Herkes beni sevsin istiyorum!

Dişhekimliği yaparken ‘içimde ukde kalmasın’ diyerek gönlünde yatan aslan mizah işine girişmiş Uğur Gürsoy. Penguen’de çizdiği ilk dönemde Yiğit Özgür’den etkilendiği konusunda çok eleştiri almış ama komikliğini ispatlayınca eleştiriler de tükenmiş. Şimdi Uykusuz’un yazı işleri ve imtiyaz sahibi ama ‘mizahta sorumluluk alınmaz’ diyor. Koca kafalı karakterlerinin yanı sıra naifliğin ve günümüz çocuklarının tersine çokbilmiş olmayan ‘Fırat’ ve 1 YTL peşindeki adam ‘Faik’ tiplemeleriyle çok beğeniliyor.
Herkes beni sevsin istiyorum! Herkes beni sevsin istiyorum!
Herkes beni sevsin istiyorum!


Dişhekimliği yaparken ‘içimde ukde kalmasın’ diyerek gönlünde yatan aslan mizah işine girişmiş Uğur Gürsoy. Penguen’de çizdiği ilk dönemde Yiğit Özgür’den etkilendiği konusunda çok eleştiri almış ama komikliğini ispatlayınca eleştiriler de tükenmiş. Şimdi Uykusuz’un yazı işleri ve imtiyaz sahibi ama ‘mizahta sorumluluk alınmaz’ diyor. Koca kafalı karakterlerinin yanı sıra naifliğin ve günümüz çocuklarının tersine çokbilmiş olmayan ‘Fırat’ ve 1 YTL peşindeki adam ‘Faik’ tiplemeleriyle çok beğeniliyor. Mizahta çizerin başında usta olmamasının ortalamaya çekilmemek için çok daha iyi olduğunu söylüyor ve çizerliğin biraz da ‘herkes beni sevsin’ diye yapıldığını anlatıyor.


 


Dişhekimliği okuyup çizer oldunuz, mizah işine nasıl giriştiniz?


 


Üniversite yıllarında da çiziyordum biraz biraz. Ama çizdiklerim hiç yayınlanmamıştı. İstanbul’a geldikten sonra yayın hayatı çok kısa süren Arıza diye bir dergide çizdim. Uzun süre dişhekimliği yaptıktan sonra tekrar çizmeye başladım. Penguen’e birkaç kere çizdikten sonra köşem oldu. Sonra da Uykusuz’u çıkartmaya başladık.


 


 


Motivasyonunuz neydi?


 


Çocukluktan beri mizah dergisi alıp okurdum. Çizerlerin hayatları çok eğlenceli gibi geliyordu ve ben de onlardan olmak istiyordum. İçimde ukde olarak kalmasın istedim, derken dişhekimliğinin de önüne geçti. Ortaokulda resim dersinde kağıt-kalemle en çok vakit geçiren bendim ama sınıfta resmi zayıf gelen de… Yeteneğim olduğuna inanıyordum da öğretmen inanmıyordu.


 


 


Dişhekimliği okuyup çizer oldunuz üstelik bir de ‘Uykusuz’un imtiyaz sahibisiniz! Mizahta sorumluluk alınıyor mu?


 


Mizah çok bireysel bir iştir herkes çizimini getirir, köşesi yayınlanır. Kanunen birisinin olması gerekiyordu hatta o kadar uğraşmadık ki ‘iyi ikisi de ben olurum’ dedim. Yazı işleri müdürü ne iş yapar bilmiyorum bile.


 


BIYIKLILARDAN SIKILDIK


 


 


İlk iki sayfada politik çizimler oluyor ama…


 


Başımız derde girerse ben uğraşmak zorunda kalacağım onu biliyorum! Neyse ki şimdiye kadar başımız hiç derde girmedi. Zaten siyasi gündem de çok sıkıcı, bir Baykal bir Erdoğan var. Şimdi de Ergenekon çıktı. Devamlı aynı şeyler… Ortaya sürekli ilişkiler çıkıyor; var mı yok mu o da belli değil. Bunlar hakkında da bir şeyler düşünmeye çalışıyoruz ama bir yerden sıkılıyorsun çünkü asıl yapmak istediğin komik şeyler. Bıyıklı, bıyıklı politikacıları hayatında düşünmek istemiyorsun, iç açıcı şeyler çizmek istiyorsun.


 


 


Fırat karakteri nasıl böyle bir kahraman haline geldi peki?


 


Ben de bilmiyorum! İlk sayıda Fırat’ın şimdi olduğu yer boş kalmıştı, bana bir ay dene orayı dediler. Tek öykülük bir çocuk yapayım dedim; hayali arkadaşını saklamak yerine ele veren bir çocuk Fırat. Anladım ki bir karakteri varmış. Tepkilerini abartılı gösteren, hiçbir şeyi takmayan, hiç bilgiç olmayan bir çocuk o.


 


 


Sizin çocukluğunuza benziyor mu?


 


Benziyor aslında. Çok konuşan, anlatan bir çocuk değildim ben. Belki de rezil olmaktan korkuyordum. Etrafta bilgiç bilgiç konuşan, büyük rolü oynayan çocukları görünce hiç hoşlanmıyorum. Ne gerek var ki büyümesine, ‘cumhurbaşkanımız, başbakanımız’ diye konuşmasına. Çocuk dediğin koşsun dursun.


 


 


Fanatikleri olan bir diğer karakter de Faik…


 


İlginç şeylerden para kazanmaya çalışan, hiç parası olmayan insan modeli. Aslında sokakta ona benzeyen çok da genç var; ‘Abi kekik işinde çok para varmış’ gibi hiçbir işe yaramayan şeyler hakkında saatlerce konuşan… Faik bunların en parasızı ama çalışmak da istemiyor. Bir yerden parayı indirmek istiyor ki bu da 1 YTL.


 


 


Koca kafalar, yanakları sıkılası adamlar çiziyorsunuz. Çok naifler ve hiçbir iddiaları yok. Mizah anlayışı böyle mi Türkiye’de…


 


Mizah biraz gerçek olsun istiyorum. Mesela sokaktaki seyyar satıcıyı onun huyu suyuyla çizmek hoşuma gitmiyor. Biliyorum ki o adam da en az sen ben kadar iyi, sen ben kadar kötü. Yaptığı işe rağmen çok naif olması bana garip geliyor. Küçük bir araba almış, üzerine belli bir karla satmak istediği malları doldurmuş ‘bunları size satacağım’ diyor! Biz de gidip alıyoruz. Bunu adama söylesen ‘yürü git’ der. Bunların düşündükçe ne saçma sapan yaşıyormuşuz diye düşünüyorum, böyle şeyler çiziyorum. Naif mizahı seviyorum.


 


 


Mizahçıların çıkıp da bir reklam filminin yüzü olması gibi durumları yadırgıyor musunuz?


 


Yargılayacak konumda değilim, bana sorarsan herkese bok atabilirim! Ama mesela Cem Yılmaz’a çok gülüyorum adam gerçekten başarılı. Üstelik en azından çıkıp çok para kazandığını söylüyor. Öyle çok onurlu bir biçimde ‘ben bunları yapmam’ diyen adamların neler yaptığını gördük! Türkiye’de seviyesiz mizah var deniliyor. Mizahın her türlüsü yapılsın, Kurtlar Vadisi’ni izlemekten iyidir. Bırakın biz bir adamın osurmasına gülelim; biri birine silah çekmediği sürece sorun yok ki! Mizahı iyi-kötü diye ayırmak kibirli bir tutum gibi geliyor bana. Ayrıca kötü komediden kimseye zarar gelmez. Kimi zaman da birileri çok başarılı olduğu için sinir olduğumuzu düşünüyorum. Adamın filmi 4 milyon seyredildiyse eğer, al sana net başarı işte.


 


 


Siz de sahne şovu düşünüyor musunuz?


 


Sahneye çıkmak çok zor; insan sürekli alkışlanmak ister. Zaten çizmenin amacı biraz da o; herkes beni sevsin istiyorsun!


 


 


Çizmeye ilk başladığınızda Yiğit Özgürle benzetilmeye bozuldunuz mu?


 


Tabii bozuluyor insan. İnternetteki forumlara, sözlüklere bazen o kadar ağır şeyler yazıyor ki ‘haydi canım’ diyip geçemiyorsun. E ama ben alt tarafı bir karikatür çizdim, bu ne sinir kardeşim diyorsun. Komikliğini ispat edince azalıyor bu tepkiler…


 


 


Mizahçı isimleri artık dergilerin önüne geçti…


 


Mizah daha bireyselleşti. Bir dönem ortalama bir komiklik vardı, herkes o komikliğin etrafında dolaşırdı. Mizah şimdi o kadar özel konulara girdi, o kadar naif ki… Bu durum çizerlerin başında usta olmamasından kaynaklanıyor ve bu durumdan çok memnunum. Kimse kusura bakmasın ama çizerlikte usta olmaması iyi bir şey. Çünkü o zaman ustana yaranmaya çalışıyorsun ve ustan yaşını başını almışsa, seni ortalamaya çekmeye çalışıyor.


 


Kaynak: SELİN ÖZAVCI – Akşam

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir