Prof. Dr. Taner Yücel

Ağız boşluğunda herhangi bir şekilde oluşan asitlerin diş sert dokularda meydana getirdiği aşınmalara erozyon adı veriliyor. Son zamanlarda hızla yayılan ve genellikle gelişmiş şehirlerde görülen bu hastalığa sebep olan bazı faktörler arasında asitli meyve ve içecekler, bazı ilaçlar, havuzlardaki klor bulunuyor. Erozyonun daha çok ağız hijyenine dikkat eden bireylerde görüldüğünün altını çizen İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Taner Yücel, bunun en önemli sebebi olarak bu kişilerin asitli yiyecek ve içeceklerin tüketmelerinden çok kısa bir süre sonra dişlerini fırçalamalarını gösteriyor.
Prof. Dr. Taner Yücel Prof. Dr. Taner Yücel
Prof. Dr. Taner Yücel

Erozyon daha çok ağız hijyenine dikkat eden bireylerde görülüyor

 

Ağız boşluğunda herhangi bir şekilde oluşan asitlerin diş sert dokularda meydana getirdiği aşınmalara erozyon adı veriliyor. Son zamanlarda hızla yayılan ve genellikle gelişmiş şehirlerde görülen bu hastalığa sebep olan bazı faktörler arasında asitli meyve ve içecekler, bazı ilaçlar, havuzlardaki klor bulunuyor. Erozyonun daha çok ağız hijyenine dikkat eden bireylerde görüldüğünün altını çizen İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Taner Yücel, bunun en önemli sebebi olarak bu kişilerin asitli yiyecek ve içeceklerin tüketmelerinden çok kısa bir süre sonra dişlerini fırçalamalarını gösteriyor. Yücel erozyondan korunmak için mutlaka dişhekimleriyle ciddi bir iletişimin kurulması gerektiğini belirtiyor.

 


İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Taner Yücel, Marmara Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi mezunu. Uzun yıllar boyunca İstanbul Dişhekimleri Odası Başkanlığı ve TDB başkan yardımcılığı görevlerinde bulunan Yücel, 30 yılı aşkın süredir akademik çalışmalarına da devam ediyor.


 


Diş sert doku erozyonunun nasıl bir rahatsızlık olduğunu açıklayabilir misiniz?


 


Diş sert dokularının dünyada yaygın ve çok bilinen iki türlü hastalığı vardır. Bunlardan biri diş çürükleri,m diğeri ise diş sert doku hastalıklarıdır. Diş sert doku hastalıkları da kendi içerisinde mikroorganizma kökenli olanlar ve diğerleri olarak ikiye ayrılırlar. Bilindiği gibi  diş çürüğü, dişlerin üzerinde biriken mikroorganizmaların bakteri plağına dönüşmesi ve bu plağın içerisine özellikle dışarıdan alınan şekerli besin maddelerinin girmesi ve mikroorganizmalar tarafından parçalanması sonucu oluşan asitlerin neticesinde meydana gelmektedir. Dünya genelinde toplumları kapsayan bir hastalıktır. Bunun yanı sıra diş sert dokularında meydana gelen doku kayıpları vardır. Bunlarda da etken asittir. Ancak asıdi üreten ağız içerisindeki mikroorganizmalar olmayıp ağız boşluğuna alınan içecek ve yiyeceklerdeki asitlerdir. Bunu daha geniş bir ifadeyle söylemek gerekirse ağız boşluğunda herhangi bir şekilde oluşan asitler diş sert dokularda aşınmalar oluştururlar. Bu aşınmalara da erozyon adı verilir.


 


Erozyonun ilk sonucu olarak diş hassasiyetini söyleyebiliriz. Bu durum kişinin yaşamını olumsuz etkiler. Yani ağza alınan sıcak ya da soğuk içecek ani ve ciddi bir ağrı oluşturur. Hasta için ciddi bir rahatsızlıktır. Dişlerde herhangi bir madde kaybı olmadığı için bu aşamada hastalığın kontrol edilmesi gerekiyor. Bireyin kendi kendine önlem alması yerine hekime giderek teşhisin konması öncelikli olmalıdır. Hassasiyetten sonra renkleşme görülebilir. Minenin aşınması sonucunda ortaya dentis çıkmaktadır. Dentinin rengi de sarıdır. Özellikle ön dişlerde rahatsızlık yaratır. Dişlerde aşınmalar oluşur. Bunlar geçici kenarlarda kayıpları ve şekil bozuklukları ile sonuçlanır.   


 


Diş sert doku erozyonlarının başlıca sebepleri nelerdir?


 


Görüldüğü gibi gerek diş çürüğü olsun gerekse sert dokular olsun etyolojisinde deminerilizasyon olayı vardır. Yani mine diş sert dokularının kaybı söz konusudur. Bu erozyon dediğimiz hastalıkların son yıllarda daha yoğun bir şekilde görülmesi ve toplumun geniş bir kesimini rahatsız etmesinin nedenini yaşam şekline bağlayabiliriz. Günümüzde insanlar büyük bir koşuşturma içerisindeler. Bu tempo içerisinde beslenmelerini kısa ve fast food olarak adlandırdığımız yiyecekleri ve içecekleri alarak sağlıyorlar. Özellikle kola, meyve suları, ayran gibi içecekler ağız ortamında asidin oluşmasına neden olmaktadır. Yiyeceklerden ise portakal, mandalina, limon gibi meyveler, salatalar erozyona sebep olabiliyor. Ağız boşluğunda oluşan sürekli asit ortam, biraz önce bahsettiğim gibi diş sert dokularının aşınmasına, kaybolmasına ve erozyonuna yol açar.


 


Günümüz insanının asitli ürünlerden çeşitli şekillerde etkilenesi söz konusudur. Örneğin aspirinin ağız içinde eritilerek yutulması ciddi şekillerde diş sert dokularında aşınmalar meydana getirir. C vitaminlerinin de aynı ekteler yaratıyor. Ağızda emilen ve mide asitlerini yok edici anti asit şeklindeki pastiller de aşınmada başrol oynuyor. Bununla birlikte antihipertansif ve antideprasif ilaçların kullanımı da erozyonun oluşumunda dolaylı olarak etki ediyorlar. Bunlar ağız boşluğuna salgılanan tükürüğün azalmasına yol açtıkları için alınan yiyeceklerdeki asitlerin çok daha kısa süre içerisinde diş sert dokularına etki etmesini sağlıyorlar.


 


Ayrıca son yıllarda bireylerde estetik talepler ön plana çıkmaya başladı. Gerek ev gerekse de ofis tipi olarak adlandırdığımız beyazlatma yöntemleri dişlerde hassasiyetler yol açabilir. Diğer taraftan aşırı boyutlarda beyazlatıcı içeren diş macunları veya diğerleri sert doku kayıplarına yol açabilirler. Beyazlatıcı özelliği fazla olan sakızların çokça çiğnenmesi de erozyon oluşumunda etkilidir. Havuzlardaki klorun da erozyona sebep olduğunu eklemek isterim. Sürekli yüzen insanların ağızlarında bu rahatsızlığın görülme oranı yüksektir.


 


Söylediklerinizden erozyonun büyük kentlerde yaşayanlarda daha sıklıkta görüldüğünü söyleyebilir miyiz?


 


Erozyon daha çok ağız hijyenine dikkat eden bireylerde görülüyor. Söz konusu bu bireyler belli bir bilgi ve bilinçle sabah ve akşam olmak üzere dişlerini fırçalıyorlar. Fırçalamanın kendilerini diş çürüklerinden koruduklarını bildikleri için bu kişiler özellikle şekerli ya da asitli yiyeceklerin yenilmesinin ardından dişlerini fırçalıyorlar. Ancak asitli yiyeceklerin ağız ortamına yoğun biçimde ulaşmasından kısa bir süre sonrasında yapılan diş fırçalamasının erozyonu artırdığı gözlemlenmektedir. Çünkü asitlerin neden sert dokularda neden olduğu yumuşamanın fırçalamayla daha da çoğaldığı çok ilginç bir biçimde ortaya çıkmış bir realitedir. Bundan ötürü erozyon, büyük şehirlerde ağız-diş sağlığı konusunda belirli bir bilince ulaşmış hastalarda daha fazla görülüyor. Etyolojisi, dişhekimi tarafından bunun ortaya konması ve hastaya anlatılması çok büyük önem taşıyor. Ama şunun da hemen altını çizmemiz gerekir ki dişlerin fırçalanması bugün bizlerin hastalarımıza önediğimiz en önemli koruyucu uygulamadır. Bundan kesinlikle vazgeçilmesi söz konusu değildir. Ancak asit yiyecek ve içeceklerin alınmasından hemen sonra fırçalamanın yapılmaması önem taşımaktadır.


 


Peki bu noktada bireylerin neler yapmaları gerekiyor?


 


Bireyler sürekli olarak asit ataklarına açık durumdadır. Yiyecek, içecek, bazı ilaçlar kişinin ağız boşluğunda asit ortamının meydana gelmesinde etkili oluyor. Dolayısıyla bundan korunmak dişhekimiyle ciddi bir iletişimi gerektiriyor. Bu korunma hastanın alışkanlıklarının değişmesi gibi bir etyolojik faktörlere dayandığı zaman bunun ciddi zorlukları ortaya çıkıyor. Yanı “Asitli içecekler tüketme, meyve yeme” gibi söylemle hastalığın önüne geçmek mümkün değildir. Bu konuda hastanın bilgilenerek bir dişhekimine gitmesini sağlamak ve esas nedenini ortaya çıkararak hastalıkta rol oynayan oluşumları tespit etmek çok önemlidir. Hem tedavinin daha kolay yapılması sağlanır hem de ekonomik anlamda hasta zor durumda kalmaz.  


 


Genetik sebeplerden dolayı hayatında muayenehaneye gitmemiş kişiler de var. Peki bu kişilerde erozyona yakalanma oranları ne durumdadır?


 


Gerçekten toplumda yüzde1-2 oranında diş çürüğü olmayan insanlar var. Mikrobiyolojik olarak genetik kodlama diş çürüğünü yol açacak asitlerinoluşmasını engelliyor. Dolayısıyla böyle bir şanslı grubumuz mevcut. Fakat bu demek değildir ki bu tür dişleri çürümeyen ya da çürümeye fazla yatkın olmayan hastalarımız dişhekimine başvurmasınlar. Gerek mekanik fırçalama sonucu meydana gelebilecek abrazyonlar gerekse de az evvel baksettiğim kimyasal yollardan ortaya çıkan erozyonlar dişlerde yine madde kaybı yaratabilir. Yani bu şanslı kişiler de dişlerini kaybedebilirler. Bu sebeple çürüğü olsun ya da olmasın insanlar altı ayda ya da yılda bir defa dişhekimine gitme alışkanlıkları kazanırlarsa ağız boşluğu içerisinde gerek yumuşak gerekse sert dokuda meydana gelebilecek hastalıkların önüne geçmiş olurlar. Çünkü önleyici tedbirler alındığında bu tür hastalıkların görülmesini engeller. Sadece erozyonu değil, diş eti hastalıkları, çürük, oral kanserlerin önlenmesinde bu alışkanlık çok önemli bir unsurdur.   

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir