hasta sayısını da yukarıya çıkarmaktadır. Bu konunun politika malzemesi yapılarak rakamları abartarak bakın nereden nereye geldik demek asıl hedef olmamalıdır. Değerlendirmelerimin başında da belirttiğim gibi gerçekten gerek koruyucu, gerek tedavi edici uygulamaların tatmin edici olmasını istiyorlarsa, muayenehanelerden de yararlanarak sistemi yaygınlaştırabilir, halkın ayağına hizmeti götürebilirler.
Dr. Metin Bozkurt:
Ağız diş sağlığı merkezlerinin yaygınlaşmasının halkın diş sağlığına katkısı olmayacak
Konuyu, Türkiyede kamu diş sağlığı hizmetlerinin tarihsel gelişiminden başlayarak yorumlamak gerekmektedir. Mayıs 1920de Sağlık Bakanlığı kurulmasına ilişkin yasa Türkiye Büyük Millet Meclisinde üç sayılı kanun olarak yasalaşmıştır. Dilinin eskiliği nedeniyle günümüzde bazı çevrelerce alay konusu edilen ancak hala yürürlükte olan Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun ile günümüzdeki çevre ve halk sağlığı düzenlemelerini gölgede bırakacak derecede ayrıntılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu da 1920li yıllarda çıkarılmıştır. Genç Cumhuriyet, onca yoksulluk içinde, verem, sıtma, cüzam, trahom gibi hastalıklarla başarılı mücadelesini sürdürürken, kamusal diş sağlığı hizmetleri ertelenmek zorunda kalınmıştır. 1961 yılında çıkarılan 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyelleştirilmesi Hakkında Kanunda da, parasal ve sağlık insan gücündeki sıkıntılar nedeniyle, ülkenin her noktasına ulaşması öngörülen sağlık ocaklarında diş sağlığı hizmetlerine yer verilememiştir. 1970li yıllarda sayıları dramatik olarak artan ancak Sağlık Bakanlığı ve SSKda kadro bulamayan dişhekimleri, bu süreçte muayenehaneciliği seçmişler, kamu diş sağlığı hizmetleri de ancak hastanelerde sayıları bini bulmayan kadrolardaki hekimlerin cerrahi poliklinik işlemleri ile sınırlı kalmıştır.
1990larda yoğun kentleşmeyle gelen talep baskısı ve total dişsizliğin 35-49 yaş gurubunun alt sınırına dayanması nedeni ile Sağlık Bakanlığı, büyük kentlerde Diş Protez Merkezleri adı altında, yüzde 90 oranında cerrahi ve protetik poliklinik hizmeti veren bir örgütlenmeye gitmiştir. Adlandırma eleştiri alınca, kurumlar ağız diş sağlığı merkezi olarak anılmaya başlanmış, merkezlerde ve çalışan dişhekimi sayısı da 2007 sonu itibariyle beş bine ulaşmıştır. Ne var ki yirmi iki bin dişhekiminden kamudaki altı bin hekimin 70 milyona hizmet vermesi mümkün olamayacağı gerçeği ve diş sağlığında koruma hizmetlerinin sıfır düzeyinde olması bir yana, anılan merkezlerde yüzde on beş düzeyinde olması gereken cerrahi polikliniklerinin hala yüzde kırk, pedodonti ve tedavi polikliniklerinin toplam yüzde yirmi beş düzeyinde seyretmesi, kamu diş sağlığı hizmetleri örgütlenmesindeki yanlışın ve tıbbi endikasyonlarda vahim sorunlar yaşandığının açık bir kanıtıdır. Sonuç olarak ağız diş sağlığı merkezlerinin yaygınlaşmasının Türk halkının diş sağlığına katkısı olmayacaktır.
Çözüm, genel sağlıkta ve diş sağlığında temel sağlık hizmetlerinin tedavi hizmetlerine entegre edilmesi, diş sağlığı hizmetlerinin birinci basamak olarak tanımlanması, kamu veya özele aile hekimine gitmeksizin sevksiz başvuru, dişhekimlerinin en uç noktalar dahil dengeli coğrafi dağılımı, diş sağlığı hizmet sunumunun eşit olarak dağılımı, hizmet sunumunda denetim, dişhekimliği öğretiminde ülkemiz ihtiyaçlarının ve verimlilik ilkelerinin gözetilmesi ve hizmete ulaşımın sağlanmasıyla mümkün olabilecektir.
Bu nedenle Bursa Dişhekimleri Odası, genel sağlık- diş sağlığı ayrımı yapılamayacağını, sağlık örgütlenmesi çağdaş sağlık yönetimi ilkelerine göre düzenlenmedikçe, hizmetin ağız diş sağlığı merkezlerince yaygınlaştırılmasıyla veya devletin özelden diş tedavi hizmetleri satın almasıyla sorunun çözülemeyeceğini savunmaktadır.
Sağlık hizmetine ihtiyaç duyanların ulaşabilmeleri için sağlık kuruluşunun uzaklığının 5 kmyi geçmemesi genel olarak kabul gören bir kuraldır. Bu durumda, şehirlerin boş bulunabilen arsalarında rastgele yapılan ağız diş sağlığı merkezlerinin bu kurala uygunluğunu, dolayısıyla hizmete ulaşabilirliği tartışmak anlamlı değildir. Gerçek ihtiyaç sahipleri ve öncelikli grupların hizmete ulaşamadığı Sağlık Bakanlığı poliklinik istatistiklerinde görülmektedir.
İstanbul Dişhekimleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dişhekimi
Aret Karabulut
ADSMler makro ve mikro düzeyde çok iyi bir planlama yapılarak açılmalı
Sağlığın sosyal bir hak olduğu yönündeki düşüncelerin gelişimi, Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) sağlık kavramını yalnız hasta olmama hali olarak değil, tam bir fiziksel, ruhsal ve sosyal iyi olma hali olarak tanımlamasına sebep olmuştur. Sağlık hakkı; ırk, din, politik düşünce, ekonomik ve sosyal koşullar gözetilmeksizin herkes için temel bir haktır.
Etkili bir sağlık hizmetinin taşıması gereken özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
1-Kolay kullanılabilirlik (Ulaşılabilirlik)
Sorunuzun cevapları sağlık hizmetlerinin kolay kullanılabilirlik özelliğinde yer almaktadır. Kolay kullanılabilirlik (Ulaşılabilirlik); hizmetten yararlananlar açısından, bireylerin ihtiyaç duyduğu yerde ve zamanda hizmetlere ulaşabilmesi ve ihtiyaç duyduğu tüm hizmetleri yeterli miktarda kullanabilmesi olarak açıklanabilir. Hizmeti sunanlar bakımından ise kolay kullanılabilirlik hizmeti sunan kişilerin (sağlık profesyonelleri), ihtiyaç duydukları ilaç, araç-gereç, yardımcı hizmetler ve yardımcı sağlık personellerine kolay ulaşılabilmesi olarak açıklanabilir.
Bu açıdan ADSMleri değerlendirecek olursak ilk göze çarpanlar;
ADSMlerde sunulan hizmetlerin, etkili bir sağlık hizmeti olup olmadığının saptanabilmesi için ayrıca hizmetin kalitesi, sürekliliği ve verimliliği açısından da değerlendirilmesini gerektirmektedir.
Metin Öğüt:
ADSMlerde toplumun ağız diş sağlığı sorunlarının çözülemeyeceği açıktır
Gelişmiş ülkelerde dişhekimliğinde insan gücünün, istihdamın, hizmetin alınma biçiminin ve hizmetin verimliliğinin organize edildiği ve planlamaya çalışıldığı görülüyor. Ülkemizde ise dişhekimliği hizmetlerinin yüzde 70den fazlasının özel sağlık kurumlarında, yüzde 30un da kamuda çalışan dişhekimlerince verilmektedir. Ülkemizde ağız-diş sağlığı verileri çok kötüdür, tedaviye ihtiyacı olmayan insan yok gibidir. Bu durum gerek topluma yeterli sağlık eğitimi verilmemiş olmasından gerekse kamunun sorumlu olduğu ağız-diş sağlığı hizmetlerini toplumun ihtiyacını karşılayabilecek şekilde organize edememesinden kaynaklanmaktadır.
2004 Martından itibaren döner sermaye ve performans uygulaması ile birlikte açılan ve sayıları her gün artan kamunun ağız diş sağlığı merkezlerindeki meslektaşlarımızın hizmetin niteliği ve niceliği adına çok sıkıntılar yaşadıkları, hekim başına düşen ünit sayısının, daha doğrusu ünit başına düşen hekim sayısının yetersizliğini biliyoruz. Açılan bu merkezlerde toplumun ağız diş sağlığının sorunlarının çözülemeyeceği açıktır. Kamu kendine ağız diş sağlığı merkezleri açarken kendinden istemediği, sorgulanmadığı fiziki koşulları, özel sağlık kuruluşlarından istiyor ki benim buna anlam verebilmem mümkün değil. Nasıl bir çifte standarttır ki özelden mükemmel fiziki alt yapı organizasyonu isterken kendi yapılarını sorgulama ve denetleme gereği duymuyor.
Kamu kurumlarında yapılan 3 milyon dolgu, ihtiyacın 1,2si kadardır. Eğer siz özelden hizmet almazsanız halkın ağız-diş sağlığı problemlerini çözemezsiniz. Bizim oda bölgesinde elimizdeki verilere göre Karabük-Zonguldak ve Bartındaki ağız diş sağlığı merkezlerinde çalışan dişhekimi sayısı 50 civarındadır. Bu bölgede kamuda çalışan dişhekimi sayısı ise 100 civarındadır. Bu bölgenin toplam nüfusu da yaklaşık 900 bin olduğu düşünüldüğünde hesap ortadadır.
Dolayısıyla yapılan işlemlerin niteliğinden kaygı duymaktayım. Dişhekimliği hizmetlerinin kalitesi ancak hizmetin ve bilginin rekabeti ile mümkündür. Halkın sadece Sağlık Bakanlığı kuruluşlarından hizmet alınacak zorunda bırakılması, hizmetin kalitesi açısından sorun olmaya devam edecek ve halkın çoğunluğunun hizmet alamaması sonucunu doğuracaktır.
Ağız-diş sağlığı merkezleri uzun ömürlü olmayacaktır
Dentiss olarak böyle önemli bir konuda haber yaptığınız için teşekkür etmek istiyorum. Çünkü bu konunun başrolünde bulunan biz dişhekimlerinin fikirlerinin değerli olduğu kanaatindeyim. Ağız ve diş sağlığı merkezlerini hükümetin altyapısını hazırlamadan uygulamaya koyduğu yanlış sağlık politikalarından biri olarak görüyorum. Serbest çalışan dişhekimlerini hiç de adil olmayan bir durum içine sokan bu merkezlerin çok uzun ömürlü olacağına da inanmıyorum. Hükümetin sağlık politikası tamamen serbest dişhekimliğini yapılamaz duruma sokmak. Bu merkezlerle biz muayenehanelerin başa çıkması oldukça zor. Çünkü hastalara oldukça düşük fiyatlara tedaviler yapılmakta ve hastalar da bu nedenden ötürü bu merkezlere yönelmiş durumdalar. Ancak ADSMlerde her ne kadar çok sayıda dişhekimi çalışsa da hasta talebini karşılayacaklarına inanmıyorum. Bu merkezlerde bir dişhekiminin günde 40-50 hasta baktığını duyuyorum. Bir hekimin bu kadar hastaya sağlıklı tedaviler yapabileceğine inanmıyorum. Bunun yanında çok sayıda hasta yığılımından ötürü bu merkezlerin çok uzun dönem randevular vereceğini ve hasta talebini karşılayabileceklerini sanmıyorum. Ayrıca bu merkezlerdeki diş tedavi, çalışan hekim ve diğer yardımcı personel masraflarının bir süre sonra Sağlık Bakanlığı bütçesinde ciddi problemler yaratacağını düşünüyorum.
Dişhekimi Öznur Soysan:
Ağız-diş merkezlerinde çalışmanın altında tercih ve kazanç yatıyor
Ağız-diş sağlığı merkezlerinin yaygınlaşmasını, maddi açıdan problemli ve sosyal güvencesi olan hastalar için çok olumlu buluyorum. Ancak nereye kadar gideceği tartışma konusudur. İdealist dişhekimi arkadaşlarımın performans uğruna basit işler yapacağına inanmıyorum. Eldeki imkanlarla en iyisini yaptıklarına inanıyorum.
Muayenehanelerde kurulan ilişki ADSMlerde aynı yoğunlukta gerçekleşmiyor
Tüm tıp dallarında olduğu gibi dişhekimliğinde de ülkemiz birçok Avrupa ülkesini geride bırakmış durumda. Gururla söyleyebilirim ki Avrupadan gelen meslektaşlarımız ve hastalar, Türkiyemizdeki diş kliniklerini gördüklerinde çok şaşırıyorlar. Özellikle genç meslektaşlarımız hem çağdaş yerler planlıyorlar hem de ellerinden geldiğince teknolojik yönden de kliniklerini donatıyorlar. Aynı yorumu yeni açılan ve gün geçtikçe çoğalan ağız-diş sağlığı merkezleri için de yapmak mümkün. Bu merkezler hem görsel olarak hem de donanım olarak birçok ihtiyacı karşılıyorlar. Yine tedavi almak için gelen bir hastanın panoramik radyografisinin alınmasından başlayarak tüm uzmanlık isteyen konularda yardım alabilmeleri de bence oldukça büyük bir artı. Günümüz insanının İstanbul gibi bir şehirde en büyük ihtiyacının zaman olduğunu düşünürsek, bu tarz her türlü tedavinin toplandığı yerler son derece faydalı olabiliyor. Globalleşme, şirketleşme, holdingleşme hatta tröstleşmenin de yayıldığı günümüzde az önce paylaşmaya çalıştığım artılarıyla bu merkezler küçük muayenehaneleri adeta yutuyorlar. Doğal olarak birçok hekim, hastaların böyle merkezlere yönlenmesi neticesinde muayenehanelerini kapatmak zorunda kalıyorlar ve buralarda çalışmaya başlıyorlar. Bu değişimin kaçınılmaz olduğu kanaatindeyim.
Tüm bu gerçeklerin eşliğinde, ağız-diş sağlığı merkezlerinde pek de sağlanamayacak bir şey var ki kanımca bu da hala bazı hastaların muayenehanelere yönelmesine sebep oluyor. Bu bence one-man show olarak niteleyebileceğimiz, mesleğimizdeki duygulara ve kişilere hitap edebilmedir. Açıklamak gerekirse; ağız-diş sağlığı merkezleri adeta konfeksiyon tarzında çalışırken, özel muayenehaneler hala butik tasarımlar yapıyorlar. Muayenehaneye gelen hasta ile hekim arasında gelişen dostluk ve güven bağı bu tür merkezlerde kanaatimce aynı yoğunlukta kurulamıyor. Muayenehaneye gelen bir hastanın her türlü endişe, korku ve isteklerini hekim kısa sürede öğrenebiliyor ve hastanın her ziyaretinde tedavi yaparken bunları göz önünden ayırmıyor. Aynı hasta beş yıl sonra tekrar aynı hekime gelse bile, hekim kişiyi hatırlayabileceği için aynı hassas ilgiyi bulabiliyor. Yine kontrol seansları hep aynı hekim tarafından yapılacağı için hastadaki tüm ilerlemeler ve gerilemeler hekim tarafından rahatlıkla takip edilebiliyor. Yine muayenehane hekimi hastasını sahiplenirken ağız-diş sağlığı merkezlerinde bu daha zor oluyor. Çünkü bu yerlerde hekim değişimleri sıklıkla görüldüğü için hasta bazen ikinci seansta dahi farklı bir hekimle karşılaşabiliyor.
Dişhekimi Fatih Tekin:
ADSMler doğru ve faydalı yatırımlar
Genel olarak bu tip yatırımların doğru ve faydalı olduğunu düşünüyorum. İhmal edilen nokta; verilen hizmet kalitesinin, hizmet memnuniyet seviyesinin ve yapılmış olan tedavi’lerin geri dönüşlerinin ölçümlenmemesi ve bu konularda oluşabilecek sorunlar üzerine iyileştirme veya kontrol planlarının hazır olmamasıdır.
Muayenehanelerin ve buralarda üretilen hizmetlerin sayısında denge ADSMlerin lehine artmaktadır. Serbest dişhekimleri de kaliteli ürünler kullanıp en son teknikler ile yapılmış ürünleri kullanmakta, hızlı ve sağlıklı servisler üretebilmektedirler. Rekabet servislerde ve tedavilerde kalite artışını beraberinde getirmektedir.
Gözlemlediğimiz sorun, devletin serbest dişhekimleri ile hizmet satın alma anlaşmalarını yapmaması ve hizmet/fiyat rekabetini kendi lehine geliştirmesindedir. Bu hizmetin muayenehanelerden satın alınmaya başlanması ile dişhekimliğindeki kayıt dışı ekonomiyi engelleyebilecek, kamunun gelirlerini artıracak, vatandaşların diş tedavisi ile tanışmasını sağlayacak ve tedavi hizmetlerinin yerinde ve uygun fiyata almalarına olanak verecek bir uygulamadır. Kaynak sorunu ise, sistemin kendi üreteceği hizmetlerin tamamen kayıt altına alınması ile üretilebilecektir.
Bir piyasa yaratılarak bu piyasanın hacmi ve potansiyeli belirleniyor
Ben bir işadamıyım ve konuya bu pencereden bakmak istiyorum. Tüm sağlık sektörü hızla özelleşirken ağız ve diş sağlığı hizmetleri sektörünün kamulaşması, hükümetin sağlık hizmetleri politikası ile başlangıçta çelişkili durmaktadır. Ancak sağlık hizmetlerinin diş sağlığı kısmının yeteri kadar gelişmemiş ve toplumun tüm kesimlerine ulaşamamış olması sebebi ile bu yöntem uygulanıyor olabilir. Örneğin yakın zamana kadar bu sektörde yabancı yatırımlar görülmezdi, ilaç sektöründeki gibi büyük ölçekli tedarikçi firmalar, özel diş hastaneleri ve sağlık kurumları sınırlıydı. Yani sektör sığ bir sektördü. Ayrıca sektörün mali olarak kayıt altına alınması da düşünülmüş olabilir. Kanımca bir piyasa yaratılarak bu piyasanın hacmi ve potansiyeli belirleniyor ve ileride geliştikçe bu piyasanın da serbest rekabete açılarak özelleştirilmesi gündeme gelecektir.
Diğer medikal sektörlerde olduğu gibi muayenehaneler ve ona bağlı çalışan laboratuvarların sayısı azalacak ve yerini ağız diş sağlığı merkezleri ile hizmet kalitesi veya ücretler konusunda rekabet edebilecek yatırım yapan uzmanlaşmış çoklu klinik ve daha organize veya standart kalitede hizmet veren poliklinikler alacaktır.
Ayrıca kanımca yürürlükteki asgari ücret tarifesi, diş kliniklerinin reklâm verememesi, özel kurum ve sigortalar ile anlaşma yapılamaması, tabela sınırlandırması gibi uygulamalar totaliter bir diş sağlığı hizmeti görüntüsü vermesi bakımından liberal ekonominin kuralları ile ters düşüyor. Bir hizmetin ücreti standart ve bu hizmeti verenler bu standardı uyguluyorsa burada büyük bir tekel oluşur. Serbest piyasadan söz edilemez bu durum da genel ekonomik yapı ile örtüşmez. Sonuçta her sektör de olduğu gibi bir dönüşüm yaşanacaktır, bu kaçınılmazdır.
Tekno-Ser Sağlık Cihazları
Metin Kosova: Bazı belirsizlikleri zaman gösterecek
Ağız ve diş sağlığı merkezleri konusunda bazı belirsizlikler var. Dolayısıyla bunları zaman gösterecek. Onun için bekleyip görmek lazım. Ancak bu merkezlerin muayenehanesi olan dişhekimlerine büyük bir darbe vurduğunu söylemek isterim. Hekimler bu durumda sadece kendi hastalarına hizmet vermeye başlayacak. Ancak muayenehanelerden memnun olmayarak ağız ve diş sağlığı merkezlerinde tedavilerini yaptıran hastalar, ilerleyen yıllarda herhangi bir sorunla karşılaşmaları durumunda yeniden eski hekimlerine yönelebilirler. Bu da ADSMler için olumsuz bir tablo yaratacaktır. Sonuçta buralar ciddi yatırımlardır. Bu yerlerde deneyimli dişhekimlerinin istihdam edilmesi gerekiyor.
Ali Çakır:
ADSMler tüketimi artıracak
Ağız ve diş sağlığı merkezleri olması gereken kurumlardır. Çünkü ülkemizin gerçeği olan dar gelirli insanımız, yıllardır ağız-diş sağlığı hizmetlerinden yeterli düzeyde yararlanamıyordu. Çok önemli bölümü dişhekiminin yolunu bile bilmiyordu. Bu sebeple ADSMler, sözkonusu bu kesime ulaşılabilmesi için bir gerekliliktir. Ayrıca bu merkezlere giden insanlar dolaylı da olsa çevrelerini ağız diş sağlığı konusunda olumlu yönde etkileyecek ve dolayısıyla da tüketimi artıracaktır. Firmaların bir kısmının bu süreçten olumlu yönde etkileneceğini düşünüyorum. Bir kısmının da olumsuz etkileneceği bir gerçektir.
Ancak bütün bu söylediklerimiz, bazı dişhekimlerinin kliniklerini kapatıp ADSM lerde çalışmayı tercih ettikleri şeklindeki duyumlarımız birtakım soru işaretlerine neden oluyor. Özellikle de son iki yıldır bu durumun arttığını söylemek mümkün. Bu noktanın üzerinde önemle durulması gerektiğine inanıyorum. Dünya ve Türkiye genelindeki genel ekonomik trend olan özelleştirmenin tam tersi bir durumla karşı karşıyayız. Medikalde olabildiğince özelleştirme varken, dişhekimliği alanında tam tersi bir durumu açıklamak zor olmaktadır.