Dış Güçlere İnananlarda Diş Eti Hastalığı Riski Daha Yüksek

Avrupa Periodontoloji Federasyonu tarafından düzenlenen EuroPerio10 Kongresi’nde sunulan bir çalışma, hayatlarındaki gidişatı kendi davranışları değil dış güçlere bağlayan kişilerde, periodontal hastalık yaşama riskinin yüksek olabileceğini söylüyor.
Dış Güçlere İnananlarda Diş Eti Hastalığı Riski Daha Yüksek Dış Güçlere İnananlarda Diş Eti Hastalığı Riski Daha Yüksek
Dış Güçlere İnananlarda Diş Eti Hastalığı Riski Daha Yüksek

Avrupa Periodontoloji Federasyonu tarafından düzenlenen periodontoloji ve implant diş hekimliği kongresi EuroPerio10’da sunulan bir çalışma, inanç yapısı, sosyo ekonomik durum, psikolojik faktörler ile ağız sağlığı arasındaki ilişkileri inceliyor. Çalışma, hayatlarındaki gidişatı, kendi davranışları değil dış güçlere ve şansa bağlayan kişilerde, periodontal hastalık yaşama riskinin yüksek olabileceğini öne sürüyor.

Bu çalışma kapsamında hastalar, inançları açısından, harici veya dahili bir kontrol odağına sahip kişiler olarak kategorize edildi. Çalışmanın baş yazarı, Paris Üniversitesi’nden Dr. Sebastien Jungo, bu ayırımı, “ Kontrol odağı, insanların yaşam olaylarının sonuçlarının kendi eylemlerinden (iç kontrol odağı) veya üzerinde çok az etkiye sahip oldukları faktörlerden (dış kontrol odağı) kaynaklandığına inanma derecesidir” sözleriyle açıklıyor.

Çalışma, Paris Bretonneau Üniversite Hastanesi’nde periodontal konsültasyona katılan 79 hastayı içeriyor. Sigara kullanma gibi yaşam tarzı bilgileri ve gelir seviyesi, eğitim düzeyi ve medeni durum gibi sosyoekonomik faktörler hakkındaki veriler toplandı. Katılımcılar, kontrol odağını, stres düzeyini ve depresif ruh halini belirlemek için anketler doldurdu. Plak kontrol dereceleri ve diş sayısı bilgileri kaydedildi.

Reklam

Hastalara dişlerini nasıl fırçalayacakları ve diş ipi kullanacakları da dahil olmak üzere iyi ağız hijyeni alışkanlıkları öğretildi. Ortalama 2 hafta sonra ikinci bir konsültasyon sırasında, diş eti hastalığının ciddiyetini gösteren aşağıdaki değerlendirmeler yapıldı: 1) Diş etlerinin sondalama sırasında kanayıp kanamadığı; 2) Cep derinliği; 3) Maksimum ataşman kaybı.

Katılımcıların yaş ortalaması 46 idi ve %66'sı kadındı. Yirmi katılımcının (%25) dış kontrol odağı ve 59'unun (%75) iç kontrol odağı vardı. Araştırmacılar, kontrol odağı, ağız sağlığı ve sosyoekonomik ve psikolojik faktörler arasındaki ilişkiyi incelemek için çok değişkenli analizler yaptılar. Analizler, diş sayısı, eğitim düzeyi, maksimum ataşman kaybı, stres puanı, yalnız yaşama, depresyon puanı ve yaş gibi ilişkileri etkileyebilecek faktörlere göre ayarlandı. Dış kontrol odağı depresyon puanı, eğitim düzeyi, diş sayısı ve maksimum ataşman kaybı ile anlamlı olarak ilişkiliydi ve olasılık oranları sırasıyla 1,21, 0,6, 0,67 ve 1,31 idi.

Dr. Jungo çalışmalarıyla ilgili şunları söyledi: "Dış bir kontrol odağına sahip olmak daha fazla diş kaybı ve ataşman kaybı ile ilişkiliydi. Bu da periodontitisin ciddiyetinin daha yüksek olduğunu gösteriyor. Ayrıca, bu hastaların depresyona girme olasılıkları daha yüksekti ve eğitim düzeyleri daha düşüktü. Bulgular gösteriyor ki, bu grup, özellikle kendilerini kötü hissediyorlarsa, periodontitis'i yönetilebilir bir hastalık olarak kabul etmek için cesaretlendirilmeye ihtiyaç duyabilir. Bu inanç sisteminin ağız sağlığı ile bağlantılı olduğu bulgusu, diş hekimlerini hastalarının duygusal durumunu değerlendirmeye ve gerekirse onları uygun psikolojik tedaviye yönlendirmeye teşvik etmelidir. 'Size göre hastalığınıza ne sebep oluyor?' ve 'Nasıl tedavi edilebilir?' gibi birkaç basit soru sorulmalıdır. Bu soruların cevapları, tedaviye uyumu optimize etmek için önemli olabilir".

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam