Çocuklarda 2-4 yaşlara dikkat

Küçük yaşlarda meydana gelen yaralanmaların beden ve ruh sağılığına verdiği zararlar, bazen yıllarca bazen de ömür boyu insan hayatını olumsuz etkilemeye devam ediyor. Küçük yaşlarda en sık karşılaşılan yaralanmaların başında da dişler geliyor. İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Ağız, Diş, Çene Hastalıkları Bilim Dalı’nda görevli Duygu Ofluoğlu ve arkadaşlarının 2-13 yaş arasındaki çocuklar üzerinde yaptıkları bir araştırma, Türk Dişhekimliği Dergisi’nde yayınlandı.
Çocuklarda 2-4 yaşlara dikkat Çocuklarda 2-4 yaşlara dikkat
Çocuklarda 2-4 yaşlara dikkat

Küçük yaşlarda meydana gelen yaralanmaların beden ve ruh sağılığına verdiği zararlar, bazen yıllarca bazen de ömür boyu insan hayatını olumsuz etkilemeye devam ediyor. Küçük yaşlarda en sık karşılaşılan yaralanmaların başında da dişler geliyor.


 


İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Ağız, Diş, Çene Hastalıkları Bilim Dalı’nda görevli Duygu Ofluoğlu ve arkadaşlarının 2-13 yaş arasındaki çocuklar üzerinde yaptıkları bir araştırma, Türk Dişhekimliği Dergisi’nde yayınlandı.


 


Travmaya bağlı olarak üst çenesinde yaralanmalar meydana gelen 23 çocuk hastanın yaş, cinsiyet, travma etyolojisi, yaralanma tipi, etkilenen dişler, yumuşak doku yaralanmasının olup olmadığı ve tedavi prosedürlerine göre incelenmesi amaçlanan araştırma, Eylül 2004-Eylül 2005 tarihleri arasında gerçekleştirilmiş.


 


Bu tarihler arasında İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Ağız, Diş, Çene Hastalıkları Bilim Dalı kliniğine 14’ü erkek, 9’u kız toplam 23 çocuk hasta dentoalveolar yaralanma sebebiyle başvurmuş.


 


Yetişkin bireylere görü cocuklarda daha çok görülen dental travma etkenlerinin ve sıklıklarının gelişen teknoloji ve hayat koşullarına bağlı olarak sürekli değiştiği vurgulanan araştırmada, dentoalveolar yaralanmaların, hem çocuklarda hem de yetişkinlerde oldukça sık, rastlanan ciddi bir problem olduğu belirtiliyor.


 


Çeşitli ülkelerde yapılan epidemiyolojik çalışmaların sonuçlarına da yer verilen araştırmada, yaralanmaların sıklığının, süt dişleri için yüzde 11 – 30, sürekli dişler için yüzde 2,6-50 arasında değiştiği kaydediliyor.


 


Travma nedenlerinin çocuğun yaşına, cinsiyetine, yaşadığı çevreye, ailenin sosyal, kültürel, sosyo-ekonomik ve eğitimsel özelliklerine bağlı olarak değişiklik gösterdiğine de dikkat çeken araştırmada, travma sonucu oluşan yaralanmalarda en çok ön grup dişler ve genellikle üst çenenin etkilendiği sonucu ön plana çıkıyor.


 


Çocukları klinik ve radyolojik olarak muayene edip ve Andreasen Sınıflaması’na göre değerlendirilen araştırmada, yaralanmaların her iki cinsiyette de en sık 2-4 yaşlarında meydana geldiği ve erkeklerin kozlara göre daha çok etkilendiği görülüyor. Travma etyolojileri encelendiğinde süt dişlerde kaza ile dişmenin, sürekli dişlerde ise bisikletten düşmenin ilk sırayı oldığı ve Andreasen Sınıflamasına göre en sük görülen yaralanma tipinin; sürekli dişlerde pulpayı içermeyen mine-dentin kırığı, süt dişlerinde ise pulpayı içeren kuron-kök kırığı olduğu aktarılan araştırma sonuçlarına göre çocukların yetişkinlere göre daha çok etkilendiği dental travmalarla ilgili olarak bugüne kadar yapılan pek çok epidemiyolojik çalışmada birbirinden farklı sonuçların elde edildiği de kaydediliyor. Araştırmada ayrıca, sonuçlardaki bu farklılığın, çalışmaların yapıldığı ülkelere, seçilen hasta grubuna, travma sınıflamasına, veri toplamada kullanılan yöntemlere, cografik ve kültürel özelliklere göre değiştiği de ifade ediliyor.


 


Süt dişli dönemdedişleri çevreleyen çene kemiklerinin henüz gelişimisin tamamlamamış olmasının lüksasyonların, kuron-kök kırıklarının ve avülsiyonların daha sık görülmesine neden olabildiğine dikkat çekilen çalışmada, sürekli dişli döneme geçiş ile birlikte kemik yapısının yoğunluğu arttığını, bunun yanı sıra anatomik yapısı süt dişlerine göre farklı olan sürekli dişler alveol kemiğine daha sağlam bir şekilde tutunduğu için, bu durumun sürekli dişlerde kırık oluşma olasılığını arttırdığını açıklanıyor.


 


Çalışmada elde edilen sonuçlar; sürekli dişlerde en sık görülen yaralanma tipinin pulpayı içermeyen mine-dentin kırığı olduğu, ancak süt dişlerinde, diğer çalışmalardan farklı olarak, ilk sırayı lüksasyon yaralanmaları yerine pulpayı içeren kuron-kök kırıklarının olduğu, ayrıca 16 hastasında dental yaralanmaya eşlik eden yumuşak doku yaralanması tespit ediliyor.


 


Dişhekiminin travmatik dental yaralanmaların etyolojilerini, tiplerini ve tedavi prosedürlerini çok iyi bilmesi, hastanın ilerleyen yaşlardaki diş sağlığını etkileyecek komplikasyonların önlenmesi açısından oldukça önemli olduğu sonucu ortaya çıkıyor.

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir