Genç, heyecanlı ve yükselme arzusuna sahip bir ekibimiz var

1994 yılından beri Çukurova Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Dekanlığı’nı yürüten Prof. Dr. İlter Uzel, göreve başladığı ilk yıllarda akademik kadroyu oluştururken çoğunlukla aynı fakülteden mezun olmuş, iyi derecede yabancı dil bilen ve doktorasını yeni tamamlamış öğretim elemanlarını seçti. Bu yolla düşünce birliği olan, kendi aralarında tartışmasız, sorunsuz ve heyecanlı bir kadro yarattığını belirten Uzel, fakültelerinde Türkiye’nin her yerinden öğrencinin öğrenim gördüğünü ifade ediyor.
Genç, heyecanlı ve yükselme arzusuna sahip bir ekibimiz var Genç, heyecanlı ve yükselme arzusuna sahip bir ekibimiz var
Genç, heyecanlı ve yükselme arzusuna sahip bir ekibimiz var

1994 yılından beri Çukurova Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Dekanlığı’nı yürüten Prof. Dr. İlter Uzel, göreve başladığı ilk yıllarda akademik kadroyu oluştururken çoğunlukla aynı fakülteden mezun olmuş, iyi derecede yabancı dil bilen ve doktorasını yeni tamamlamış öğretim elemanlarını seçti. Bu yolla düşünce birliği olan, kendi aralarında tartışmasız, sorunsuz ve heyecanlı bir kadro yarattığını belirten Uzel, fakültelerinde Türkiye’nin her yerinden öğrencinin öğrenim gördüğünü ifade ediyor. Türkiye’de ilk ve tek sert doku araştırma laboratuvarını kendilerinin kurduğunu söyleyen Prof. Dr. İlter Uzel, yurtiçi ve dışından pek çok kurumla ortaklaşa çalışmalar yaptıklarının altını çiziyor.


 


Türk dişhekimliği eğitiminin hala 1908’de başlayan “Dişçilik Eğitimi”nin derin izlerini taşıdığını vurgulayan Uzel, “Bizden önceki meslek büyüklerimiz gelişmiş ülkelerdeki dişhekimliği eğitimini iyi analiz etmedikleri gibi, önemli değişimleri de izlememişlerdir. Bu nedenle halâ eğitim sırasında öğrencilere koruyucu dişhekimliği ağırlıklı bir meslek felsefesi verilememektedir. Yöntemler ve eğitim teknikleri hiç tartışılmamaktadır” diyor.


 


Öncelikle bize özgeçmişinizden bahseder misiniz?


 


1965 yılında İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesin’den mezun oldum. Askeri öğrenci olduğumdan teğmen rütbesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’ne katıldım. 1966’da GATA stajını tamamladım ve Trabzon Askeri Hastanesi’ne atandım. 1972 yılında GATA ortodonti asistanlık sınavını kazandım ve dört yıl sonra da “Ortodonti Uzmanı” oldum. 1977’de Cenevre Üniversitesi Tıp Fakültesi Dişhekimliği Enstitüsü’ne bilgi ve görgü artırmak üzere gönderildim. İki yıl orada çalıştım, 1979’da yurda döndüm. GATA’da “Baş Asistan”, 1981’de “Müşavir Uzman” oldum. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesinde dışarıdan başladığım doktora çalışmalarımı 1979’da tamamladım. Türk dişhekimliğinde ilk olarak Tıp Tarihi ve Deontoloji dalında pekiyi derece ile “Tıp Bilimleri Doktoru (Msc.Dr.)” unvanını kazandım. Aynı yıl ortodonti alanında doçentlik sınavını başardım. 1986’da profesör oldum. 1990’da GATA’dan kendi isteğimle emekliye ayrıldım. Serbest muayenehane hekimliği yaptım. Ayrıca GATA, Gazi Üniversitesi Tıp ve Dişhekimliği Fakülteleri’nde öğretim görevlisi olarak ders verdim. 1994’te Çukurova Üniversitesi’ne atandım.


 


Yerli ve yabancı 12 mesleki ve bilimsel derneğe üyeliğim bulunuyor. Bir dönem (1990–1992) Türk Ortodonti Derneği Başkanlığı yaptım. Türkiye Biyoetik Derneği kurucu üyesiyim ve 2000–2004 yılları arasında başkanlık yaptım. Türk Dişhekimleri Birliği Merkez Yönetim Kurulu Üyeliğim ve Genel Saymanlığım var. Eşim avukat. İki oğlumuz var, ikisi de dişhekimi. Ortodonti, Dişhekimliği ve Tıp Tarihi, Dişhekimliği Tarihi ve Etikle ilgili basılmış 25 kitabım mevcut. Boş zamanlarımda resim yaparım. Türk süsleme sanatları ile ilgileniyorum.


 


Çukurova Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi hakkında bilgi verir misiniz?


 


Çukurova Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi 1993 yılında kuruldu. Ben kurucu dekan olarak 1 Kasım 1994’te atandım. İlk öğrencimizi 1995 yılında aldık ve 2000 yılında 13 mezun verdik. Akademik kadroyu oluştururken olabildiğince titiz davrandım. Çoğunlukla aynı fakülteden mezun olmuş, iyi derecede yabancı dil bilen ve doktorasını yeni tamamlamış öğretim elemanları seçtim. Ayrı ayrı fakültelerden gelmiş, birbiriyle uyumlu çalışması güç olan veya tüm akademik yükselmelerini bitirmiş öğretim elemanlarını tercih etmedim. Amacım düşünce birliği olan kendi aralarında tartışmasız, sorunsuz ve heyecanlı bir kadro yaratmaktı. Bunda da başarılı oldum kanısındayım. O gençler bugün doçent, profesör oldular. Fakültemizde halen 7 anabilim dalı faaliyette bulunuyor. Üç profesör, yedi doçent, yedi yardımcı doçent, bir öğretim görevlisi ve 16 araştırma görevlisi ile çalışıyoruz.


 


Fakültenizdeki öğrenci profilinden söz ederek mezuniyet sonrasında nasıl bir yol izlediklerini özetler misiniz?


 


Fakültemizin ilk öğrencileri Adana, Mersin, Maraş, Malatya, Antakya illerinden yani Çukurova yöresinden geliyordu. Şimdi Türkiye’nin her yerinden öğrencilerimiz var. Ben öğrencilere mezun olunca bir-iki yıllık deneyim veya askerlik hizmetinden sonra muayenehane açmalarını öneriyorum. Fakat öğrencilerimizin çoğu küçük memur, esnaf çocuğu veya orta gelir düzeyli. Fazla finans güçleri olmadığından yatırıma cesaret edemiyorlar. Bu nedenle önce büyük kentlerde isim yapmış dişhekimleriyle çalışıyorlar. Fakat ilk mezunlarımız Adana’da, tüm Çukurova yöresinde, Hakkâri’de ve Malatya’da muayenehane açtılar. Bazıları fakülteye araştırma görevlisi olarak döndü. İlk mezunlarımızdan doktorasını tamamlayanlar var.


 


Yıllara göre mezun dişhekimi dağılımımız şöyle:


 

















































2000


5


8


13


2001


10


7


17


2002


6


10


16


2003


9


8


17


2004


18


18


36


2005


12


16


28


2006


17


8


25


2007


12


12


24


Toplam


89


87


176


 


 


Fakülte olarak diğer dişhekimliği fakülteleriyle yürüttüğünüz ortak çalışmalar var mı? Varsa bunlar hakkında bize bilgi verir misiniz?


 


Ülkemizde “çok gelişmiş” birçok fakültenin halâ bir araştırma laboratuvarı olmaması üzüntü vericidir. Bazıları da alet ve cihazları hocaların odalarından çıkartıp laboratuvar oluşturmaya çalışıyorlar. Biz fakülte olarak daha işin başında kurumsal bir araştırma laboratuvarını oluşturmayı hedefledik. Bu amaçla doğrudan dekanlığa bağlı bir araştırma laboratuvarı oluşturduk. Başında yurtdışı deneyimli ve araştırmaya tutkulu Yrd. Doç. Dr. Mehmet Kürkçü bulunuyor. Ayrıca ABD’de Ohio State Üniversitesi’nde PhD ve Master dereceli bir dişhekimi oral biyolog öğretim elemanımız var. Türkiye’de ilk ve tek sert doku araştırma laboratuvarını biz kurduk. Burada her türlü biyomateryalin doku ile uyumu test ediliyor. Yerleştirilen biyomalzeme (örneğin implant) deney uygulandıktan ve belirli aşamalardan geçirilerek 10 mikrona kadar inceltilip mikroskop altında incelenebiliyor. Böylece test ediliyor. Veriler matematiksel olarak özel bir bilgisayar programında değerlendiriliyor. (Kemik histomorfometrisi). Bu işlemleri tüm Ortadoğu ülkelerinde yapabilen tek laboratuvar fakültemizde bulunmaktadır. GATA, Marmara Üniversitesi Dişhekimliği ve Mühendislik Fakülteleri, Selçuk Üniversitesi, Dişhekimliği Fakültesi, Avusturya Klangenfust Hastanesi ile ortak çalışmalar yürüttük ve yürütüyoruz.. Ohio State University Oral Biyoloji Departmanı ile karşılıklı anlaşma imzaladık. Ayrıca Rusya’da Voronej Üniversitesi Dişhekimliği Enstitüsü ile ortak araştırmalar yapıyoruz ve öğretim elemanı değişimi gerçekleştiriyoruz. Bunun dışında tensometri ve sertlik cihazımız TME çalışmaları için kinezografımız var. Şu ana kadar bu laboratuvardan SCI’ye giren 17 çalışma yapıldı.


 


Genç, heyecanlı ve yükselme arzusuna sahip bir ekibimiz varFakülte olarak dişhekimliği alanında meydana gelen değişiklikleri takip edebilme adına neler yapıyorsunuz? Özellikle katıldığınız yurtiçi ve dışı kongre ve sempozyumlar var mı?


 


Bir “perifer” fakültesi olarak fakültemiz elemanlarının yoğun bir bilimsel etkinliği var. Fakültemiz eğitime açılırken 14 Ekim 1995’te sembolik olarak bilimsel toplantı ile yola çıkmıştık. 1998’de Mersin Dişhekimleri Odası ile ÇÜDİG (Çukurova Dişhekimliği Günleri) uluslararası toplantısını gerçekleştirdik. Marmara Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi ile 1. Türk Dişhekimliği Tarihi ve Etiği Kongresi’ni düzenledik. Geçen yıl Türkiye’de ilk defa I. Türkçe Dişhekimliği Terimleri Sempozyumu’nu organize ettik. Yoğun ilgi gördü. Şimdi bizden üç arkadaş, Hacettepe, Gazi, Ondokuzmayıs, Selçuk Üniversiteleri ve GATA’dan öğretim elemanları ile Türkçe Dişhekimliği Terimleri Sözlüğü Çalışma Grubu oluşturdu. Tüm anabilim dallarımız, alanlarında önderlik eden hocalarını davet edip konferans ve ders verdirmekte ve ağırlamaktadır.  


 


Günde ortalama kaç hastaya bakıyorsunuz? Fakültenizde koruyucu dişhekimliğine yönelik olarak çalışmalar yapılıyor mu?


 


Diş ünitesi, hekim ve stajyer öğrenci sayısı sınırlı bir fakülteyiz. Önceleri özellikle Adana’da meslektaşlar arasından (belki de biraz hastamız azalır endişesiyle) fakültemize karşı bir rahatsızlık vardı. Kulağımıza “İki yardımcı doçentli fakülte” gibi sözler geliyordu. Kısa zamanda ilkeli çalışma, hastaya ilgi, etik yaklaşım ve kalitemizle bir referans kurumu haline geldik. Şimdi çevreden yoğun tedavi talebi var. Randevu sistemi ile çalışıyoruz. Kalite sistemi gereği başvuran her hastaya standart dosyaları açılmakta ve bunlar arşivimizde itina ile saklanmaktadır.


 


Günlük hasta sayımız eğitim döneminde 180–215; tatil döneminde 70–80 civarında bulunuyor. Bölümlere gelen günlük ortalama hasta sayısı ise ortodonti 40-50, cerrahi 55-70, pedodonti 20-35, protez 20-30, tedavi 30-40; periodontoloji 20-30 arasındadır.  


Bu eğitim yılı başında Adana İl Sağlık Müdürlüğü’nce fakültemize tahsis edilen tam teçhizatlı ve bilgisayar donanımlı bir seyyar diş ünitesi ile Adana’daki 10 engelliler okulunun ağız ve diş bakımlarını üstleneceğiz. Bu etkinliğin başında Engellilerde Ağız Bakımı eserini dilimize çeviren Doç. Dr. Cem Doğan bulunmaktadır. Hizmetimiz, etik yaklaşımlı ve süratli olduğundan verimli bir fakülteyiz. Güçlü bir döner sermayemiz var.


 


Türkiye’deki dişhekimliği eğitimini değerlendirir misiniz?


 


Ben Türk dişhekimliği eğitiminin bugünkü durumu hakkında diğer “öğretmen” meslektaşlarımdan biraz farklı düşünüyorum. Dişhekimliği eğitimimizin bugünkü durumu hakkında bazı önemli tespitlerim var. Bu tespitler istesek de istemesek de gerçek ve günlük yaşamımıza her an değişik şekillerde yansıyor. Mesleki yetkide, sağlık kurumlarına atanmada, uzmanlık sınavlarında, prestijimizde, meslek örgütlerinin oluşumunda, yayın ve toplantı politikasında… Hatta özlük haklarımızda bile. Tüm bunların nedeni maalesef Türk dişhekimliği eğitiminin hala 1908’de başlayan “Dişçilik Eğitimi”nin derin izlerini taşımasıdır. Bizden önceki meslek büyüklerimiz gelişmiş ülkelerdeki dişhekimliği eğitimini iyi analiz etmedikleri gibi, önemli değişimleri de izlememişlerdir. Bu nedenle halâ eğitim sırasında öğrencilere koruyucu dişhekimliği ağırlıklı bir meslek felsefesi verilememektedir. Yöntemler ve eğitim teknikleri hiç tartışılmamaktadır. Fakültelerde öğretilenlerin neden pratik hayatta, muayenehanelerde uygulanmadığı irdelenmemektedir. Çünkü hocalar kendileri de önceden öyle öğrenmişler, öyle de sürdürüyorlar. Bu gerçeği acı da olsa kabullenmeliyiz “Benim eğitimim iyidir.”, “Ben akredite oldum”, “Benim giriş puanım Türkiye’de en yüksek.” gibi boş laflarla oyalanmak yerine problemi doğru tanımlayarak süratle çözüm bulmamız gerekmektedir. İşte bu nedenle ben etik dışı, düşük teknoloji ve yetersiz bilgi donanımıyla çalışan dişhekimine kabahat bulmuyorum. Öğreticiler olarak iğneyi kendimize batırmalıyız. Eğer dişhekimi fakültede kuvvetli yetişse, diplomasını sahte dişhekimine kiralar mı? Siz hiçbir tıp doktorunun diplomasını eğitimsiz bir hastabakıcıya kiraladığını duydunuz mu? Öte yandan dişhekimi hasta üzerinde çalışırken çok vasıflı bir emek harcıyor. Ama hak ettiği kazancı elde edemiyor ve ne yazık ki toplumda yeterli prestije de sahip değil. Özetle ben tüm sorunları verilen bu eğitime bağlıyorum. Vakit geçirilmeden masaya yatırılıp gereken devrimin yapılmasını öneriyorum. Bu devrim bence şöyle gerçekleşebilir:


 


Dişhekimliği eğitimi altı yıla çıkarılmalı ve yeni mezunlara “Diş Doktoru” unvanı verilmelidir. İlk üç yıl eğitim, temel ve klinik öncesi tıp eğitimi olarak ve özellikle tıp öğrencileriyle bir arada yaptırılmalıdır. Dönem 4’te dişhekimliği klinik öncesi ve klinik dişhekimliği dersleri okutulmalı, preklinik uygulama yaptırılmalıdır. Beşinci ve altıncı dönemlerde uygulamalı eğitim yaptırılmalıdır.


 


Böyle bir çözüm ülke koşullarına da uygun olacak, ayrıca mesleki yetki sorunlarını kökünden çözecektir. Dişhekimleri tıp fakültesi öğrencileriyle beraber okuduklarından “siz dişçiler” küçümsemesinden kurtulacaklardır. Ağız, diş ve çene hastalıkları cerrahisi dalı, içinde düştüğü yetki bunalımından kurtulacaktır. Özetle insan bedenini tam tanıyan, biyolojiyi bilen prestijli bir dişhekimi modeli ortaya çıkacaktır.


 


Fakülte olarak yaşadığınız sorunlardan ve gelecekteki plan ve projelerden söz edebilir misiniz?


 


Kurulurken yaşadığımız güncel sorunları kısa sürede aşan bir fakülteyiz. Geçen yıl hizmet alanında ISO-9001-2000 Kalite Belgemizi aldık. Bu çalışmamız yalnız klinik hizmetlere değil idari, yardımcı ve akademik personele de yansıdı. Bunun yanında 4 ve 5. dönem öğrencilerimiz de zaten klinik eğitimi aldıklarından kalite kavramının içine girmiş oldular ve kalite kavramını meslek hayatlarında uygulayacak hala geldiler.


 


 

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir