Diş çürümesine kök hücreli çözüm

Kocaeli Üniversitesinde (KOÜ) 4 ay önce kurulan Kök Hücre ve Gen Tedavileri Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde (KÖGEM) bilim adamları, Türkiye’de ilk kez dişten kök hücre elde edip, üretti. Süt dişi, 20 yaş dişi ile çürük bir dişin sinirinin de içinde bulunduğu pulpa adı verilen bağ dokusu, ayrıca periodontal dokusu olmak üzere 2 ayrı bölgeden izole edilerek üretilen hücreler, gelecekte çürük bir dişin tedavisinde, hatta yeni bir dişin oluşumunda kullanılabilecek.
Diş çürümesine kök hücreli çözüm Diş çürümesine kök hücreli çözüm
Diş çürümesine kök hücreli çözüm

Kocaeli Üniversitesinde (KOÜ) 4 ay önce kurulan Kök Hücre ve Gen Tedavileri Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde (KÖGEM) bilim adamları, Türkiye’de ilk kez dişten kök hücre elde edip, üretti.


 


Süt dişi, 20 yaş dişi ile çürük bir dişin sinirinin de içinde bulunduğu pulpa adı verilen bağ dokusu, ayrıca periodontal dokusu olmak üzere 2 ayrı bölgeden izole edilerek üretilen hücreler, gelecekte çürük bir dişin tedavisinde, hatta yeni bir dişin oluşumunda kullanılabilecek.


 


KÖGEM’in laboratuvarlarında 2 aydır üretimi yapılan bu kök hücrelerde, kıkırdak, kemik, sinir, karaciğer, kas hücresi yapmak üzere farklılaştırma çalışmalarına da başlandı.


 


KÖGEM Müdürü Prof. Dr. Erdal Karaöz, KÖGEM’in geçen yıl kasım ayında açıldığını, amaçlarının, modern tıbbın tedavi edemediği sağlık problemlerini gelecekte kök hücre, doku, organ mühendisliği teknolojilerini kullanılarak tedavi etmek için gerekli bilgi birikimine ulaşarak, evrensel bilime katkı sağlamak olduğunu söyledi.


 


7 farklı laboratuvardan oluşuyor


 


KÖGEM’de insan ve hayvan hücre kültürü, hücre dondurma saklama, moleküler, Flow sitometri, immunohistokimya, mikroskopik görüntüleme olmak üzere 7 laboratuvar bulunduğunu, daha çok Ar-Ge’ye yönelik faaliyet gösterdiklerini ifade eden Prof. Dr. Erdal Karaöz, “Çalışmalarımıza 4 aydır devam ediyoruz. İlk 6 aydaki hedefimiz, öncelikle gerek insan, gerek deney hayvanlarından elde edilebilecek tüm kaynaklardan kök hücreleri elde etmek ve karakterizasyon çalışmalarını tamamlamaktı” dedi.


 


Karaöz, “Bu amaçla şimdiye kadar insanın amniyon sıvısından, kordon kanından, kemik iliğinden, yağ dokusundan, periferik kanından kök hücreleri elde edip laboratuvarlarımızda üretmeyi başardık. Daha sonra bu hücrelerin kök hücre mi olduklarını tespit etmek için ileri teknikler kullanarak karakterizasyonlarını gerçekleştirdik” diye konuştu.


 


“Türkiye’de dişten ilk kök hücre”


 


Bu çalışmaların dışında İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’yle ortaklaşa yürütükleri projeyle Türkiye’de ilk kez dişin iki farklı bölgesinden kök hücreleri izole ederek, ürettiklerini bildiren Prof. Dr. Karaöz, “Elde ettiğimiz bu kök hücreleri laboratuvarımızda üretmeye devam ediyoruz. Bu çalışmayla insanın kordon kanı, amniyon sıvısı gibi kaynakların yanı sıra dişten de yeterli kök hücre elde edebileceğimizi ortaya koyduk” dedi.


 


Karaöz, “Süt dişi dediğimiz 7 yaş dişi, 20 yaş dişi, hatta çürük bir dişten de kök hücre izolasyonunu gerçekleştirdik. Bize getirilen 5’er süt dişi ve 20 yaş dişi pulpasından 10 kök hücre ile çürük dişten elde ettiğimiz kök hücreleri çoğaltmaya başladık. Çürük dişten kök hücre elde edebilmemiz gelecekte çürük bir dişin onarılması açısından ayrı bir öneme sahip” şeklinde konuştu.


 


“Deney hayvanlarında diş üretmeyi planlıyoruz”


 


Diş hekimlerinin çürük tedavisi için dişi oyduğunu, sonra da çeşitli dolgu malzemeleriyle doldurduğunu anlatan Karaöz, “Gelecekte çürük dişlerin tedavisinde, uzaklaştırılması için oyulan bölgenin bir dolgu maddesiyle değil, kök hücrelerden yararlanarak tamir edilmesi mümkün olabilecek. O doku hiç oyulmamış gibi eski haline dönüşebilecek” dedi.


 


Karaöz, “Bununla ilgili projelerimiz var. Bu hücreleri deney hayvanlarında deneyeceğiz. Hayvanların dişlerinde hasar oluşturup oraya kök hücre ekeceğiz, bu kök hücrelerin hasarlı bölgede yeni diş dokusu yapıp yapmadığını test edeceğiz. Yaparsa ikinci aşamada da doku mühendisliği teknolojileri kullanıp laboratuvarda üç boyutlu diş üretmeye çalışacağız. Orta vadede, kök hücrelerden deney hayvanlarında diş üretmeyi de planlıyoruz. Hayvanlarla ilgili çalışmalarımız yaklaşık bir yıl içerisinde tamamlayacağız. Bununla ilgili TÜBİTAK projesi hazırlıyoruz” şeklinde konuştu.


 


Prof. Dr. Karaöz, çalışmanın başarıya ulaşması halinde bu kök hücrelerinin sanlarda da kullanılacağını, gelecekte böylece diş çürümeleri sonucu tedavi sonrası hasarlanmış diş dokusunun biyolojik olarak hastanın kendi hücreleriyle tamir edilebileceği kaydetti.


 


Değişik tedavilerde de kullanılabilecek


 


Çalışmayla kök hücre elde etmede dişin de verimli bir kaynak olduğunu ortaya koyduklarını belirten KÖGEM Müdürü Prof. Dr. Karaöz, “Kök hücre ve doku organ mühendisliği kişiye özel tedavilerdir, insanlar gelecekte yine kendilerinden elde edilen kök hücrelerle tedavi edilebilecek. Dolayısıyla çekilip çöpe atılan 20 yaş dişinden ya da düşen süt dişinden elde edilen kök hücreler gelecekte kişinin tedavisinde kullanılabilecek” dedi.


 


Karaöz, “Bu hücreleri elde ettik, çoğalttık, yaklaşık 2 aydır laboratuvarımızda üremeye devam ediyorlar ve farklılaştırma çalışmalarına başladık. Dişten elde edilen kök hücreleri yalnızca dişte kullanacağız diye bir kural yok. Bu hücrelerden kıkırdak, kemik, karaciğer, pankreas, kas hücresi yapmak üzere çalışmalarımız devam etmekte” diye konuştu.


 


Erdal karaöz ayrıca, “Bu kök hücrelerden diş yapımı da dahil olmak üzere diğer hastalıkların tedavisinde kullanılabilirliği ortaya koymak istiyoruz. Dişten üretilen kök hücrelerden gelecekte hem laboratuvarda, hem de canlıda diş üretilmesi olanak dahilindedir” dedi.


 


Sıçanın pankreasından kök hücre


 


KÖGEM Müdürü Prof. Dr. Karaöz, dişten elde ettikleri kök hücrelerin dışında insan kemik iliği, amniyon sıvısı, kordon kanı, yağ dokusundan ve periferik kanından da kök hücre elde ettiklerini bildirdi.


 


Bunun yanı sıra deney hayvanlarından kök hücreler elde ettiklerini ifade eden Prof. Dr. Karaöz, “Sıçanın pankreasından kök hücre elde ettik. Bu dünyada pek az laboratuvarda yapılmış. Bu kök hücrelerden insülin salgılayan hücreler elde ettik. Sıçanın pankreas ve kemik iliğinden elde edilen kök hücrelerden sinir hücreleri ürettik” dedi.


 


Karaöz, “Şimdi diğer kaynaklardan, amniyon sıvısından, kemik iliğinden, kordon kanından, periferik kandan ve diş pulpasından elde ettiğimiz kök hücrelerden kıkırdak, kemik, kas, damar, sinir, pankreas ve karaciğer hücresi elde etme çalışmalarımız devam ediyor” diye konuştu.


 


“Amniyon sıvısında önemli bir kök hücre kaynağı olduğunu gözledik. Kendi laboratuvarımızda geliştirdiğimiz, dünyada kullanılan metotlardan çok farklı metotla amniyon sıvısından kök hücre elde ettik” diyen Karaöz, “Günümüzde modern tıbbın tedavi edemediği kalp, karaciğer, böbrek gibi organ yetmezlikleri, omurilik hasarları, diyabet, MS, ALS, muskülerdistrofi perkinson, alzheimer gibi nerodejeneratif hastalıkların tedavisi için kök hücre doku organ mühendisliği teknolojileri giderek artan şekilde umut vermektedir” şeklinde konuştu.


 


Finansman problemi


 


Projelerin ciddi finansman gerektirdiğini ifade eden Prof. Dr. Karaöz, “Merkezimizin günlük masrafı ortalama 2 bin YTL, bunun için desteğe ihtiyaç duyuyoruz. Çalışmalarımızı başta KOÜ Araştırma Fonu ve TÜBİTAK gibi kurumlardan sunduğumuz ve kabul gören projeler karşılığı aldığımız maddi desteklerle yürütüyoruz” dedi.


 


“Bazı sivil toplum kuruluşları da destekler sağladılar. Ancak daha fazla hastalık grubunu ilgilendiren projelerimizi sürdürebilmek için maddi desteğe ihtiyaç duyuyoruz” diyen Karaöz, “Başta ABD olmak üzere Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bu tür Ar-Ge çalışmalarına devlet desteğinin yanında çeşitli hastalıklardan muzdarip ya da yakınları bulunan, toplumda etkin iş adamı, sanatçı, siyasetçi gibi insanların kurduğu vakıf dernek gibi kuruluşlar önemli destekler vermektedir” diye konuştu.


 


Karaöz, “Örneğin ABD’deki Juvenil Diyabet Araştırma Vakfı, her yıl diyabetin radikal tedavisi için araştırma yapan gruplara yaklaşık 600 milyon dolar kaynak aktarmaktadır. Ne yazık ki ülkemizde bu tür bir kültür henüz yaygınlaşmadı. Umuyorum ki bizde de benzer uygulamalar başlar” dedi.


 


Kök hücre doku organ mühendisliğinin oldukça ciddi altyapı gerektirdiğini vurgulayan Prof. Dr. Karaöz, Türkiye’nin ekonomik koşullarında KÖGEM’in bu alanda araştırma yapmak isteyen tüm bilim insanlarına açık olduğunu ve bir fondan destek alan projelerini bu merkezde gerçekleştirebileceklerini belirtti.

 

AA

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir